20 Ocak 2013 Pazar

tengiz han'ın maceraları / ekşi

"heeeeeeeeeeeeeyyyytttttttt! türk elinde kedi, yaban ellerde arslan; geliyor mete han oğlu tengiz han; savulun bre! urcan!"


tercüman çocuk klasiklerinden biri olan "tengiz han'ın maceraları" şahap ayhan tarafından çizilmekteydi. ismini oğuz kağan destanı'ndan alır: gün, ay, yıldız, gök, dağ, deniz kardeşlerin en küçüğünden. tengiz, eski türkçe'de deniz demeye gelir.

ülkücüler tarafından sahiplenilmesi yersiz değildi. "mete han oğlu tengiz han" konseptinin tam ülkücü tarzı bir şey olması bir yana, tengiz beyimizin söylemi de ülkücülerinki ile örtüşmekte idi. "fizik ve moral özellikleriyle mükemmel bir türk" tiplemesi olan tengiz'in tek falsosu sarı saçları idi. eski türk kıyafetleri giymesi beklenebilecek olan tengiz, ne hikmetse genellikle entari benzeri ilginç bir kılıkla arz-ı endam ederdi. ne yalan söyleyim yakışıyordu da, etek gibi durmuyordu (ya da biz öyle görmemeye şartlandırmıştık kendimizi).

tengiz han çeşitli ülkelerde gezer ve bilumum iyi insanlara yardım eder, cümle kötülerin ağzının payını verirdi. konuları çok çeşitli olan dizide zaman zaman sembolik anlamlar taşıyan maceralar yer alır (tengiz kızıl deve karşı: ay yıldızlı kılıcı ele geçiren tengiz, orak ve çekiç şeklinde silahları olan kızıl devi madara eder ve esir insanları kurtarır) bazen de oradan buradan aparma unsurlara rastlanabilirdi (kartal adamlar, aslan adamlar vs vs flash gordon'dan ödünç alınma bir sürü tiple dolu bir dizi macera, bir ara tengiz'in giydiği kıyafet bile -entari farkıyla- flash gordon'unkinin aynıydı).

kuvvetli olduğu kadar da zeki bir insandı tengiz, gittiği ülkelerin dillerini öğrenirdi. çin'den roma'ya, firavunlar mısır'ından bilinmedik diyarlara gezdiği düşünülürse dil öğrenme rekoru kırdığı düşünülebilir. söz gelişi, çalınan kutsal kılıcı geri almak üzere roma'ya giderken yolda latince öğrenmişti, sevgili atı boz aygır'ın sırtında. eh, ötüken nire, roma nire, hem tengiz bu, öğrenir öğrenir.

maceralar genellikle zincirleme olarak birbirine bağlanırdı. her telden çalan, her yere giden tengiz sonunda kendi çağındaki konuları tükettiği için olacak (drakula'yı bile toz etmişti bir ara) şahap ayhan amcam tarafından ilginç bir zaman yolculuğu ile günümüze ışınlandı.

ilk sayılarda iri kıyım bir çocuk olarak çizerdi, şahap ayhan, tengizi. kedilerin kuyruğuna ıvır zıvır nesneler bağlar, nenesinden dayak yer tengiz, kötü adamları pataklamaktan fırsat kaldıkça. babası mete han en zor görevleri tengize verir tengiz diyar diyar dolaşır. kız kardeşi ipek, ablası yıldız başlarına iş açar, peşlerinde gezer dolanır, kurtaracam diye helak olur tengiz. böyle böyle gelişti, serpildi, levent bir delikanlı oldu çıktı. günümüze ışınlandığında bir genç erişkin olmuştu artık. biz de tengizle birlikte büyüdük. devam edecek bir tarafı kalmamıştı. hasret bir yaradır içimde, tatlı tatlı kanar...
*
tengiz'in zamanda seyahat edip günümüze geldiği sırada, önce tengiz zamanımıza yeni gelmiş bir şaşkın balık halinde iken türkçe'den başka dil anlamayan iki keltoş tip bir "uçan daire"den çıkıyorlardı. tengiz bahsettiğimiz gibi, bilumum dünya dillerini bildiğinden, arkadaşlara çince, latince vb hitap ediyor, fakat ancak neden sonra aklına gelen türkçe ile söylediğinde cevap alabiliyordu.

uçan daire, klasik uçan daire çizimlerinin benzerlerinden idi, bir disk, üstünde bir cam kubbe, altında ikizkenar yamuk kesitli, tepesi kesilmiş koni şeklinde bir bölüm. ufo'nun mürettebatının hikayesi esrarlı bırakılıyor, ancak türklerle bir ilgilerinin olduğu ima sureti ile geçiliyordu. bu elemanlar tengiz'in modern zamana adapte olmasına yardım ediyorlar, zihnine her nevi lüzumlu bilgiyi yüklüyorlardı.

tengiz daha sonra hafızasını kaybetmiş biri ayaklarına yatarak, kimliğini gizlemek sureti ile muhtelif maceralara karışıyordu. bir türk bilim adamının yerçekimini kaldıran bir motor yapmasına yardımcı oluyordu. (motora balem motoru ismini veriyorlardı, yanlış hatırlamıyorsam.) sonra türk silahlı kuvvetleri'nin desteği ile aracın inşasına geçiliyordu. ruslar, amerikalılar planları çalmak için çok uğraşıyorlardı, ama tengiz her birine haddini bildiriyordu. sonra uzay aracının inşa edildiği hangarın patladığı bir mizansenle gavurları kandırıp, ellerinde bir uzay aracının bulunmadığı havasını yayıyorlardı. danser adı verilen uçan dairelerin ve bunlardan çok sayıda taşıyabilecek midan hava gemilerinin gizlice inşa edilmesi ve gizlenerek çok gerekli olmadıkça kullanılmaması kararı alınıyordu.

danser çok yetenekli bir araçtı. yerçekimi olan irtifada bile, yerçekimi yokmuş gibi uçabiliyor, dostlarımızın canı çekerse yerçekimi olmayan irtifalara çıkabiliyor, son hızla uçarken doksan derecelik açıyla dönüşler yapabiliyor, lazer silahı ile her bir şeyi mahvedebiliyor, icap ederse görünmez oluyor, bütün amerikan, sovyet, çin uydularını maymun ediyordu. danser'in inşasında anahtar rol tengiz'indir, zira türk bilim adamı (ismini hatırlayamıyorum) problemi çözmek üzere olsa da, tengiz takıldığı bir noktayı aşmasına bizim ufocu dazlaklardan aldığı bilgi ile yardım ediyordu. zaten danser de o ufo'nun bir benzeri idi.

bu arada yerçekimini kaldıran harika motorun teknolojisindeki büyük sırrın, bir bobinin nasıl sarılması gerektiği ile ilgili olması da çok hoş. kimin umrunda...

(bkz: feydamid)
(sirkencubin 20/10/2011 22:53)

bunu çizerken flash gordon'dan epey bir "faydalanmış", şahap ayhan.
(sirkencubin 29/10/2011 02:44)

feydamid:
`tengiz`'de de ismi geçiyordu bu projenin. mete han oğlu tengiz han, bir gün macera dönüşü marmara denizi civarında bir yerlerden geçen küre şeklinde bir yıldırımla çarpılıp 20. yüzyıla ışınlanıyordu. uzaydan gelen iki adet kabak kafalı uzay türkü, tengiz'i bulup uçan dairelerine alıyorlar, sonra kafasına bir sürü bilgi yüklüyorlardı. gel zaman git zaman feydamid projesi üzerinde çalışan bir türk aliminin yanına kapılanan tengiz, ismini unuttuğum bu alimin balem motorunun sırrını çözmesine ramak kaldığını fark ediyor ve çözemediği noktayı tesadüfen bulmuş gibi ona gösteriyordu. hâlâ bu proje üzerinde çalışan ve tengiz okumamış olan varsa vatan millet hayrına şuracığa eklemeyi vazife bilirim ki kilit nokta bir bobinin nasıl sarıldığıyla ilgiliydi. sonra bu alim ve tengiz, türk deniz kuvvetlerine bağlı gizli bir merkezde danser adı verilen ilk uçan daireyi inşa ediyorlardı. midan kelimesi ise, birden fazla sayıda danser taşıyabilecek özel hava gemileri için kullanılıyordu. uçan daire taşımak için hava gemisi yapmaya neden lüzum görüyorlardı, onu bilemiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder