`nuray mert`'in bugünki [4.3.2004] `radikal`'de yer alan
yazısının başlığı ve konusu.
http://www.radikal.com.tr/veriler/2004/03/04/haber_108353.php
nuray hanım, özetle, ortadoğu rejimlerinin
demokrasi ve insan hakları konusundaki durumlarının iyi olmayışının yanında, batı'nın
emperyalist tutumunun da bu kavramların yerleşmesi bakımından olumsuz etki
meydana getirdiğini, demokrasi ve insan haklarının bütün insanların üzerinde
anlaştığı ikna edici üst değerler halini alabilmesi için, batı'nın ödeyeceği
bedel meselesinin de konuşulması gerektiğini söylüyor.
batı bir bedel öder mi? demokrasi ve insan hakları "herkes
için" mi? demokrasi batı medeniyetinin ürünü ve bu medeniyetin insani
yönünü temsil eden değerler bütünü. bütün insanlık tarihi ile ilgili bir kavram
olmaktan ziyade, batı medeniyeti bağlamında düşünülmesi gerekiyor. bütün
gezegene hakim olduğu ve karşısında başka bir alternatif medeniyet bulunmadığı
için, batı medeniyeti günümüzde bir dünya medeniyeti halini almış olsa da, temelde
batı'ya ait bir süreç. bu medeniyetin merkez dairesini batılı toplumlar teşkil
ediyor. ilgili değerler de bu toplumların öncelikle kendileri için
geliştirdikleri değerler. merkezin elindekileri çevre ile ne kadar paylaşacağı
sorusunun cevabı biraz da, bu yüzden elindeki diğer şeyleri bu sebeple
paylaşmak zorunda kalıp kalmayacağı ile ilgili olsa gerek. demokrasiyi bilimden
ayrı düşünmek mümkün değil. bilim yeryüzüne eşit olarak dağılmadan, demokrasinin
eşit bir şekilde paylaşılabileceğini düşünmek zor. bilim, "güç" sağlayan,
stratejik önemi olan bir alan. pratikte mümkün olup olmaması tartışması bir
yana, bilimin eşit dağılımı, gücün de eşit dağılımı anlamına gelir. merkez buna
razı olur mu? demokrasiyi sanayiden, ticaretten ayrı düşünmek mümkün değil. batı
ucuz hammade ve iş gücü kaynaklarının, hakimiyetini elinde bulundurduğu
pazarların, kendisi ile eşit duruma gelmesine razı olur mu? sicilinde daha önce
böyle bir örnek kayıtlı olmasa bile, batı'nın iyi niyetle herhangi bir
feragatta bulunabileceğini farz edebilir miyiz? böyle bir jest batı
medeniyetinin temel dinamikleriyle çelişir mi? içinde bulunduğumuz süreç, el
tezgahlarında, manastırların karanlık odalarında başladı. batı bir yandan doğal
kaynakları, üretim-ticaret-tüketim çarkında döndürerek maddi faydaya ve güce
dönüştüren bir sistemin maddi şartlarını kurarken, diğer yandan da toplum
düzeninde, zihniyet modellerinde bu sistemi destekleyen bir yapıyı geliştirdi. sistemin
maddî ve manevî tarafları, doğrudan doğruya ve tek başlarına diğerinin sebebi
olmayabilir, ama bunları birbirinden ayrı düşünmek de zor. sistemin ana
dinamiklerine ters görünen güçler, ancak sistemin bütününün emniyetine hizmet
eder şekilde tali güçler olarak kalacak kadar gelişebiliyorlar. sosyalizmin
gelişme eğrisi, kapitalizmin bütün sistemi duvara çarpmasını önledikten sonra
yatay bir seyir izlemeye başladı. o da aslında aynı dünyanın ürünüydü, aynı
değerlerin başka bir açıdan yorumlanması ile elde edilmişti. kapitalizmin
antitezi olabilirdi, ama sistemin antitezi değildi. dolayısı ile bu ikilinin
ilişkisi motor-fren gibi bir ilişkide sabitlendi.`: kapitalizm sosyalizm ilişkisi` bu tablodan batı ile ilgili iyimser tahminler çıkarmak zor. peki doğu'nun
vaziyeti nedir? periferde kalmış olsa da, doğu da bugün batı kümesinin elemanı
durumundadır, bu medeniyete mensubiyeti sürdükçe, demokrasi gibi bu medeniyetin
hayati unsurlarından olan değerleri hayata geçirmek mecburiyetinde ve işin
trajikomik tarafı, galiba bunu biraz da hem batı'ya, hem kendine rağmen yapması
gerekiyor. bunun nasıl olacağını bilmiyorum, tek bildiğim basit reçetelerle
olmayacağı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder