hayreddin hoca'nın müslümanlar ve laiklik
hakkındaki sözlerinin dindar insanları hedef gösterdiğinin, laikçilerdeki korku algısını tetiklediğini ileri sürmenin
anlamı şudur: "biz laik sisteme
tahammül ediyoruz" diye düşünen ve hissedenler, seslerini çıkarmadan tahammül etsinler. demek ki sistemin en dar
yorumundan başka bir düşünceniz varsa, takıyyeci
veya provokatör olmaktan başka şansınız yok. kimse "müslümanlar,
gönüllü olarak laik bir düzen kurmazlar, başka imkan bulunmadığında böyle bir düzen içinde yaşar ve yapabildikleri kadarı ile dinlerini
hayatlarına uygularlar" demediği zaman, birilerinin bir gün kalkıp "kutsal kitabımın
emretmediği
bir sistemde, gönüllü olarak kurmadığım bir sistemde
senelerce yaşadığım yetti kardeşim. bu
ülkenin bilmem kaçta kaçı müslüman o kadar!" demeyeceğinden nasıl emin
olacaksınız? mantıklı ve samimi bir
müzakere yerine susmayı tavsiye etmek, problemi halının altına süpürmekten başka bir anlama gelir mi? insanlar -mesela- bugünki düzen yerine sosyalist
bir düzende yaşamayı tercih edeceklerini, ama
düzeni zorla değiştirmek gibi bir düşüncelerinin olmadığını söylediklerinde, rejim sıkıntısı doğmuyor da, aynı şeyi islamcılar söyleyince neden sular ısınıyor? görünüşe göre islamcıların sisteme tahammül yeteneği, sistemin
islamcılara tahammül yeteneğinden fazla, yani çok da
endişe
etmeye gerek yok demek ki.
(sirkencubin, 27.03.2008 12:29)
hayreddin hoca "islami kesim teşkilatı" (!) başkanı veya sözcüsü değildir, bir fikir adamı olarak kanaatini belirtir, herhangi
bir müslümanın, hocanın fikrine katılmama hakkı saklı kalır. konuyu tartışmak için hocanın başlığı
çok uygun değil bir yandan da, böyle
yazınca hocanın görüşlerini tefsir ediyormuşum gibi oluyor, sadece anladığımı açıklıyorum. yine de
madem başladık
buradan devam edelim.
laik sisteme tahammül etmekle, faşizan bir laiklik
yorumuna tahammül etmek aynı şey değildir elbette. bu yine de teoride, ilkesel olarak laik sisteme karşı olma ihtimalini
ortadan kaldırmaz. "dinini yaşamasına izin verilen
bir müslüman neden laik bir düzende yaşamak istemesin" sorusu güzel bir soru. önce şu izin verilen sözünün
altını bir çizelim. ne demek izin
verilen? kim kime izin veriyor? dinimi yaşamam sistemin iznine tabi ise, ben bu ülkede ikinci sınıf vatandaşım demektir ve de bu
sistem benim sistemim değil demektir. ifade
biraz daha değiştirilerek konu daha sağlıklı bir zemine oturtulabilir: izin verilen yerine engel olunmayan dense, durum
biraz daha eşit
olacak. sorunun cevabı ise şu: ilkesel olarak, teorik planda, dini bütün
yönleriyle yaşamak ve laik sistem çelişiyor.
dinin bireysel yönlerine odaklanıp, toplum seviyesindeki, devlet seviyesindeki
uygulamalarını göz ardı edince tartışan taraflar arasında bir çerçeve kayması, bir paralaks hatası ortaya çıkıyor, aynı şeyden bahsetmiş
olmuyoruz. devlet işlerini dine göre
düzenleme imkanı tanınmadığı zaman, dinin
yaşanması
sınırlandırılmış oluyor. bu yüzden ilkesel olarak laik bir sistemin
benimsenmesi sorunlu. bu konuda farklı bir görüşü benimsememe imkan tanıyacak kadar bir
epistemik özgürlük alanı bırakmadığınız zaman, müzakere edilebilir konulara sıra gelmiyor.
müzakere edilebilir konular nelerdir? eminim ki
birçok kişi
gibi, hayreddin hoca da farkındadır, ortada
çelişen
teorik yaklaşımlar var ve pratikte hepsinin birden uygulanması mümkün değil. çelişkiyi çatışmaya dönüştürmemek için, hayreddin hoca'nın görüşündeki kişiler bir adım geri atıyorlar. madem teoride sorunu çözemiyoruz, pratikte ne
yapabiliriz, buna bakalım. madem laik sistem müzakere edilebilir bir konu değil, o halde laik sistem içinde kalarak din nasıl yaşanabilir, onu düşünelim. laik
sistem tartışma konusu olmadığına göre,
faşizan
bir laiklik yorumu olup olmayacağını müzakere edelim. ülkenin şartları gereği, insanlar ilkesel planda karşı da olsalar,
laik sisteme tahammül etmek zorundalar. ama faşizan bir laiklik yorumuna tahammül etmek
zorunda değiller. bir tarafta laikliğin tek ve baskıcı bir yorumu olabileceğini
savunan despot laikçiler, diğer tarafta insanlara
ilkesel planda neyi benimseyeceklerini seçme hakkı tanımaktan çekinen
liberaller olunca, islamcılar zorunlu
olarak sistem dışına itilmiş oluyorlar. oysa amaçları
sistemle çatışmaya girmek değil, sistemin
elverdiği
ölçüde kendilerine hayat alanı sağlamak.
(sirkencubin, 27.03.2008 15:32)
#2272881 - sirkencubin - 29.10.2011
02:54
http://nevceride.blogspot.com/2012/12/epistemik-paralaks-hatas.html
http://nevceride.blogspot.com/2012/12/epistemik-paralaks-hatas.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder