zaman zaman sözlükte islam düşmanlığı şeklinde
tezahür eden bir takım dinamikler olduğu fikri hatalı değildir. bunun aleyhinde
fikir beyan eden arkadaşların atladıkları nokta, din aleyhinde bulunanların
yeknesak bir kitle olmadıkları hususudur. siz fikrinizi beyan ediyor ve neyi
niye hatalı bulduğunuzu izah etmek gibi gayet normal bir iş yapıyor
olabilirsiniz. ama bir zümre var ki, değerlerini paylaşmadıkları kişileri
küstahça, hakaretamiz ifadelerle aşağılamayı marifet bellemiş bulunuyor. mesela,
"baş örtmek hatalıdır" ifadesi, düşmanca bir tavrı göstermez. ama "türbanlılar,
kara çarşaflılar, pis hamam böcekleri, kahrolsunlar, mahvolsunlar" türü
hezeyanlarla salya saçarak bağırıp çağırmak düşmancadır. mesela hatalı bulunan
bir konuyu bir başlık açıp tartışmak, anlaşılabilir bir tavırdır. ama belirli
konuları, son derece sığ argümanları evirip çevirip kırk defa geveleyerek, tekrar
tekrar aynı tartışmaları açmak düşmancadır. bu tür başlıklara baktığınızda
gördüğünüz, bir iki kişinin makul bir diller kaleme alınmış tespitleri, uzun ve
ayrıntılı analizleri ile yirmi otuz kişinin ikişer üçer satırlık, birer
paragraflık teraneleri olur. bu teraneler, esasen önceki analizlerin dışına
çıkan, onların üzerine bir şey ekleyen vasıfta değildir. sadece sözlüğü bir
tepki arenası zannetmekten mütevellit tavırlardır. bu iki tavırdan hangisinin
daha yaygın olduğunu, tespit etmek kolay değil. zira yazarları "a grubu-b
grubu" gibi ayırıp saymaya kalkışanız bile, aslında bir insanın zaman
zaman bir türlü, zaman zaman diğer türlü davranabilmesi veya iki uç arasında
farklı noktalarda bulunabilmesi gibi sebeplerle net bir şey söyleyebilmeniz zor.
bunun yanında iki gruptan hangisinin daha çok sesinin çıktığı da cümlenin
malumu.
bu arada, okuma yazmayı seven ve araştırmacı
vasıfta kişilerin, yani geniş perspektiften bakabilenlerin dinlerin zararlı
olduğu gibi bir kanaate ulaşacakları, dolayısıyla din düşmanlığının olağan
olduğu tarzında değerlendirmeleri elimde olmadan yadırgıyorum. tamamen aynı
zeka ve kültür seviyesine sahip iki insan, aynı verileri değerlendirerek
tamamen farklı sonuçlara ulaşabilir. perspektifin genişliği kadar durduğunuz
nokta, bakış açınız da önemlidir. konuyu hangi yetkilik seviyesinde
incelediğiniz kadar, düşünce sisteminizi hangi kabullerden başlayarak
kurduğunuz ile de ilgilidir. düşünce özgürlüğünden bahsedenlerin, düşünceye
üniforma giydirmeleri tuhaf.
tartışma konusunun din düşmanlığı mı, dindar
düşmanlığı mı olması gerektiği hakkındaki mütalaaları da benimsemek güç. bir
kere dindar düşmanlığı, din düşmanlığını da aşan bir husus, "kişisel değil,
prensip meselesi" diyebileceğiniz noktayı çok geride bıraktığınız anlamına
geliyor. "tartıştığımız konu din, bireyler ve inançları değil" de
katıldığım bir ifade değil. din tartışılırken inanç da tartışılıyor. kişilerin
inançları ile hiç ilgili olmayan bir din tartışmasını nasıl yapabilir bir insan,
bilemiyorum. kaldı ki konu çoğu zaman bireylere kadar da uzanıyor. siz
uzatmıyor olabilirsiniz, ama pekala kişiler odağa alınıp, seviyesiz yaklaşımlar
sergilenebiliyor.
yine arada bir yerlerde geçen, "dinin
güzellikleri gösteren şeyler yazanlara kötü bir tepki gösterilmezken, dinin
kötülüklerini gösteren doğruları yazanlara bir cephe alınmaktadır. dine
düşmanlık yoktur" ifadesi de ilginç. dinden taraftar olmak suretiyle
bahseden yazılara epeyce kötü tepki gösterebiliyor. sadece belirli bir
tartışmada anlaşılmayan bir noktanın açılması için gönderme olmak üzere
yazılmış, hiçbir şiddetli ifade ihtiva etmeyen, sadece teknik bir konuyu en
kısa ifadelerle açıklamaya çalışan birkaç satır yazı bile, bol miktarda çok
kötü oyu alabiliyor. iki satırlık bir duanin mealini yazmak isteseniz, yahut
yanlış yazılmış, yanlış açıklanmış bir şeyi düzeltmek isteseniz, "way
efendim, sol frame arapça yazılarla doluyor" türü tuhaf tepkiler ortaya
konabiliyor. iki adım geri çekilip tabloya biraz uzaktan bakın. bence din ve
dindarlar aleyhine gösterilen tepkiler, dindarların tepkilerinden çok daha
fazla yer tutuyor. üstelik dindarların tepkileri çoğu durumda ikinci adım. yani
durup dururken ortaya atılmamış, birileri çıkıp bir şeyler söylemiş, insanlar
bir şeyleri savunma ihtiyacı hissetmiş. herkes sizin gibi düşünmek zorunda
değil. benim gibi düşünmüyorsan, düşünmüş sayılmazsın da bence şık bir ifade
değil. ama "dinin kötülüklerini gösteren doğrular" kısmına bayıldım
doğrusu.
bir de "din aleyhine soylenen her sozu
dusmanlık olarak algılanma biçimidir, din'in bu gibi durumlara toleransı
olmadığından 'ahanda inancıma saldırdı' tepkisi verilir" denmiş. evet, gerçekten
de insanlar zaman zaman bir eleştiri karşısında mı, yoksa bir hakaret
karşısında mı kaldıklarını ayırt etmekte güçlük çekiyor olabilirler. değer
verdiğiniz bir şey hakkında hoşlanmadığınız şeyler söylenmesi, en hafifinden
bir güceniklik hissi uyandırabilir, hissi aşıp karşınızdakinin asıl tavrını
objektif bir bakışla anlamaya çalışmak lüzumunu atlarsanız, o noktada
yanılabilirsiniz. ancak bunun yanında din aleyhine söz söyleyenler de bazen
ikisini ayırmakta güçlük çekiyor kanaatindeyim. dinin toleransı zannedilenden
fazladır. hatta bazen dindarların zannettiğinden de fazla olabilir. ama her
şeyin de bir sınırı vardır. gerçekten de birileri inancınıza saldırıyorsa, tepki
vermemeniz asıl zemmedilecek olandır.
nihayet "sözlükte din düşmanlığı olarak
adlandırılan şey, genellikle özgür irade ve mantığımızı kullanarak din hakkında
eleştirilerde bulunmamız, kendimizce gördüklerimizi göstermeye çalışmamızdır"
ifadesine de katılmıyorum. sözlükte din düşmanlığı olarak adlandırılan şey, ne
söylendiğinden ziyade, nasıl söylendiği ile alakalı, kanaatimce. uslûp meselesi
yani.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder