6 Ocak 2013 Pazar

başörtüsü yasağı / ekşi


kavramların birbirine girdiği bir meseledir. türban diye bir şey yoktur, türban diye saçı toplayan, boynu örtmeyen malum başlığa denir ve bu konu içinde yer almamaktadır. başörtüsü her ne şekilde bağlanırsa bağlansın, saçları örtmekte kullanılan bir arp, yazma vb. örtüdür. farklı bağlama şekli ile kastedilen, başörtüsünün çene altından düğümlenip bırakılmaması ise, söz konusu şekil tesettüre tam uymadığı için tercih edilmemektedir. halk arasında da giderek yaygınlığını kaybeden bir şekildir, zira insanlar başlarını ya tam açmakta yahut tam örtmektedir. başörtüsünü doğru dürüst bağlamayı siyasi simge saymak gibi bir zihin şahikası ancak türkiye'de görülür herhalde. isteyen başörtüsünü istediği gibi bağlar, kime ne? ayrıca, normal denilen bağlama şekli ile bağlasalar öğrenciler başörtüsü ile derse girememektedirler. orduevlerini bilmem, ama askeri hastanelere de giremiyorlar.

klişe yargıları tekrarlayıp durmakla bir yere varılması mümkün değildir. türkiye'de rejim için en büyük tehlike "muhafız"larının paranoyaklığıdır. ülke insanının değerlerini ülke için tehdit olarak algılamaktır.

...

(sirkencubin, 12.07.2003 02:48 ~ 22.11.2005 10:23)

üniversitelerde her şey sömürülebilir, din sömürülemez, yassah hemşerimdir. kırk yıldır hocalar malum siyasi görüşlerin propagandasını kürsülerden yaparken, ülkenin aydınları olarak alkışlanmışlardır, üniversiteye siyaset girmemesi gerektiği ise neden sonra başörtüsü meselesi münasebeti ile hatırlanmıştır. bilimsel olması gereken, ama bir türlü olamayan bu kurumlarda, akademisyenler bilimsel kriterlere göre görevlendirme yapmak yerine bir yandan eşlerini dostlarını, bir yandan da siyasi bakımdan yandaşlarını kadrolara doldurmuştur. bu efendilere göre üniversite nasreddin hoca'nın türbesi gibi her tarafından dökülse de, haysiyetinin korunması için öncelikle başörtülülerin uzak tutulması gerekmektedir.

faraziyelerle bulandırılmaması gereken bir konudur aynı zamanda; (cevap vermek isterim diyeceğim, ama forum ağzı kaçacak...) isteyen pentagramla gelsin, isteyen haçla gelsin, isteyen rahibe kıyafeti ile gelsin, che resimli, kızıl yıldızlı tişörtle gelsin...

(sirkencubin, 12.07.2003 02:58)

bir örnek olarak, bu satırların yazarı askeri hastanenin kapısında inzibatın gelen teyzelere başörtüsü çözdürdüğüne şahit olmuştur. mesele şuraya girebilmek, buraya girememek değildir. mesele "vatandaş"ların, "halk"ın değerlerini taşıyan, kimlik şuurunu benimseyen kişileri mümkün olduğu kadar safdışı bırakmaya çalışmalarıdır. mesele salt rejim kaygısı da değildir üstelik, birilerinin 80 senedir yakasına yapışıp iliğini sömürdükleri devleti kimselere bırakmama kaygısıdır.

(sirkencubin, 12.07.2003 03:03)


(sirkencubin, 07.11.2003 09:52)

"insan gerçekten çok şaşırıyor. sanılmıştır ki, ‘başörtüsü’, türkiye’nin siyasal gündemine 1980’den sonra girmiştir ve 12 eylül rejiminin sol’a karşı islam’ı kullanma siyasetinin sonucudur! öyle değil! zira, ilk defa başörtüsünün, nisan 1968’de ankara üniversitesi ilahiyat fakültesi’nde bir kız öğrencinin başını örtmekte ısrar etmesi üzerine bir problem olarak gündeme geldiğini kimse hatırlamıyor.. hatice babacan adındaki bu kız öğrenci, (acaba, ekonomiden sorumlu devlet bakanı ali babacan’la bir sıhriyeti var mı?), başörtüsü takmakta direnince, fakülte’den uzaklaştırma cezasına çarptırılmış, bunun üzerine, kararı protesto eden öğrenciler, önce derslere girmemişler, daha sonra da boykota gitmişlerdi... ‘hafıza–i beşerin nisyan ile malul’ olduğuna ilişkin bir örnek... "


(sirkencubin, 23.11.2003 11:28)

(bkz: kellim kellim la yenfa)

(bkz: men çi guyem tanburam çi guyed)

(sirkencubin, 30.12.2004 14:50)

sorunlar ikiye taksîm olunur efendiler: sorun li aynihî ve dahî sorun li ğayrıhî. li ğayrihî sorunlar, es-sorunü'l-evvel hallolunmadan hallolunamaaaaaz. işte es-sorunü't-türbân da li ğayrıhî sorundur. demek ki neymiş? önce yorgan gideceeek, sonra kavga biteceeek.

edit: el-sorun olur mu hiç? es-sorun.

(sirkencubin, 19.09.2007 14:18 ~ 20.09.2007 12:44)
#2267978 - sirkencubin - 25.10.2011 20:49

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder