"hemen her konuda olduğu gibi, hızlı nüfus
artışı, baş döndüren değişim, dünyanın bu topraklar dışında kalan kısmıyla
ilişkilerin artması, kültürel etkileşimler gibi çevresel faktörler bireyi, bireyin
hayatını ve toplumla alışverişini de değiştirmekte, yenilik talep etmektedir"
ve "herşey gibi din konusu da yenilik taleplerinden öyle ya da böyle
payını alacak, değişime boyun eğmek zorunda kalacaktır" dogmalarıyla çürütülemeyecek
önermedir. bunlar bambaşka bir paradigmanın unsuru olan ilerleme kavramının
açılımları. bu kavramı benimsemeyen bir paradigma bu soruları cevaplamak
zorunda değil. ilerleme diye bir şey yok arkadaşlar, insan tabiatı beş bin yıl
önce neyse, hâlâ o, sadece kendimizi ifade ettiğimiz araçlar değişiyor. araçların
değişimini yönlendiren zihniyeti benimsemiyorsanız, araçların değişimi
tarafından yönlendirilmek yerine, kendi alanınızı üretmenin çözümünü ararsınız.
dinde reform anlayışı dinin temeliyle çelişir, eğer
tanrı tarafından size bildirilmiş nassların varlığına inanıyorsanız, tanrı
bunları değiştirdiğini bildirmediği sürece aynen uymayı hedeflersiniz. doğruyu
keyfinize göre belirler, sonra dini bu keyfi doğrularla ölçer, beğenmediğiniz
yerini değiştirseniz, yani tanrı buyrukları olduğuna inandığınız sistem yerine
başka bir paradigmayı merkeze alırsanız, din yerine inanç sistemi olarak o
paradigmayı kabul etmişsiniz demektir, bu durumda da daha fazla din üzerinde
konuşmanızın anlamı kalmaz.
dinin neyi merkeze aldığı konusu ilginizi çekiyorsa,
sansasyonel cımbızlamalar yerine, daha kapsamlı çalışmalara başvurmanızı
tavsiye ederim. bu metotla körlerin fili anladığından fazlasını anlamanız
mümkün değil. mesela gazali'ye göre olayın ana fikri kalp temizliği. bununla ne
kastediyor, nasıl gerekçelendiriyor, değişik konulara nasıl uyguluyor, burda
açıklamak zor, oturmuş dört bin sayfa yazmış adam. üşenmeyenler için göz
atmakta fayda olabilir, fikir beyan ederken neden bahsettiğiniz konusunda daha
sağlıklı bir bilginiz olur en azından.
(11.01.2008 16:40)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder