22 Ocak 2013 Salı

bazı ve bir kısım delikanlı mevzuları / ekşi


delikanlı: kavramları anlamak için zıtlarına da müracaat etmek gerekir. bu kavramın zıddını yavşak, zibidi, yılışık gibi kelimelerde aramak gerekir. delikanlının külhanbeyi veya kabadayı ile karıştırılması hatalıdır.

ağlayan erkek: ağlayabilmek yürek ister ve lakin delikanlı şahıs imkanlar elverdiğince bu işi başkalarıyla paylaşmama gayreti içinde olmalıdır.

bıyık: olmaması delikanlıyı bozardı, eskiden, biz testiden su içerken...

aynanın karşısında yapılan karizmatik hareketler: aynanın karşısında yapılıyor olmakla karizmasını anında yitirir. delikanlı olun, karizma arkasından gelir. gelmezse de keyfi bilir...

etrafta kız varken ahlak zabitasi kesilmek: racon meselesidir, delikanlılığın icabıdır, biz lisedeyken standarttı, uymayana "laylon top" nazarıyla bakılırdı, bir de bir çocuk beden dersine şortla çıkıyordu, ona da aynı nazarla bakılırdı. her şeyin bir yeri var, zamanı var, babanın yanında cigara tüttürmek ya da kızların yanında kız muhabbeti yapmak gibi hususlar delikanlıyı bozar.

otobüste yer verilen insanın başkasına yer vermesi: sizin yer vermeyi tercih etmeyeceğiniz birine yer verilmesi halinde canınız sıkılsa bile, yapacak bir şey yoktur, derdinize yanıp pencereden dışarıyı seyredersiniz. siz "e amca, oldu mu ya şimdi? biz bilmiyor muyuz o zilliye yer vermeyi?" diye düşünürken, amca muhtemelen "yıkılmadım, ayaktayım, hemi de centilmenim bile" mesajını vermiştir. belki de "ağaçlar ayakta ölür" diye düşünüyordur. siz de kısık gözlerle dalgaları seyrederken, otobüsün sert hareketlerinde savrulmamak için sörfçü gibi şekilden şekle girerken, kimin oturmayı daha çok hak ettiği konusunda hesaplar yapar, algoritmalar çıkarırsınız. kim ayakta durmaya daha muktedir, kim oturmaya daha muhtaç, kim daha yorgun... en iyisi bizim t. gibi hiç oturmayıp, doğrudan otobüse biner binmez en arkaya yürüyüp dikilmek galiba. -otobüste oturacak yer konusunu mesele eden yurdumun `delikanlı`larına ithaf olunur.

öpüşme tokalaş: bunun bir de öpüşme kafa at versiyonu vardır. delikanlı ülkücü kardeşlerim light tipler gibi şap şup öpüşmeyi tercih etmediklerinden, tokalaşırken bir yandan da alın köşelerini birbirine tokandırmak yoluna gider. lakin olayı abartan bazı m. isimli şahıslar kafanızı bu yolla kırma teşebbüsünde de bulunabilir. dikkat etmek gerekir.

delikanlının entry'si üstüne entry girilmez: entryler eskiden yeniye sıralandığı için zaten delikanlıdan sonra girilen entryler delikanlının entrysinin altında kalacaktır, mevzu değildir. o zaman konuyu şöyle anlamak gerekir: delikanlı elalemin entrysinin altına entry girmez, kendi başlığını kendisi açar, cigarasını yakar, seyrine bakar. esası yoktur tabii, misal ben `circassian warrior`'un entrysinin altına entry girsem delikanlılığa halel mi gelecek? `: çizerim` kitapta`: delikanlılığın kitabı` konuyla ilgili madde yoktur, `bidat` çıkarmayın. (bıçkın smiley)

delikanlının seyir defteri: bidattir. delikanlı bakkal gibi defter tutmaz. icap ederse defter dürer. icat çıkarmayın.

gamsız celal abi: hem delikanlı geçiniyor, hem niyeti bozuk, hem çenesi düşük. olmadı, çizdik.

kütüphanede kopya hazırlamak: ayıptır. delikanlı öğrenci kopyasını kantinde hazırlar.

şahane entry'ler giriyorum ama mafya kötülüyor: delikanlıyı bozan replik. siz kötüleyin diye giriyoruz biz o antrileri, elinizi korkak alıştırmayın.

lightsaber: `miyamoto musashi` kılıç kullanma sanatını, strateji ilminin esası ile bir kabul etmiştir. nasıl `katana`, `samurai`nin ruhu sayılmışsa, ortaçağ şövalyeleri -bırak delikli demiri- ok kullanmayı bile yiğitliklerine yediremeyip (tabii bilançoda kimin neyi neye yedirdiğinin şerhi uzar, orası ayrı) kılıcı has silahları saymışlarsa, nasıl bizde "dal kılıç, yalın kılıç" diye sözler var iken, ok ile, gürz ile alakalı bu tarz sözler yoksa, ışın kılıcı da jedilığın forsundandır. kılıç düellosunda rakipler kendileri ve rakipleri ile yüzleşirler; yüzleri olmaksızın sütre gerisinden aşırtma atışlar yapmazlar. yiğit olan döne döne vuruşur. lukas dünyasının haso delikanlıları olan cedaylar da böyle bir silahı şey etmiştir. ondan kılıç diye söylemek istiyorum müsaadenizle.

kurtlar vadisi: dizinin en çok tepki çeken taraflarından birinin de "delikanlılık" meselesi olması ilginçtir. dizide özendirildiğini düşündüğünüz delikanlılık tarzını eleştirebilirsiniz, ama bunu doğrudan delikanlılık eleştirisi haline getirirseniz, beklediğinizin tam tersi etki meydana getirirsiniz. herkes "satanist" olmak zorunda değil, delikanlılık türklerin tarihten getirdiği ve benimsediği bir tavırdır. bunu ortadan kaldırmaya çalışmak yeldeğirmenleri ile savaşmaya benzemesi bir yana, bence gayet de hatalıdır. eşkıya kılıklı herifler görmekten ben de hoşnut değilim, ama ortalıkta dolanan çıtkırıldım, yılışık, klabır, ciks, tiki tipler kadar itici de değiller. her şeyi kendinizi merkez alarak çözemezsiniz. "delikanlı" bizden biridir, yapıcı olmak istiyorsanız, "delikanlı öyle olmaz, şöyle olur" gibi bir tarz deneyin bir kere de. diğer taraftan araya art niyetli veya samimiyetsiz olduğunu düşündüğüm tavırlar da sızıyor. bir kasım insanlar ısrarla esas kendilerini rahatsız eden hususu dile getirmek yerine, kenarından dolaşıp lafları başka yerlere çekiyorlar. bir kısım insanlar nezdinde "yanlış" yapmak pek iyi bir şey değildir, ama "birilerinin" yanlış yapması hiç iyi bir şey değildir, afettir, felakettir. çifte standart almış başını gitmiş. iki dizinin konseptleri farklı olduğu için örnek çok yerine oturmayabilir, ama mesela bir külhanbeyi mürkemin çıtır tiplemesine kimsenin itirazı yoktu. hani delikanlı mükremin silah falan kullanmaz, eyvallah da, biri çıkıp hırtlık yapınca, "e olur o kadar", başkası yapınca "hüop bilader"... olmuyor abiler. türk genci külhanbeyi olmasın diyorsanız, eyvallah. delikanlı olmasın diyorsanız, naş!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder