hoca sınıfa girince ayağa kalkmak, hocanın kafa
şişiren bir adamdan çok daha fazla mânâlar ifade ettiği bir çağın hâtırasıdır. kalıntısıdır
demeliydik belki de. bir kere, biri içeri girince ayağa kalkmanın tek numunesi
değildir kültürümüzde. kimin ayakta olduğu ve kimin oturduğu, önemli bir
semboldür. misafirler de ayakta karşılanır. hatta misafirin ağırlığına göre, gösterilecek
hürmetin seviyesine göre, bazen insanlar misafirlerini çıkıp sokak kapısında
karşılar. bir şehre, başka bir diyardan elçi geldiğinde, bazen, şehrin
temsilcileri atlarına biner ve misafiri şehirden bir konak uzakta karşılar, şehre
beraber dönerler. buna istikbal denir, kabul etmek kökünden gelir. tam aksi
şekilde, birine hakaret etmek istenince de, ayakta bekletilir. pembe incili
kaftan hikayesini burun kıvırmadan okumuş bulunanlar, meselenin ehemmiyetini
biliyor olsalar gerek. hoca sizi yetiştiren, ilim irfan öğreten, terbiye eden
insandır. bu yüzden hürmet edersiniz, o ayaktayken ayakta bekler, o oturunca
oturursunuz. vakti zamanında öyle hocalar vardı ki, bırakın oturmasını ayakta
beklemeyi, amuda kalksanız, takla atsanız bile kifayet etmezdi, belki hâlâ
böyle hocalar vardır, hepsine birden suizan etmemek gerek. lakin, öğretmenlerin,
eğitimin, öğrencinin hâl-i pür-melâline bakınca, otursanız ne olur, yatsanız ne
olur diyesi geliyor insanın. şu halde, hoca sınıfa girince ayağa kalkmamak, ört
ki ölem demenin fiilî ifadesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder