20 Ocak 2013 Pazar

yeni emperyalizm ve demokrasi / ekşi


`nuray mert`'in bugünki [4.3.2004] `radikal`'de yer alan yazısının başlığı ve konusu.


nuray hanım, özetle, ortadoğu rejimlerinin demokrasi ve insan hakları konusundaki durumlarının iyi olmayışının yanında, batı'nın emperyalist tutumunun da bu kavramların yerleşmesi bakımından olumsuz etki meydana getirdiğini, demokrasi ve insan haklarının bütün insanların üzerinde anlaştığı ikna edici üst değerler halini alabilmesi için, batı'nın ödeyeceği bedel meselesinin de konuşulması gerektiğini söylüyor.

batı bir bedel öder mi? demokrasi ve insan hakları "herkes için" mi? demokrasi batı medeniyetinin ürünü ve bu medeniyetin insani yönünü temsil eden değerler bütünü. bütün insanlık tarihi ile ilgili bir kavram olmaktan ziyade, batı medeniyeti bağlamında düşünülmesi gerekiyor. bütün gezegene hakim olduğu ve karşısında başka bir alternatif medeniyet bulunmadığı için, batı medeniyeti günümüzde bir dünya medeniyeti halini almış olsa da, temelde batı'ya ait bir süreç. bu medeniyetin merkez dairesini batılı toplumlar teşkil ediyor. ilgili değerler de bu toplumların öncelikle kendileri için geliştirdikleri değerler. merkezin elindekileri çevre ile ne kadar paylaşacağı sorusunun cevabı biraz da, bu yüzden elindeki diğer şeyleri bu sebeple paylaşmak zorunda kalıp kalmayacağı ile ilgili olsa gerek. demokrasiyi bilimden ayrı düşünmek mümkün değil. bilim yeryüzüne eşit olarak dağılmadan, demokrasinin eşit bir şekilde paylaşılabileceğini düşünmek zor. bilim, "güç" sağlayan, stratejik önemi olan bir alan. pratikte mümkün olup olmaması tartışması bir yana, bilimin eşit dağılımı, gücün de eşit dağılımı anlamına gelir. merkez buna razı olur mu? demokrasiyi sanayiden, ticaretten ayrı düşünmek mümkün değil. batı ucuz hammade ve iş gücü kaynaklarının, hakimiyetini elinde bulundurduğu pazarların, kendisi ile eşit duruma gelmesine razı olur mu? sicilinde daha önce böyle bir örnek kayıtlı olmasa bile, batı'nın iyi niyetle herhangi bir feragatta bulunabileceğini farz edebilir miyiz? böyle bir jest batı medeniyetinin temel dinamikleriyle çelişir mi? içinde bulunduğumuz süreç, el tezgahlarında, manastırların karanlık odalarında başladı. batı bir yandan doğal kaynakları, üretim-ticaret-tüketim çarkında döndürerek maddi faydaya ve güce dönüştüren bir sistemin maddi şartlarını kurarken, diğer yandan da toplum düzeninde, zihniyet modellerinde bu sistemi destekleyen bir yapıyı geliştirdi. sistemin maddî ve manevî tarafları, doğrudan doğruya ve tek başlarına diğerinin sebebi olmayabilir, ama bunları birbirinden ayrı düşünmek de zor. sistemin ana dinamiklerine ters görünen güçler, ancak sistemin bütününün emniyetine hizmet eder şekilde tali güçler olarak kalacak kadar gelişebiliyorlar. sosyalizmin gelişme eğrisi, kapitalizmin bütün sistemi duvara çarpmasını önledikten sonra yatay bir seyir izlemeye başladı. o da aslında aynı dünyanın ürünüydü, aynı değerlerin başka bir açıdan yorumlanması ile elde edilmişti. kapitalizmin antitezi olabilirdi, ama sistemin antitezi değildi. dolayısı ile bu ikilinin ilişkisi motor-fren gibi bir ilişkide sabitlendi.`: kapitalizm sosyalizm ilişkisi` bu tablodan batı ile ilgili iyimser tahminler çıkarmak zor. peki doğu'nun vaziyeti nedir? periferde kalmış olsa da, doğu da bugün batı kümesinin elemanı durumundadır, bu medeniyete mensubiyeti sürdükçe, demokrasi gibi bu medeniyetin hayati unsurlarından olan değerleri hayata geçirmek mecburiyetinde ve işin trajikomik tarafı, galiba bunu biraz da hem batı'ya, hem kendine rağmen yapması gerekiyor. bunun nasıl olacağını bilmiyorum, tek bildiğim basit reçetelerle olmayacağı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder