17 Ocak 2013 Perşembe

laik sisteme tahammül etmek / ekşi


hayreddin hoca'nın müslümanlar ve laiklik hakkındaki sözlerinin dindar insanları hedef gösterdiğinin, laikçilerdeki korku algısını tetiklediğini ileri sürmenin anlamı şudur: "biz laik sisteme tahammül ediyoruz" diye düşünen ve hissedenler, seslerini çıkarmadan tahammül etsinler. demek ki sistemin en dar yorumundan başka bir düşünceniz varsa, takıyyeci veya provokatör olmaktan başka şansınız yok. kimse "müslümanlar, gönüllü olarak laik bir düzen kurmazlar, başka imkan bulunmadığında böyle bir düzen içinde yaşar ve yapabildikleri kadarı ile dinlerini hayatlarına uygularlar" demediği zaman, birilerinin bir gün kalkıp "kutsal kitabımın emretmediği bir sistemde, gönüllü olarak kurmadığım bir sistemde senelerce yaşadığım yetti kardeşim. bu ülkenin bilmem kaçta kaçı müslüman o kadar!" demeyeceğinden nasıl emin olacaksınız? mantıklı ve samimi bir müzakere yerine susmayı tavsiye etmek, problemi halının altına süpürmekten başka bir anlama gelir mi? insanlar -mesela- bugünki düzen yerine sosyalist bir düzende yaşamayı tercih edeceklerini, ama düzeni zorla değiştirmek gibi bir düşüncelerinin olmadığını söylediklerinde, rejim sıkıntısı doğmuyor da, aynı şeyi islamcılar söyleyince neden sular ısınıyor? görünüşe göre islamcıların sisteme tahammül yeteneği, sistemin islamcılara tahammül yeteneğinden fazla, yani çok da endişe etmeye gerek yok demek ki.

(sirkencubin, 27.03.2008 12:29)

hayreddin hoca "islami kesim teşkilatı" (!) başkanı veya sözcüsü değildir, bir fikir adamı olarak kanaatini belirtir, herhangi bir müslümanın, hocanın fikrine katılmama hakkı saklı kalır. konuyu tartışmak için hocanın başlığı çok uygun değil bir yandan da, böyle yazınca hocanın görüşlerini tefsir ediyormuşum gibi oluyor, sadece anladığımı açıklıyorum. yine de madem başladık buradan devam edelim.

laik sisteme tahammül etmekle, faşizan bir laiklik yorumuna tahammül etmek aynı şey değildir elbette. bu yine de teoride, ilkesel olarak laik sisteme karşı olma ihtimalini ortadan kaldırmaz. "dinini yaşamasına izin verilen bir müslüman neden laik bir düzende yaşamak istemesin" sorusu güzel bir soru. önce şu izin verilen sözünün altını bir çizelim. ne demek izin verilen? kim kime izin veriyor? dinimi yaşamam sistemin iznine tabi ise, ben bu ülkede ikinci sınıf vatandaşım demektir ve de bu sistem benim sistemim değil demektir. ifade biraz daha değiştirilerek konu daha sağlıklı bir zemine oturtulabilir: izin verilen yerine engel olunmayan dense, durum biraz daha eşit olacak. sorunun cevabı ise şu: ilkesel olarak, teorik planda, dini bütün yönleriyle yaşamak ve laik sistem çelişiyor. dinin bireysel yönlerine odaklanıp, toplum seviyesindeki, devlet seviyesindeki uygulamalarını göz ardı edince tartışan taraflar arasında bir çerçeve kayması, bir paralaks hatası ortaya çıkıyor, aynı şeyden bahsetmiş olmuyoruz. devlet işlerini dine göre düzenleme imkanı tanınmadığı zaman, dinin yaşanması sınırlandırılmış oluyor. bu yüzden ilkesel olarak laik bir sistemin benimsenmesi sorunlu. bu konuda farklı bir görüşü benimsememe imkan tanıyacak kadar bir epistemik özgürlük alanı bırakmadığınız zaman, müzakere edilebilir konulara sıra gelmiyor.

müzakere edilebilir konular nelerdir? eminim ki birçok kişi gibi, hayreddin hoca da farkındadır, ortada çelişen teorik yaklaşımlar var ve pratikte hepsinin birden uygulanması mümkün değil. çelişkiyi çatışmaya dönüştürmemek için, hayreddin hoca'nın görüşündeki kişiler bir adım geri atıyorlar. madem teoride sorunu çözemiyoruz, pratikte ne yapabiliriz, buna bakalım. madem laik sistem müzakere edilebilir bir konu değil, o halde laik sistem içinde kalarak din nasıl yaşanabilir, onu düşünelim. laik sistem tartışma konusu olmadığına göre, faşizan bir laiklik yorumu olup olmayacağını müzakere edelim. ülkenin şartları gereği, insanlar ilkesel planda karşı da olsalar, laik sisteme tahammül etmek zorundalar. ama faşizan bir laiklik yorumuna tahammül etmek zorunda değiller. bir tarafta laikliğin tek ve baskıcı bir yorumu olabileceğini savunan despot laikçiler, diğer tarafta insanlara ilkesel planda neyi benimseyeceklerini seçme hakkı tanımaktan çekinen liberaller olunca, islamcılar zorunlu olarak sistem dışına itilmiş oluyorlar. oysa amaçları sistemle çatışmaya girmek değil, sistemin elverdiği ölçüde kendilerine hayat alanı sağlamak.

(sirkencubin, 27.03.2008 15:32)

#2272881 - sirkencubin  - 29.10.2011   02:54

http://nevceride.blogspot.com/2012/12/epistemik-paralaks-hatas.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder