benimsediği fikrî ve siyasî sistemi islam dinini esas
alarak oluşturan kişi, islam dini esas
alınarak oluşturulmuş
bir sistemi benimseyen kişi. mevcut
numunelerinin ekseriyetle islamcı sıfatını kabul etmemeleri ilginçtir. insanlar
hem "fikriyatlarına" hem dinlerine islam ismini veriyorlar, hem islam
dini mensuplarını, hem islamî fikriyatı benimseyenleri, hem de "muhafazakar
sınıfı" müslüman kelimesiyle ifade ediyorlar. aynı kelimeye bu kadar mânâ
yüklerseniz fikriniz dolaşır. fikriyatınızı dinden
hareket ederek meydana getirmeniz, onun dinle tam olarak aynı şey olduğu anlamına
gelmez. ikisini birbirinden ayıramadığınızda, hem aynı dinî kaynaklardan hareketle farklı fikrî
neticelere ulaşılabileceği hususunu ıskalarsınız,
hem fikriyatınızla kendinizi göstermeniz gereken zeminlerde, dininizi hedef
haline getirirsiniz, hem de fikriyatınızı dininizmiş gibi algılamaya başlarsınız. bu sonuncunun dip noktası kendisi gibi düşünmeyenleri tekfir
etmeye başlamak...
#44840 - sirkencubin - 17.04.2009
12:15
müslüman ifadesi kendi anlamını karşılamak için yeterli
olduğu halde, bu kelimenin ifade ettiği anlamla birebir
örtüşmediği için, kullanılması gereken
kelime.
müslüman kelimesinin hatalı kullanışlarına örnek verelim
birkaç tane, "müslümanlar" ola
ki tekrar düşünme
gereği hisseder...
-türkiye'de müslümanların ekseriyeti necip fazıl
okur. (düüüüütt! türkiye'de müslümanların ekseriyeti kitap okumaz...)
-xyz partisi müslümanların taleplerini dile
getirmektedir. (müslümanların ekseriyeti öyle bir şey talep etmemektedir, hatalı.)
-müslümanlar ümmetin birliğini savunmaktadır. (emin misin?)
-müslümanlar abc fikrine her zaman karşı çıkmıştır. (sadece %5'i.)
-müslümanın demokrasi anlayışı sünnete dayanmalıdır. (müslümanın demokrasi anlayışı diye bir şey olmaz..)
#44873 - sirkencubin - 17.04.2009
12:34
müslümanlığın siyasetle alâkası var mıdır? hem evet, hem hayır. islâm, müslümanın hayatının
pek çok alanını düzenlediği gibi, fikrî ve siyasî
hayatını da düzenler. bu durumda bir müslümanın siyasî/ fikrî mesleği islâm dinine göre
tanzim edilmemişse, islâm diniyle
çelişiyorsa, ortada bir hata var demektir. buradaki hatanın
açılımı fikrî altyapınızda mevcut bir çelişmedir, "küfr" değil. buna
rağmen
bir fikrî meslek, dine dayalı bile
olsa kul eseridir, bir fikirdir neticede. keza siyasi meşreb de, islâmı esas alsa bile, kişinin reyine bağlı bir
husustur. din bir mesleğe, meşrebe indirgenemez. siyasi tavrınızın amacı, dini hayata geçirmek olsa da, din siyasetin
üstünde ve ondan ayrıdır. islâm, iman eden herkesi birleştiren ortak bir
zemindir. bu zemin üzerinde siyasetle,
fikirle alakası olmayanlar, dinden bağımsız surette teşkil edilmiş sistemleri
benimsemek garabetine düşenler veya dinin esasları gözetilerek teşkil edilmiş, ama muhtelif bakımlardan birbirinden
ayrılan sistemleri benimseyenler olabilir. hepsinin ortak ismini yalnız birini
veya birkaçını kastederek kullanmak hatalıdır. kavramların birbirine karışmaması için, ortak noktaları ortak isimlerle, farklı noktaları
farklı isimlerle anmak gereklidir.
müslümanlar beşeri sistemlerle ilgilenirler mi? evet. meydan okuma durumundaki beşeri sistemlere karşı
bir cevap üretmekle mükelleftirler hatta.
ama bu cevap da beşeri bir sistem meydana getirecektir. şu yahut bu mütefekkirden öğrendiğimiz "din"
değildir. islamcılık hayatın 32 farza indirilmesini
vurgulamakla ilgili değildir, farzlar ve haramlar
gibi tartışmasız
ve üzerinde ittifak olan hususlarla aşikar bir hükmü olmayan, kişilerin kanaatine göre neticenin değişebileceği hususları birbirinden ayırmayı
vurgulamakla ilgilidir. müslümanın
siyasi hayatı olur ve bu hayatı islam düzenler ve denetler, ama kimsenin kendi
siyasi kanaatini din namıyle takdim etme hakkı yoktur. batının çarpıtmasından
sakınırken, aksi istikamette başka bir çarpıklığa düşmemeye dikkat etmek gerekir. din ve siyaseti birbirinden tamamen bağımsız sanmak/ göstermek ifratsa, ikisinin sıkı sıkıya iç içe
geçtiğini
düşünmek de tefrittir.
islamî hayat tarzının yalnız zühd olarak görülmesi
gibi bir fikri değerlendirmeye başlamadan önce,
islamî hayat tarzının ne olduğunu ortaya koymak gerekir. hayat çok karmaşık bir süreçtir ve tarzı çok homojen, yek-âhenk, belirli ve net olmayabilir. hayatınızda
namaz ve sadakanın tuttuğu yerle, panele gitmenin veya oy vermenin tuttuğu yer, aynı yer değildir. kur'an
okumakla, kütüb-i sitte, yahut mesela ihya okumakla, yoldaki işaretler okumak veya
diyalektiğimiz ve estetiğimiz okumak aynı türde fiiller değildir. hayat tarzınızın içine birden fazla daire sığıyorsa ve siz bazıları
örtüşen, bazıları kesişen farklı dairelerin
hepsini tek bir daire olarak görüyorsanız,
alıcılarınızın ayarıyla biraz oynamanız yerinde olur. toplumu dönüştürmeye çalışmak da
aynı şekilde, tek yönlü, tek boyutlu
bir faaliyet değildir. namaz kılan, selam
veren, nefsiyle cihad eden, marufu emredip münkerden nehyeden, ilm edinen, tebliğde bulunan bir toplum
yönündeki dönüşüm ile, siyasi partiler
kanunu, eğitim
planlaması, kuvvetler ayrılığı, devletin iktisadi hayattaki yeri ve önemi gibi
hususlardaki dönüşüm farklı başlıklar altında ele alınmalıdır. ikinci başlık için de referans olarak birinci başlık için
geçerli kaynakların kullanılması, ikisinin
aynı şey
sanılmasına yol açmamalıdır. bir
kısmının esasları net ve bağlayıcıdır, diğer kısmın esasları ise
mesela millet ve medeniyet deyince ne anladığınıza göre değişebilir. siyasi tavrın da, takvanın da hayatınızda yer
alması gereği
başka bir şeydir, ikinisi birbiriyle
karıştırmak
başka bir şeydir. ideolog olmaktan
daha ağır
bir durum da, o ideolojiyi din
sanmaktır.
islamcıların şu veya bu partinin takipçilerinden ibaret olmadığı
açık, müslümanların -isterseniz
maalesef deyin- islamcılardan ibaret olmadığı da aynı derecede açık.
bu arada, müslüman kelimesinin islamcılara tahsis
edilerek kullanılmasından daha vahim bir durum daha var: islamcı
fraksiyonlardan birinin ismi olarak kullanmak. buyrun bir örnek cümle daha:
-müslüman gençler kampüste ülkücülerle kavga etti.
(hay dilini eşşek arısı soksun...)
bu da bonus:
-bahsi geçen yazar solculuktan müslümanlığa geçmiştir. (bakmak lazım, acaba adam gavurdu da sonradan
müslüman mı oldu, yoksa müslüman olduğu halde sol
fikirleri benimsemiş iken, çelişkinin farkına varıp
taraf mı değiştirdi...)
#45434 - sirkencubin - 17.04.2009
16:08
kavramın itibarının neden düştüğünü bulduk galiba, az önce kulisten "a.h. islamcıysa biz neyiz"
diye bir sual geldi. el insaf, gözünüzü seveyim, a.h.'ın islamcı olduğunu da nereden
çıkarıyorsunuz, kendisi islamcı değildir, eyyamcıdır.
böylece ters taraftan giderek kavramın tarifine bir
ek yapmış
oluyoruz: islamcı ne değildir? islamcı, sonradan olma nişantaşı köşesi yazarı
değildir.
#224350 - sirkencubin - 22.05.2009
15:57
bütün fikriyatların mensupları içinde, kendi
fikriyatının adını kullanmayı reddeden tek numune olmak gibi bir sıradışı vasfı da mevcuttur. dinle fikriyat arasındaki ilişkiyi kavramayı
reddeder bir çoğu, inatla. iki şeyin birbiriyle ilgili
olması, aynı şey oldukları anlamına
gelmez. biri diğerine kaynak teşkil
eder, diğeri birini belirli
sahalarda tatbik etmek üzre yapılmış bir yorumdur. misal sosyalizm ve liberalizm arasındaki ortak nokta nedir? her
ikisi de neopagan dinine dayanan ideolojilerdir. ordan pay biçin, yoruldum len...
#224411 - sirkencubin - 22.05.2009
16:09
eğer bir insan iyi bir şeyler yapıyorsa ve bu insan
bir müslümansa, ona ne demek gerekir? islamcı
mı, dindar mı? dindar kelimesi müttaki kelimesinin karşılığıdır, eğer bahsi geçen iyi şeyler; oruç, namaz, sadaka vb ise, o kişiye dindar denmelidir. eğer bahsi geçen iyi şeyler; panel, gösteri vb ise o kişiye islamcı denmelidir. bir müslüman sadece dindar, sadece islamcı
olabilir, böylece islamcı olmayan dindar müslüman, dindar olmayan islamcı
müslüman gibi kategoriler ortaya çıkabilir. bir müslüman hem dindar hem islamcı
da olabilir ve hatta olsa iyi olur.
#237008 - sirkencubin - 25.05.2009
11:01
türbanlı feminist diye bir şeyin icat olması
islamcı ve müslüman kavramları arasındaki ilişkinin incelenmesi için bir imkan
veriyor bize.
"islami kesim" içinde bir sekülerleşme dalgası başgösterdi, bu artık "dini muhafaza" ile "kültürü
muhafaza" rollerinin ayrılması demek. daha önce esas itibariyle iki cephe
vardı, "her şeyimizi muhafaza edelim"
cephesi ve "her şeyimizle batıya teslim olalım"
cephesi. şimdi
muhafazacı cepheden giderek ayrılan bir zümre bir yandan müslüman olmaktan
taviz vermemek ister iken bir yandan da
kültür bakımından batı'ya teslim olmak taraftarı. önceden bir müslüman, fikri
ve siyasi sahada varlık göstermeyi seçtiği zaman seçeneksiz olarak islamcı oluyordu, aksini düşünmek mümkün değildi. diğer ihtimal müslümanlıktan da vazgeçmek idi. şimdi ise
siyasi ve fikri şuur geliştirirken islamcılıktan ayrılıp modernizme meyleden yeni
müslümanlar var. her ideoloji bir
sınıfın savunması gibi bir şeyler deniyor, öyle galiba, bu
yeni islami-modern (?) ideolojinin teşekkül kıpırdanmaları, müslüman-modern bir sınıfın ortaya çıkışı sinyalleriyle örtüşüyor. batıyla savaşmayı müslüman olmanın tabii bir neticesi
görenlerden ayrılan bu yeni zümre, batıyla
savaşmak
yerine, müslüman batılı olmanın arayışı içinde gibi
görünüyor. işte bunlar müslüman
olmakla birlikte islamcı değiller. müslüman kelimesi bu iki tip arasındaki farkı işaret etmek için
yeterli değil.
#237015 - sirkencubin - 25.05.2009
11:04
allahu a'lem, belki de, müslüman olmadığının kendisi de
farkında olmayanlar tarafından, "müslüman
olmadığının
kendisi de farkında olmayanlar tarafından,
müslümanları adlandırmak üzere peydahlanmış kelime" şeklinde tanımlanan kelimedir.
kimin müslüman olmadığı konusunda atıp tutmadan önce birkaç saniye düşünmek gerekir.
#284145 - sirkencubin - 04.06.2009
16:29
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder