5 Ocak 2013 Cumartesi

ateizm, din, devlet, toplum vs / ekşi


ekşi sözlük'te 'sirkencubin' başlığı altında dönen polemikten:

sagan'ın ejderhası değilse bile, russell'ın çaydanlığının bal gibi de demagoji olduğunu düşünen şahıs kişisi.

soyut düşünmek elbette önemli, ama teoriyle pratik arasında bir nisbet gözetmezsek konudan uzaklaşırız, iletişim kopar, anlamını yitirir. kurgusal bir dünyayı gerçek dünyayı anlamak için kullanmak faydalı bir yol olabilir, başka çare de yok aslında, zihnimiz böyle çalışıyor. ama kelalaka varsayımlarla hüküm vermeye çalışırsak, karşımızdaki de daha kelalaka varsayımlarla bambaşka hükümlere varabilir, o zaman da melekler ve topluiğne meselesinden daha anlamlı olmayan bir düzlemde bulabiliriz kendimizi. varsayalım ki otoyol polisi uzaylı olsun, gönül rahatlığıyla trafiğe çıkabilir miyiz, gora'ya kaçırmazlar mı bizi? trafiğe çıkmamalıyız. varsayalım ki doğrudan temasla bulaşan ve siyanür benzeri korkunç bir toksinle insanı öldüren bir virüs olsaydı, karşımızdaki insanlarla tokalaşabilir miydik? tokalaşmayı savunmak hangi akla, mantığa sığar? varsayalım ki piyano sesi duyanların depresyona girdiği bir ülkede yaşıyoruz, hangi vicdanla piyanoyu savunabilirsiniz?

bir dine mensup biri bütün dinleri aynı mesafeden izleyemez (tıpkı sizin izleyemediğiniz gibi), sadece anlamaya, empati kurmaya çalışabilir ve karşısındakini ne kadar iyi tanıyorsa, bunu başarma ihtimali o kadar artar. bir sosyalist kişisel kimliğini bir an için paranteze alara sosyalizm ve kapitalizm üzerinde bir kapitalist gibi düşünmeye çalışabilir, ama bu onun iki ideoloji karşısında nötr olması gerektiği anlamına gelmez. beni başkalarını anlamamakla suçlamadan önce, siz beni anlamak için ne çaba gösteriyorsunuz, onu bir düşünün. size göre benim hayata atadığım anlamın, tartışma esnasında uydurduğunuz ve üç gün içinde unutacağınız kurgusal bir dinden fazla bir anlamı yok, bu yüzden benim nasıl düşünebileceğimi anlamaya çalışmak gibi bir çabanız da yok.

"din değil mi canım, hepsi hurafe, ha islam, ha hede hodo dini... o halde islam hakkında bir şeyler bilmeye, müslümanları tanımaya çalışmaya ne gerek var? hurafeleriniz bizi ilgilendirmiyor, kendi hayatınızda saçmalamak istiyorsanız bu sizin sorununuz, ama inancınızı toplum hayatından uzak tutun"

anlamış mıyım?

size göre benim dünya görüşüm hurafeyse, bana göre de sizin çok akılcı, bilimsel, objektif olduğunu sandığınız dünya görüşünüz hurafe. benden kapıdan girerken dünya görüşümü dışarıda bırakmamı istiyorsunuz, siz kapıdan girerken dünya görüşünüzü dışarıda bırakıyor musunuz? yoksa norm olarak bana dayatmaya mı çalışıyorsunuz?

anlıyor musunuz?

birbiriyle çelişen kültürlerin bulunduğu bir ülkede insanların bir arada yaşayabilmek için başkalarına katlanması gerektiğinin farkındayım. kendi dinime karşı gösterilmesini gerektiğini düşündüğüm saygıyı başkalarına karşı göstermeye hazırım. ajdar anik dini, hede hodo dini, ya da daha başka bir fantastik kurgu, biri karşıma geçip de gerçekten bu sistemi benimsediğini ve bu yüzden benden bazı talepleri olduğunu söylerse, onu dikkate alırım. ancak kasıtlı ya da kasıtsız, tartışmayı sulandıracak şekilde ortaya atılan bir kurgunun bir din olduğunu düşünmek zorunda değilim.

söylemeye çalıştığınızın ne olduğunu bal gibi anlıyorum.

"aynı anda uygulanması imkansız olan, birden çok din mevcutsa, birine sahip çıkıp diğerlerini geri planda bırakmak adil mi?"

bakın ne kadar kolay, hiç fantastik kurgulara başvurmadan tek cümleyle ifade edilebiliyor. bunu anlamayacak kadar salak mı sanıyorsunuz beni?

ben de şunu soruyorum: hepsini aynı anda uygulayamıyoruz diye hepsine engel koymak, hiçbirini uygulamamak adil mi?

hadi bir de analoji yapayım, hüküm çıkarmak için değil elbet, açıklama için, herkes sığmıyor diye, filikanın kullanılmasını yasaklamak ve herkesin batan gemide boğulmasını beklemek, mantıklı mı?

bana göre dinim ceket gibi gerektiğinde giyip gerektiğinde çıkaracağım bir şey değil, benim için önemli ve hayatın hangi alanlarına girmesi, hangi alanlarına girmemesi gerektiğini sizden öğrenecek değilim. benden kendi dinime karşı nötr olmamı nasıl istersiniz? sanki bu takım tutmak gibi basit bir şeymiş de, bana beşiktaş formasıyla sınıfa giremezsin diyormuşsunuz gibi...

ha, türkiye'de herkesin müslüman olmadığını biliyorum. müslüman olmadıkları için kendi hayatlarında benim dinimin kurallarına göre yaşamak istemediklerini de biliyorum. onların talepleriyle benim taleplerimin çelişeceği durumların ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğunu da biliyorum. her seferinde benim taleplerimin uygulanamayacağını da biliyorum. benim bir kısım taleplerimin uygulanmasına imkan sağlanması için, başkalarının bir kısım taleplerinin uygulanmasına imkan sağlayacağımı belirtmekten de çekinmiyorum. nasıl olur da senin dinin sana, benim dinim bana anlayışına uymadığımı söylersiniz?

hadi gelin biraz daha hayal kuralım.

a)
sınav gözetmenisiniz. içeride doksan hristiyan ve on müslüman öğrenci var. müslüman öğrenciler sınav başlamadan önce, hristiyan öğrencilere sınav sırasında namaz molası verseler, rahatsız olup olmayacaklarını sordu. hristiyan öğrenciler, eğer sessiz olmaya çalışırlarsa bunun sorun olmayacağını söyledi. müslüman öğrenciler, size dönüp, amaçlarının kopya çekmek olmadığını söylediler ve namaz molası sırasında kopya çekmediklerine şahitlik etmesi için birini görevlendirip görevlendiremeyeceğinizi sordular. asistanınıza danıştınız. memnuniyetle şahitlik edeceğini belirtti.

b)
sınıfta yüz müslüman öğrenci var. yüzü de namaz kılıyor. aynı gün yapılacak başka bir sınav yok. sizden sınav saatinde on beş dakikalık bir değişiklik yapıp yapamayacağınızı sordular.

c)
sınıfta yüz satanist öğrenci var. sınav başlarken salon içinde kedi kesip kesemeyeceklerini sordular.

d)
sınıfta herhangi bir dinden doksan dokuz öğrenci ve zoparlak dininden bir öğrenci var. zoparlak dinine mensup öğrenci sınavdan yüz alamazsa jazzwanı cehenneminde yanacağını söyledi ve sınav sırasında kopya çekmesine izin vermenizi istedi.

ne yapmalısınız? teoride c ve d örnekleri mümkün diye, a ve b örneklerini de kategorik olarak reddetmeli misiniz? benim için neyin önemli olduğunu dikkate almayan bir sistem bana ne verebilir ve bu sistemi -her seferinde talepleri gözardı edilen ben olacaksam- niye desteklemeliyim?

geldik zurnanın zırt dediği yere.

siz "senin dünya görüşün sana, benimki bana" diyebiliyor musunuz? ikisinin çeliştiği noktalarda ikisine eşit mesafede kalabiliyor musunuz? yoksa "çelişme halinde benim dünya görüşüm esas alınır" mı diyorsunuz?

bilmem anlatabiliyor muyum...

tartışmayı buralara kadar taşıyan arkadaşlara teşekkür eden insan kişisidir aynı zamanda sirkencübin.
(sirkencubin, 11.01.2008 09:07)


"karşıt fikirlerdeki insanları devletle bir tutmuyorum" diyor, sirkencubin ve ekliyor: "karşıt fikir gruplarından birinin kendisini devlet yerine koymasına karşı çıkıyorum. satırlarınızı henüz okumamışken, başka bir başlıkta ben de toplum sözleşmesinden bahsediyordum; kimsenin diniyle işim yok, insanlara kendi dünya görüşlerini gerekçe göstererek benim dünya görüşümü baskılamalarındaki yanlışlığı anlatmaya çalışıyorum. olay kaçınılmaz olarak sizler-bizler noktasına geliyor, çünki sizler toplum düzeni, devlet kuralları bize göre olmalı diye ortaya çıkıyorsunuz, hepiniz değil belki, ama işin hakim rengi o tarafa gidiyor genelde, gelin şu işleri baştan bir daha düşünelim. olayın dinler arası çatışma gibi algılanmasının sebebi, islam'dan bahsetmeye kalktığımda karşıma parodi dinlerin çıkarılması. hristiyanlar, müslümanlar, ateistler veya olmayan dinlerin mensupları arasındaki bir sorun değil bahsettiğim, ülkemizdeki sınıflardan biriyle diğerinin arasındaki çatışma."

kibarca bilgilendiren arkadaşlara teşekkürlerini sunan yazardırım, ayrıcana, mümkünse gelecek eleştirilerin başka başlıklarda dile getirilmesini istirham ediyorum naçizane.
(sirkencubin, 11.01.2008 11:37)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder