20 Ocak 2013 Pazar

ekşi sözlükteki din düşmanlığı / ekşi


zaman zaman sözlükte islam düşmanlığı şeklinde tezahür eden bir takım dinamikler olduğu fikri hatalı değildir. bunun aleyhinde fikir beyan eden arkadaşların atladıkları nokta, din aleyhinde bulunanların yeknesak bir kitle olmadıkları hususudur. siz fikrinizi beyan ediyor ve neyi niye hatalı bulduğunuzu izah etmek gibi gayet normal bir iş yapıyor olabilirsiniz. ama bir zümre var ki, değerlerini paylaşmadıkları kişileri küstahça, hakaretamiz ifadelerle aşağılamayı marifet bellemiş bulunuyor. mesela, "baş örtmek hatalıdır" ifadesi, düşmanca bir tavrı göstermez. ama "türbanlılar, kara çarşaflılar, pis hamam böcekleri, kahrolsunlar, mahvolsunlar" türü hezeyanlarla salya saçarak bağırıp çağırmak düşmancadır. mesela hatalı bulunan bir konuyu bir başlık açıp tartışmak, anlaşılabilir bir tavırdır. ama belirli konuları, son derece sığ argümanları evirip çevirip kırk defa geveleyerek, tekrar tekrar aynı tartışmaları açmak düşmancadır. bu tür başlıklara baktığınızda gördüğünüz, bir iki kişinin makul bir diller kaleme alınmış tespitleri, uzun ve ayrıntılı analizleri ile yirmi otuz kişinin ikişer üçer satırlık, birer paragraflık teraneleri olur. bu teraneler, esasen önceki analizlerin dışına çıkan, onların üzerine bir şey ekleyen vasıfta değildir. sadece sözlüğü bir tepki arenası zannetmekten mütevellit tavırlardır. bu iki tavırdan hangisinin daha yaygın olduğunu, tespit etmek kolay değil. zira yazarları "a grubu-b grubu" gibi ayırıp saymaya kalkışanız bile, aslında bir insanın zaman zaman bir türlü, zaman zaman diğer türlü davranabilmesi veya iki uç arasında farklı noktalarda bulunabilmesi gibi sebeplerle net bir şey söyleyebilmeniz zor. bunun yanında iki gruptan hangisinin daha çok sesinin çıktığı da cümlenin malumu.

bu arada, okuma yazmayı seven ve araştırmacı vasıfta kişilerin, yani geniş perspektiften bakabilenlerin dinlerin zararlı olduğu gibi bir kanaate ulaşacakları, dolayısıyla din düşmanlığının olağan olduğu tarzında değerlendirmeleri elimde olmadan yadırgıyorum. tamamen aynı zeka ve kültür seviyesine sahip iki insan, aynı verileri değerlendirerek tamamen farklı sonuçlara ulaşabilir. perspektifin genişliği kadar durduğunuz nokta, bakış açınız da önemlidir. konuyu hangi yetkilik seviyesinde incelediğiniz kadar, düşünce sisteminizi hangi kabullerden başlayarak kurduğunuz ile de ilgilidir. düşünce özgürlüğünden bahsedenlerin, düşünceye üniforma giydirmeleri tuhaf.

tartışma konusunun din düşmanlığı mı, dindar düşmanlığı mı olması gerektiği hakkındaki mütalaaları da benimsemek güç. bir kere dindar düşmanlığı, din düşmanlığını da aşan bir husus, "kişisel değil, prensip meselesi" diyebileceğiniz noktayı çok geride bıraktığınız anlamına geliyor. "tartıştığımız konu din, bireyler ve inançları değil" de katıldığım bir ifade değil. din tartışılırken inanç da tartışılıyor. kişilerin inançları ile hiç ilgili olmayan bir din tartışmasını nasıl yapabilir bir insan, bilemiyorum. kaldı ki konu çoğu zaman bireylere kadar da uzanıyor. siz uzatmıyor olabilirsiniz, ama pekala kişiler odağa alınıp, seviyesiz yaklaşımlar sergilenebiliyor.

yine arada bir yerlerde geçen, "dinin güzellikleri gösteren şeyler yazanlara kötü bir tepki gösterilmezken, dinin kötülüklerini gösteren doğruları yazanlara bir cephe alınmaktadır. dine düşmanlık yoktur" ifadesi de ilginç. dinden taraftar olmak suretiyle bahseden yazılara epeyce kötü tepki gösterebiliyor. sadece belirli bir tartışmada anlaşılmayan bir noktanın açılması için gönderme olmak üzere yazılmış, hiçbir şiddetli ifade ihtiva etmeyen, sadece teknik bir konuyu en kısa ifadelerle açıklamaya çalışan birkaç satır yazı bile, bol miktarda çok kötü oyu alabiliyor. iki satırlık bir duanin mealini yazmak isteseniz, yahut yanlış yazılmış, yanlış açıklanmış bir şeyi düzeltmek isteseniz, "way efendim, sol frame arapça yazılarla doluyor" türü tuhaf tepkiler ortaya konabiliyor. iki adım geri çekilip tabloya biraz uzaktan bakın. bence din ve dindarlar aleyhine gösterilen tepkiler, dindarların tepkilerinden çok daha fazla yer tutuyor. üstelik dindarların tepkileri çoğu durumda ikinci adım. yani durup dururken ortaya atılmamış, birileri çıkıp bir şeyler söylemiş, insanlar bir şeyleri savunma ihtiyacı hissetmiş. herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil. benim gibi düşünmüyorsan, düşünmüş sayılmazsın da bence şık bir ifade değil. ama "dinin kötülüklerini gösteren doğrular" kısmına bayıldım doğrusu.

bir de "din aleyhine soylenen her sozu dusmanlık olarak algılanma biçimidir, din'in bu gibi durumlara toleransı olmadığından 'ahanda inancıma saldırdı' tepkisi verilir" denmiş. evet, gerçekten de insanlar zaman zaman bir eleştiri karşısında mı, yoksa bir hakaret karşısında mı kaldıklarını ayırt etmekte güçlük çekiyor olabilirler. değer verdiğiniz bir şey hakkında hoşlanmadığınız şeyler söylenmesi, en hafifinden bir güceniklik hissi uyandırabilir, hissi aşıp karşınızdakinin asıl tavrını objektif bir bakışla anlamaya çalışmak lüzumunu atlarsanız, o noktada yanılabilirsiniz. ancak bunun yanında din aleyhine söz söyleyenler de bazen ikisini ayırmakta güçlük çekiyor kanaatindeyim. dinin toleransı zannedilenden fazladır. hatta bazen dindarların zannettiğinden de fazla olabilir. ama her şeyin de bir sınırı vardır. gerçekten de birileri inancınıza saldırıyorsa, tepki vermemeniz asıl zemmedilecek olandır.

nihayet "sözlükte din düşmanlığı olarak adlandırılan şey, genellikle özgür irade ve mantığımızı kullanarak din hakkında eleştirilerde bulunmamız, kendimizce gördüklerimizi göstermeye çalışmamızdır" ifadesine de katılmıyorum. sözlükte din düşmanlığı olarak adlandırılan şey, ne söylendiğinden ziyade, nasıl söylendiği ile alakalı, kanaatimce. uslûp meselesi yani.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder