kavramların birbirine girdiği bir meseledir. türban diye bir şey yoktur, türban diye saçı toplayan, boynu örtmeyen malum başlığa denir ve bu konu
içinde yer almamaktadır. başörtüsü her ne şekilde
bağlanırsa bağlansın, saçları örtmekte
kullanılan bir eşarp, yazma vb. örtüdür. farklı
bağlama şekli
ile kastedilen, başörtüsünün çene altından düğümlenip bırakılmaması
ise, söz konusu şekil tesettüre tam
uymadığı için tercih edilmemektedir. halk
arasında da giderek yaygınlığını kaybeden bir şekildir, zira insanlar başlarını ya tam açmakta yahut tam
örtmektedir. başörtüsünü doğru dürüst bağlamayı
siyasi simge saymak gibi bir zihin şahikası ancak türkiye'de görülür herhalde. isteyen başörtüsünü istediği gibi
bağlar, kime ne? ayrıca, normal
denilen bağlama
şekli ile bağlasalar öğrenciler başörtüsü ile derse girememektedirler. orduevlerini bilmem, ama askeri
hastanelere de giremiyorlar.
klişe yargıları tekrarlayıp durmakla bir yere
varılması mümkün değildir. türkiye'de
rejim için en büyük tehlike "muhafız"larının paranoyaklığıdır. ülke insanının değerlerini ülke için tehdit olarak algılamaktır.
...
(sirkencubin, 12.07.2003 02:48 ~ 22.11.2005 10:23)
üniversitelerde her şey sömürülebilir, din sömürülemez, yassah hemşerimdir. kırk yıldır hocalar malum siyasi görüşlerin propagandasını
kürsülerden yaparken, ülkenin
aydınları olarak alkışlanmışlardır, üniversiteye
siyaset girmemesi gerektiği ise neden sonra başörtüsü meselesi münasebeti ile hatırlanmıştır. bilimsel olması gereken, ama bir türlü olamayan
bu kurumlarda, akademisyenler bilimsel kriterlere göre görevlendirme yapmak
yerine bir yandan eşlerini dostlarını, bir yandan
da siyasi bakımdan yandaşlarını kadrolara doldurmuştur.
bu efendilere göre üniversite nasreddin hoca'nın türbesi gibi her tarafından
dökülse de, haysiyetinin korunması için öncelikle başörtülülerin uzak
tutulması gerekmektedir.
faraziyelerle bulandırılmaması gereken bir konudur
aynı zamanda; (cevap vermek isterim diyeceğim,
ama forum ağzı
kaçacak...) isteyen pentagramla gelsin,
isteyen haçla gelsin, isteyen rahibe kıyafeti ile gelsin, che resimli, kızıl
yıldızlı tişörtle
gelsin...
(sirkencubin, 12.07.2003 02:58)
bir örnek olarak, bu satırların yazarı askeri
hastanenin kapısında inzibatın gelen teyzelere başörtüsü çözdürdüğüne şahit
olmuştur. mesele şuraya girebilmek, buraya girememek değildir. mesele "vatandaş"ların, "halk"ın
değerlerini
taşıyan, kimlik şuurunu benimseyen kişileri
mümkün olduğu kadar safdışı bırakmaya çalışmalarıdır. mesele salt rejim kaygısı da değildir üstelik, birilerinin 80 senedir yakasına yapışıp iliğini
sömürdükleri devleti kimselere bırakmama kaygısıdır.
(sirkencubin, 12.07.2003 03:03)
(sirkencubin, 07.11.2003 09:52)
"insan gerçekten çok şaşırıyor. sanılmıştır ki,
‘başörtüsü’, türkiye’nin siyasal gündemine 1980’den sonra girmiştir ve 12 eylül
rejiminin sol’a karşı islam’ı kullanma siyasetinin sonucudur! öyle değil! zira,
ilk defa başörtüsünün, nisan 1968’de ankara üniversitesi ilahiyat fakültesi’nde
bir kız öğrencinin başını örtmekte ısrar etmesi üzerine bir problem olarak
gündeme geldiğini kimse hatırlamıyor.. hatice babacan adındaki bu kız öğrenci, (acaba,
ekonomiden sorumlu devlet bakanı ali babacan’la bir sıhriyeti var mı?), başörtüsü
takmakta direnince, fakülte’den uzaklaştırma cezasına çarptırılmış, bunun
üzerine, kararı protesto eden öğrenciler, önce derslere girmemişler, daha sonra
da boykota gitmişlerdi... ‘hafıza–i beşerin nisyan ile malul’ olduğuna ilişkin
bir örnek... "
(sirkencubin, 23.11.2003 11:28)
(bkz: kellim kellim la yenfa)
(bkz: men çi guyem tanburam çi guyed)
(sirkencubin, 30.12.2004 14:50)
sorunlar ikiye taksîm olunur efendiler: sorun li
aynihî ve dahî sorun li ğayrıhî. li ğayrihî sorunlar,
es-sorunü'l-evvel hallolunmadan hallolunamaaaaaz. işte es-sorunü't-türbân da li ğayrıhî sorundur.
demek ki neymiş? önce yorgan gideceeek, sonra kavga biteceeek.
edit: el-sorun olur mu hiç? es-sorun.
(sirkencubin, 19.09.2007 14:18 ~ 20.09.2007 12:44)
#2267978 - sirkencubin - 25.10.2011 20:49
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder