" 'islam alimi' denilen adamlar bu
alimliklerini nereden almışlardır" sualine cevap vermek gerekirse, alimliklerini
ilmlerinden, bilgilerinden, konuya olan vukuflarından aldıkları söylenebilir.
din herkese hitap eder. ancak insanlar onu, bilgileri
nisbetinde anlarlar. bu durumda daha fazla bilenin, daha iyi anlayanın
diğerlerine rehberlik etmesinden daha tabii bir şey yoktur. islam'da ilm
rütbesi, bütün rütbelerin üzerinde kabul edilmiş ve alimin uykusunun, cahilin
ibadetinden üstün olduğu belirtilmiştir. aslında cümlenin malumu olması
gerektiği halde, sıklıkla es geçildiği üzre, dinle ilgili ayrıntılarda, başkaları
tarafından kaale alınması gereken, hatta kişisel olarak uygulamaya esas
alınabilecek bir yorum yapabilmek için şart olan asgari bilgi ayet ve hadis
verilerine hakim olmak, arap dili ve belagatine dair vukuf sahibi bulunmaktır. sözünüzü
başkalarının sözünden üstün kılan, bahsettiğiniz konuyu, onlardan iyi biliyor
olmanızdır. bu durumda az bilenin, bilmeyenin, bileni izlemesi erdem olur. yetki
insanlara kapalı değildir, isteyen öğrenir, anlar, konuşur, dinlenir, izlenebilir.
elbette, insanların bilmeyi başkalarına bırakıp birilerinin peşine takılması
tercih ve tavsiye olunacak bir durum değildir. en azından kimin peşine
takılmanız gerektiğini kestirebilecek kadar bir şeyler öğrenmenizde fayda
vardır. taklit ne kadar meşru da olsa, muteber olan tahkiktir. her sözüne "islam
alimlerine göre" diye başlayan, ama hangi alimlerin sözkonusu olduğuna
dair bir fikri bulunmayan; "muteber kitaplara göre" derken, hangi
kitapları kastettiğini kendisi bile bilmeyen müslüman tipi, islam camiası için
nâkısa sayılacak bir tiptir. buna mukabil, islam alimlerinin yorumlarını
eleştirebilmek için de, aynı şekilde bir şeyler bilmek icap eder. sizin bir şey
bilmeden konuşabilme cür'etini gösterebilmeniz, islam alimlerini "hz. bilmemkim"
yapmaz.
altı üstü sekiz-on kitaptan meydana gelen tolkien
külliyatından bir cilt bile okuma zahmetine katlanmaksızın, işkembe kaynağına
dayanarak, "tom bombadil ne ayaktı" gibi bir suali cevaplama
gayretkeşliğine düşen birine gülmez misiniz? helluriler götürse sizi de
kurtulsak...
(sirkencubin, 27.01.2005 14:09)
"o zaman, bu zaman" gibi argümanlarla
ıskartaya çıkarılmaya çalışılmaları komik olan alimlerdir. insanlığın devamlı
ilerlemesi, tarihin yükselen lineer bir grafik çizmesi gibi inançları bir yana
bırakalım, ama bu tür inançlara dayanarak islamî îlimlerin de muhtevasının
değişeceğini, veri miktarında geometrik artış olacağını düşünmek bu işten bir
şey anlamadığını göstermenin kısa yoludur. bu ilimlerin temel kaynakları
bellidir, değişmez. kaynakları incelemenin yeni yollarını bulsanız, değişen
şartlara göre yorumların çeşitlerini arttırsanız bile, belirli sınırları
aşmanız sözkonusu değildir. yani "ya biz eskiden güneşin dünyanın etrafında
döndüğünü düşünüyorduk, ama yeni incelemeler dünyanın güneşin etrafında
döndüğünü gösteriyor" diyebildiğiniz gibi, mesela "ya biz eskiden hz.
ibrahim'i peygamber biliyorduk, aslında nemrut peygambermiş" gibi bir
neticeye varabilme ihtimaliniz bulunmamaktadır. zamanın değişmesiyle hükümler
değişir, ancak bunlar aynı esasları farklı toplum şartlarında uygulayabilmekle
ilgili değişmelerdir. misal vermek gerekirse, riba yasaksa yasaktır. hiçbir
gelişme size bunu serbest kılma imkanı vermez. bugün dünyanın düzeni bu
diyemezsiniz. hareket serbestliğiniz, mesela enflasyonun altında kalan faizin
riba sayılıp sayılmayacağına karar vermekle sınırlı kalır. dönemin ilimleri, büyük
oranda bugünün de ilimleridir. bu kişiler de hâlâ alimdir.
bu kişileri kayıtsız şartsız haklı merciler sayan
da yoktur. ("koşulsuz şartsız alim say"mak konusuna küçük bir ek
yapmak gerek, birinin ilminin geçerliliğini yitirip yitirmemesi başka şey, onu
alim saymaya devam edip etmemek başka bir şey. bilgilerinin modası hem de
defalarca geçti, ama hipokrat'ı da, ibni sina'yı da hâlâ alim sayıyoruz.) kayıtsız
şartsız sözü doğru sayılan kişiler sadece peygamberlerdir. hatta vahiy konusu
olmayan sahalarda, peygamber sözünün kabul edilip edilmeyeceği bile tartışma
konusudur. (bkz: nebevi tıp) daha önce de yazdığımız gibi, islam alimleri de
eleştirilebilir ve eleştirmenin şartı da konuyu bilmektir. kaynaklara bizden
çok daha yakın yaşayan insanlarla bilgi yarıştıracak kadar öğrenmek kolay değil,
işin esaslarını bu kişilerden iyi biliyor olmanız için, cidden sıkı çalışmanız
gerek. pratikte onlardan daha iyi bilebileceğiniz tek şey, içinde yaşadığınız
çağın özel şartlarıdır. dolayısıyla esasta yapmanız gereken, hükümleri bugüne
uygulamaktır. hükümleri bugüne göre değiştirmek değil ama...
"kafası çalışmak" ve "komik, mantıksız,
saçma sapan adamlar" hakkındaki indî yorumlar sâdır oldukları şahıslardan
başkasını bağlamaz. işine geldiği gibi hareket etmek konusuna gelince, konuyu
öğrenmek yerine, bilenlere laf atmak daha iyi bir örnek galiba. sözünüzde ciddiyseniz
geçen bin yılın islam ilimlerinde ne gibi değişmeler getirdiğini ana hatlarıyla
izah edin de, haberdar olalım.
(sirkencubin, 29.01.2005 22:08 ~ 22:10)
(sirkencubin 01/11/2011 21:27)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder