sözcüklerin sağı solu olmaz, sözcüklerin solu olur.
sağı olana kelime denir.
"iki taraf" gibi basit bir skala, türkiye'yi
açıklamakta çok komik derecede basit kalsa da, icat çıkarmayıp -şimdlik- bu
skala üzerinde konuşacak olursak; hadise, 1930'ların başlarında memleket
ahalisine yeni bir kimlik inşası çalışmaları sırasında, yeni bir dil inşasına
da niyetlenilmesi ile başladı. aslında türkçe'nin dil meselesi yeni değildi, modernleşme
çalışmaları ile birlikte tartışılmaya başlanmıştı, dil bahisleri. ancak genç
kalemler ve milli edebiyat dönemlerinde bu tartışmalar az çok bir neticeye
bağlanmış idi. ancak hadiseye bakış açıları farklı olduğu için, varılan netice
pek memnuniyet verici bulunmadı herhalde ki, sözkonusu çalışmalara başlandı. ne
var ki alelacele ve çalakalem tedvin edilen yeni lugatın mesele çözmek yerine, bizatihi
mesele teşkil ettiğinin anlaşılması üzerine bu işten vazgeçildi. bunlar zaten
bildiğiniz şeyler, arada akılda kalması gereken şey, yeni dilin, yeni kimlik
inşası için kullanılmak üzere icat edilmesi.
atmışlara kadar, fikriyatı farklı zümrelerin
dilleri arasında çok bariz farklar görünmüyordu. en azından taraflar
birbirlerini anlayabiliyorlardı. ancak inkılapçılıktan sosyalizm-komünizm
çizgisine kayan taife (ki sol deniyor kendilerine) geleneğe muhalif vaziyette
olmaları ve kendilerinin de yeni bir kimlik inşası gayreti içinde olmaları
sebebiyle, aslında fikriyatlarının umumi seyrine ters bir anlayış olsa da, inkılap
günlerinin sakıt ceninini diriltmeye karar verdiler. bu frankenstein böyle
doğdu. sol olmadıkları için hepsine birden sağ denen zümreler de soldan geriye
kalanlara sahip çıktılar. sol türkçe kökenli olmayan türkçe kelimeleri
kullanmamakta ısrar ettikçe, sağ dışlanan kelimelere sahip çıkarken, zaman
zaman fark etmeden türkçe kökenli türkçe kelimelere haksızlık edebilmeye
başladı. lugatler bir kere ayrılınca tavırların kemikleşmesi zor olmadı. iki
taraf da genellikle sadece kendi tarafındakilerin yazdıklarını okuyor ve sadece
belirli kelimeleri öğreniyordu. bir süre sonra isteseler de birbirlerini
anlayamaz hale geldiler. kelimeler silahtı ve kelimeler çocukların elinde
oyuncaktı. bu kargaşada olan merâma oldu.
son yıllarda kemikleşmiş tavırların kırılmaya
başlamış olduğunu görmek sevindirici. bu belki de ingilizce'nin bir tür ortak
düşman gibi zuhur etmesi sebebiyle, tarafların kavgayı bırakmak mecburiyeti hissetmeleriyle
oldu. belki hadisenin tabii seyriydi. bu noktadan sonra yapmak gereken
kelimeleri anlamama vasıtası olarak kullanmaktan vazgeçip, anlamaya yardımcı
olarak kullanmak. birbirimizi, bizden önceki nesilleri anlamak için ve bizden
sonrakilerin bizi anlayabilmelerini temin etmek üzre istikrarlı bir dil
bırakabilmek için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder