11 Ocak 2013 Cuma

doğu türkistan (2) / ihl


tahminen otuz milyon milyon kazak ve uygur'un yaşadığı bölge. çin kaynakları tarafından sinkiang muhtar bölgesi adıyla anılır. ana hatlarıyla tarım havzası ve çungar havzası şeklinde ikiye ayrılır. güneydeki tarım havzası, taklamakan çölünün kıyısında, tarım nehri boyunca sıralanmış kaşgar, aksu, hoten, turfan gibi şehirlerin yer aldığı, yerleşik bir hayat tarzı sürdüren ve tarımla iştigal eden uygurların yaşadığı kısımdır. kuzeyde, tanrıdağları ve altay dağları arasında bulunan çungar havzasında ise daha ziyade hayvancılıkla iştigal eden göçebe kazaklar yaşar. muhtar bölgenin baş şehri urumçi iki bölgenin arasındadır. bölgenin tarihi merkezi ise kaşgar şehridir. doğu türkistan türkleri hâlâ arap harfli türk yazısını kullanmaktadır. bölge, israil'in iskan politikasını hatırlatır şekilde, yoğun çinli göçü almaktadır.
#54198 - sirkencubin  - 20.04.2009   10:37

--- alıntı ---

23/12/1998 tarihini taşıyan bir başbakanlık genelgesinde (başbakan mesut yılmaz) yurdumuzdaki doğu türkistanlılar'ın, çin aleyhine gösteri yapmalarının engellenmesi talimatı ilgililere verilmiştir.

genelgede şöyle denilmektedir:

"uluslararası camianın saygın bir üyesi olarak birleşmiş milletler ilkelerine ve bu camianın kurallarına uymakla yükümlü olan türkiye'nin temel taşlarını, diğer ülkelerin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi ve içişlerine karışılmaması ilkeleri teşkil etmektedir. bu çerçevede, türkiye'nin kendi topraklarında, çin halk cumhuriyeti'nin bölünmesine yönelik olduğu anlam ve izlenimini verecek ya da bölünmesini teşvik edecek eylem ve davranışlara müsamaha göstermesi, yukarıdaki ilkelerle bağdaşmayacaktır. doğu türkistan, sincan-uygur özerk bölgesi adı altında çin halk cumhuriyeti'nin bir parçasıdır.

... anılan vakıf ve derneklerce düzenlenecek toplantılara, bakanlarımız dahil kamu görevlilerimizin katılmamaları ve kutlama mesajı göndermemeleri, sözkonusu toplantılarda doğu türkistan bayrağı asılmaması ve çin halk cumhuriyeti'ni rencide edici pankartların kullanılmaması. ...gereğini rica ederim."

--- alıntı ---

((http://yenisafak.com.tr/arsiv/2000/nisan/21/nilicak.html))
#356623 - sirkencubin  - 18.06.2009   08:57

türkiye cumhuriyeti'nin bölücülere karşı politikası ile çin'in doğu türkistan devletini işgali arasında en ufak bir benzerlik yoktur. herkesle eşit bir siyasi ve hukuki kimliğe razı olmayıp etnik temele dayalı imtiyaz talebiyle kendi devletlerine karşı ayaklanan şakîler ve hempâlarının bunu anlama ihtimali de yok galiba...
#356679 - sirkencubin  - 18.06.2009   09:32

doğu türkistanla ilgili kitaplardan birinin başlığı, meseleyi güzel özetliyor:

"unutulan vatan, doğu türkistan".
#430749 - sirkencubin  - 06.07.2009   13:43

doğu türkistan'da bu hafta cuma namazı kılınmasının yasaklanmasına rağmen bazı camilerin önünde kalabalığın toplandığı ve camilerin ibadete açıldığı bildiriliyor.

((http://www.aa.com.tr/tr/urumcide-cuma-namazi-yasaklandi-2.html))
#445518 - sirkencubin  - 10.07.2009   11:56


merhum tarihçi bahaeddin ögel, türklere ait en eski tarihi buluntuların altay dağları ile tanrı dağları arasındaki bölgeden çıktığını söylüyor. bu bölge, yani türklerin anayurdu doğu türkistan sınırlarında kalıyor.
#459321 - sirkencubin  - 14.07.2009   13:38

haber 7 / azerbaycan

m. fatih öztarsu

hür gök bayrak ve doğu türkistan

13 temmuz 2009 13:52

hakan boz - mehmet fatih öztarsu`nun röportajı

günlük olaylarda olduğu gibi, ferdi ve umumi vicdani duruş; dünyanın dört bir köşesinde gerçekleşen zulümler neticesinde farkına vardığımız mazlum coğrafyalar için de, bağlı bulunduğumuz düşüncelere göre şekilleniyor.

çin zulmü altında inleyen doğu türkistan`ın adını anmamız, yakın zaman kadar bir ırkî yaklaşım manası uyandırıyorken, mazlum coğrafya bugün az da olsa toplumun vicdanında özel bir konuma yerleşmiş durumdadır. yine de o bölge adının çeşitli ideolojik gruplar tarafından kendince telaffuz edilişi gözlerden kaçmayan bir mesele. ancak bu, sadece türkiye`ye has bir durum değil, azerbaycan`da ve diğer türk devletlerinde de buna benzer yaklaşımlar sergilenmektedir.

önemli olan, bizim insanî değer yargılarımız ve kökenlerimize sahip çıkışımızdır. bakü`deki milli hassasiyete sahip kişi ve kurumların tepkileri bütün azerbaycan`ı temsilen yetiyor sanıyorum. bizler bu tefrikaya bakmadan; türkiye`nin, azerbaycan`ın ve tüm türk dünyasının doğu türkistan`a ``olması gereken yeni yaklaşımları`` üzerinde çalışacağız.

çalışma arkadaşım hakan boz`un girişimleriyle, doğu türkistan davasının bugünkü mücadelecilerinden mehmet emin batur ile bir söyleşi gerçekleştirdik. umuyoruz ki, sayın batur`un ifade ettiği meseleler kısa zamanda türkiye`nin dış politik açılımlarına dahil olur.

``sadece bir baskıdan söz etmek yanlış olur``

- sayın batur sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

- 1958`de doğu türkistan`ın yarkent vilayetinde doğdum. 1965`de doğu türkistan davasını hür dünyada sürdürmek için ailemle beraber türkiye`ye gelip kayseri`ye yerleştik. ilk, orta ve lise tahsilimi kayseri`de tamamladım. askerden sonra baba mesleği olan ticarete atıldım. şu anda optisyenlik mesleğini icra etmekteyim. 1976`da kurucusu olduğum türkistan gençler birliği`nin genel sekreterliğini yaptım.

1986 yılında doğu türkistan kültür ve dayanışma derneğinde genel sekreterlik, genel başkan yardımcılığı ve genel başkanlık yaptım. 1999 yılında dernek başkanlığından istifa ettikten sonra hürgökbayrak adlı bir internet sitesi kurdum. burada doğu türkistan hakkında geniş çaplı yayınlar yapmaktayız. kayseri`de yerel bir gazetede günlük kullanmakaleler yazmakta olup, sahibi olduğum istiklal gazetesinde türkiye türkçesi ve uygurca olarak doğu türkistan ve türk dünyası ile ilgili son haber ve yorumlara yer vermekteyim.

- doğu türkistan`daki çin baskısı uluslararası kamuoyuna nasıl yansımaktadır?

- doğu türkistan`da sadece bir baskının varlığından söz etmek eksik ve yanlış bir ifade olur. doğu türkistan çin işgali altında olup, doğu türkistan halkının tedrici olarak asimile edilmesi, tamamen yok edilmek istenmesi söz konusudur. doğu türkistan türklerinin asimile edilmek istenmesi ve yok edilmek istenmesi çalışmalarından dünya kamuoyunun haberi yoktur veya dünya kamuoyu ``üç maymun``u oynamaktadır. doğu türkistan`ın içinde bulunduğu durum ile ilgili olarak bilinen gerçeklerden bahsetme konusunda dünya devletleri çin pazarını kaybetme korkusu ile korkak davranmaktadır. doğu türkistan konusuna olan bu ilgisizliğin temelinde ise, doğu türkistan halkının türk ve müslüman olması yatmaktadır.

- türkiye`de doğu türkistan`la ilgili ne gibi faaliyetler yürütülmektedir?

- türkiye`de 1954`lerden itibaren isa yusuf alptekin ve mehmet emin buğra beyler kurdukları sivil örgütler bünyesinde yasal haklarını kullanarak demokratik yollarla mücadelelerini sürdürmüşlerdir. bu gün de bu mücadele yine sivil örgütler kanalı ile mevcut şartlar değerlendirilerek sürdürülmektedir.

``türkiye`nin herhangi bir doğu türkistan politikası olmadı``

- türkiye`nin doğu türkistan`la ilişkileri ne durumdadır?

- türkiye`nin bir doğu türkistan politikasının olduğunu düşünmüyorum. çünkü göründüğü kadarı ile türkiye hükümetleri çin`i el üstünde tutma politikası yürütmektedirler. hal böyle olunca da bir doğu türkistan politikasının varlığından söz etmek abesle iştigal olur diye düşünüyorum. çin`in nüfus potansiyelinden istifade etmek isteme yanılgısı ile hareket edilmekteyse de çin ile yapılan ihracat ve ithalat ta aradaki ticari açık kolay kolay kapatılamayacak seviyelerdedir. çünkü çin`den türkiye tabir yerindeyse ancak yüz alıp bir satabilmektedir.

türkiye`nin, çin`in göndermeyi taahhüt ettiği iki milyon çinli turist potansiyelinden faydalanma düşüncesi vardı. fakat türkiye yetkilileri büyük bir hayal kırıklığına uğradılar. çin devleti türkiye`ye turist olarak fakir fukara karnını doyuramayan sefil çinlilerden birkaç bin adet gönderdi. bunlarında bir bölümü ülkesine dönmeyerek çin hükümetinin nüfus ihracı politikası gereğince türkiye`nin çeşitli vilayetlerinde çöreklendiler.

- türkiye`nin doğu türkistan politikası ne olmalıdır?

- türkiye, doğu türkistan konusunda hazırlıklı olmalıdır. batı türkistan türkleri gibi doğu türkistan`da bağımsızlığını mutlaka kazanacaktır. bu konuda hazırlıklı olmalıdır. türkiye doğu türkistan`ı hiçbir zaman göz ardı edemez, etmemelidir. doğu türkistan`da çok verimli araziler ve yeraltı, yerüstü kaynaklar bulunmaktadır. eğer türkiye yetkilileri uzun vadede milli kalkınmayı düşünüyorsa doğu türkistan türklerinin bağımsızlığını asla göz ardı etmemelidir. türkiye`nin elinde, yeri geldiğinde çin`e karşı kullanabileceği doğu türkistan gibi siyasi, ekonomik ve uluslar arası strateji açısından çok büyük önem arz eden bir potansiyel vardır. türkiye doğu türkistan konusunda tam bağımsız bir devlet olduğunun bilinci içerisinde politikalar izlemelidir.

- türkiye, doğu türkistanlı soydaşlarına kapılarını açmış mıdır?

- evet. bunu yapmak tarihin ve türk milletine mensup olmanın üzerine yüklediği bir mesuliyettir. doğu türkistanlılara 1950`li yıllardan itibaren türkiye cumhuriyeti devleti kucak açmıştır. fakat 1990`lı yıllardan sonra eski sovyetler birliğinin dağılmasını müteakip kazakistan ve kırgızistan üzerinden bir yolunu bularak türkiye`ye giriş yapan doğu türkistanlıların birçoğu türkiye`de büyük zorluklarla karşılaşmaktadırlar. türkiye`de oturum alamayan veya türkiye`de vatandaşlık müracaatlarına olumlu cevap alamayanların birçoğu batı ülkelerine gitmek mecburiyetinde kalmaktadırlar. türkiye hükümetlerinin bu konuda daha sorumlu ve ilgili davranmaları umulur ve beklenir.

``en büyük darbeyi mesut yılmaz döneminde yedik``

- türkiye`de doğu türkistanlı soydaşlarımız en büyük darbeyi kimin zamanında yemiştir?

- hiç şüphesiz 1998`de mesut yılmaz hükümeti zamanında yemiştir. mesut yılmaz`a 1998 yılının haziran ayında başbakanlık konutunda türkiye`de bir doğu türkistan kültür araştırma merkezi kurulması hakkında proje verdim. fakat ne yazık ki; biz olumlu bir cevap almayı beklerken, 23 aralık 1998 tarihinde bir gizli başbakanlık genelgesi yayınlayarak ( 23 aralık 1998 tarih ve 1998/36 sayılı gizli başbakanlık genelgesi) bu genelge ile doğu türkistan faaliyetlerinin önü kesildi. bu genelge ile devlet memurlarının doğu türkistan`la ilgili toplantılara katılması, mesaj göndermesi ve toplantılarda doğu türkistan`ın gökbayrağının asılması yasaklandı.

- türk halkı doğu türkistan`da zulüm görenlerden haberdar mıdır ve doğu türkistanlılara kim sahip çıkmaktadır?

- türkiye`de doğu türkistan meselesine en duyarlı kesim bilindiği gibi türk milliyetçileridir. biz daha türkiye`ye gelmeden önce de türk milliyetçileri esir türklere ve dolayısıyla doğu türkistan davasına sahip çıkmışlardır. biz doğu türkistanlıların da dünya ülkeleri arasında türkiye`yi tercih etmelerinin başta gelen sebebi budur.

- doğu türkistan`daki mücadele hangi çizgide sürdürülmektedir?

- hiç mübalağasız doğu türkistan`da da, çok zor şartlar altında da olsa çeçenistan`daki, filistin`deki gibi bir mücadele sürdürülüyor. çin son derece dışa kapalı baskıcı canice bir iç politika yürütmekte olduğundan dış ülkelere haber ulaşmamaktadır. doğu türkistan`da milli değerlerin, örf-adetlerin ve de islã¢m dininin korunması mücadelesi var. doğu türkistanlılar yıllardır çinlilerin yediğini yemedi, giydiğini giymedi, karşı karşıya bulunulan bütün zorluklara rağmen her zaman müslüman türkler morallerini yüksek tuttular. doğu türkistan`da bağımsızlık fikri her geçen gün dalga dalga büyümektedir. işgalci çinlileri telaşlandıran ve korkutan da işte bu duygular ve milli duruştur.

- türkistanlı mücahitler çin zulmüne karşı ne tür operasyonlar yürütmektedir?

- doğu türkistan`ın haklı bağımsızlık mücadelesinde en büyük sıkıntı işte bu noktada yatmaktadır. dünyada doğu türkistan davasına gerçek anlamda ve samimi olarak destek veren bir devlet olmadığından sesimizi milletler arası platformlarda duyurmakta çok büyük zorluklar yaşıyoruz. fakat biz doğu türkistanlılar olarak dünya devletlerinin davamıza ilgisizliğini bahane ederek bir kenara çekilmedik. mevcut imkã¢nları kullanarak demokratik yollarla bağımsızlık mücadelemizi bütün dünyada sürdürmeye çalışıyoruz. diğer yandan da doğu türkistan`da kültürel bir mücadele sürdürülüyor. tarihçilerimiz, romancılarımız, edebiyatçılarımız bağımsızlık konularını bir şekilde işliyorlar. gelecek nesillerin bir milli şuur içerisinde yetişmeleri için gayret ediyorlar. ama bunları üstü kapalı bir şekilde yapıyorlar. çünkü çin anti demokratik bir devlet olduğundan insanların normal yollarla seslerini yükseltebilmeleri, haklarını arayabilmeleri doğruları söyleyebilmeleri mümkün değildir. doğu türkistanlı mücahitleri silahlı mücadeleye sevk eden sebepler de bunlardır.

``çin lokantaları masum yerler değil, strateji merkezleridir``

- doğu türkistan`ın bağımsızlık mücadelesinin önü nasıl kesilmektedir?

- 1990`da sovyetlerin parçalanmasından sonra batı türkistan`daki türk cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazandılar. bu bağımsızlık rüzgã¢rlarının doğu türkistan`ı etkilemesinden korkan çin doğu türkistan`ın kuzeyine bir milyon asker yığ. kazakistan ve kırgızistan`ın kuzeyinden toprak satın aldı. buralara büyük binalar dikildi ve kalabalık çin aileleri yerleştirildi. buna benzer iskã¢n politikaları uyguladı. kırgızistan ve kazakistan ise çin ile ilişkilerini tehlikeye atmamak için veya çin`in askeri müdahalesinden çekindiği için çin`in doğu türkistan`ın aleyhine olan bütün taleplerini harfiyen yerine getirmektedir. dolayısıyla kazakistan ve kırgızistan`daki uygur türkleri büyük tehdit altındadır. kazak ve kırgız hükümetleri kendi ülkelerindeki doğu türkistanlıların sivil örgütlenmelerine büyük ölçüde kısıtlamalar getirmektedirler.

- çin neden özellikle türkiye`deki doğu türkistanlıları tehlike olarak görmektedir?

- doğu türkistan`dan ayrılmak zorunda kalan doğu türkistanlıların öncelikle ulaşmak istedikleri ülke türkiye`dir. çin devletinin de bütün endişesi soydaş ve dindaş türk halkının omuz omuza vermesidir. isa yusuf alptekin ve mehmet emin buğra beyler ``vatan için vatandan ayrıldık`` cümleleriyle mücadele vermişlerdir. türkiye`deki doğu türkistanlılar için önce türkiye gelir. önce türkiye`nin kalkınması ve gelişmesi birinci sırada gelir. çin bu sebeple türkiye`deki doğu türkistan faaliyetlerini bitirebilmek için türkiye`de çin devletinin gizli olarak finanse ettiği çin lokantaları açmaktadır. bu çin lokantaların masum mekã¢nlar olduğuna inanmıyorum. buralar strateji merkezleridir. çinliler buralarda istişarelerini ve planlarını yapmaktadırlar� çinliler bundan bin yıl sonrasının hesaplarını yapan bir devlettir.

- abd`nin doğu türkistan politikası nedir?

- abd, çin ile ikinci dünya harbinden sonra başlayan ve günümüze kadar devam edip gelen siyasi ve ideolojik sürtüşmesinde doğu türkistanlıları koz olarak kullanıyor. abd`nin aslına bakılırsa insan hakları, demokrasi gibi bir derdi yoktur. sadece kendi siyasi ve ideolojik çıkarları için doğu türkistan meselesini koz olarak kullanıyor.

- geçtiğimiz günlerde filistin`de seçimi kazanan hamas, ankara`yı ziyarete gelmişti ve akabinde israil, hamas için pkk benzetmesi yapmış. buna bağlı olarak türkiye`nin doğu türkistanlı mücahitlere sahip çıkması durumunda çin`inde pkk benzetmesi yapması doğru olur mu?

- kesinlikle doğru olmaz. çünkü doğu türkistanlılar çin tarafından işgal edilen ve geçmişte var olduğuna dünya tarihinin de şahitlik ettiği bir vatanın doğu türkistan`ın bağımsızlık mücadelesini vermektedir. ama terör örgütü pkk, işgal edilen bir devletin, bir toprağın mücadelesini mi veriyor? hayır! milyon defa hayır! tarihte kurulmuş bir devletlerimi vardı da işgale uğramıştır. pkk terör örgütü dünyadaki türkiye düşmanlarının taşeronluğunu ve maşalığını yaparak türkiye`yi bölüp parçalamak isteyen, eli kanlı kiralık bir terör örgütüdür. türkiye yetkilileri artık dostunu düşmanını iyi tanımalı, türkiye`deki doğu türkistanlıların hiçbir zaman türkiye`yi milletler arası arenada zor durumda bırakacak bir davranış içinde olmayacaklarına inanmalıdırlar.

mehmet fatih öztarsu / haber7 / azerbaycan

((http://www.haber7.com/haber/20090713/hur-gok-bayrak-ve-dogu-turkistan.php))

#459358 - sirkencubin  - 14.07.2009   13:48

u türkistan sorununda nasıl bir politika izlenmeli?

çin`in ev ödevleri

selçuk çolakoğlu

14 temmuz 2009, salı

scolakoglu@gmail.com

cumhurbaşkanı abdullah gül`ün çin ziyaretinden tam bir hafta sonra urumçi`de uygurların gösterisinin çok kanlı bir şekilde bastırılması türk kamuoyunu çin ve doğu türkistan merkezli yoğun bir gündemin içine sokmuştur. bir tarafta cumhurbaşkanı gül`ün başarılı geçen çin ziyaretinden sonra yoğunlaşması beklenen ikili ilişkiler, diğer tarafta çin hükümetinin doğu türkistan`da yıllardır izlediği baskı ve sindirme politikasının yol açtığı son toplumsal olaylar, türkiye açısından konuyu çok karmaşık hale getirmiştir. burada gündeme gelen soru şudur: türkiye`nin çin ile ilişkileri bozmadan uygurların siyasal, ekonomik ve kültürel açıdan haklarını koruması mümkün müdür? ya da daha genel bir ifadeyle türkiye bu durumda ne yapmalıdır? türkiye`nin yapması gerekeni ya da yapabileceklerini saymadan önce doğu türkistan çerçevesinde ortaya çıkan sorunların önce isabetli bir teşhisini yapmak, sonra da alternatif çözüm yollarını değerlendirmek gerekmektedir.

çin`in şincang politikası

1949 yılında çin halk cumhuriyeti`nin (çhc) hâkimiyeti altına giren doğu türkistan, daha önceki dönemde de çin`e bağlı olarak gözükse de genelde fiilen bağımsız hareket etmiş bir bölgedir. hatta 1933 ve 1944 yılında iki defa bağımsız ``doğu türkistan cumhuriyeti`` ilan edilmiş ancak bu devletler uzun ömürlü olamamıştır. sovyetler birliği kendi hakimiyeti altındaki batı türkistan`da, ingiltere hindistan`daki müslümanlar arasında bağımsızlık hareketlerine örnek olmaması için doğu türkistan`ın işgal edilmesi noktasında çin hükümetlerine yardımcı olmuşlardır. bu noktada doğu türkistan`ın bağımsız olma şansı kalmamıştır. çhc`nin 1949 yılında doğu türkistan`da hã¢kimiyeti sağlanmasından sonra bölgede yaşayan uygurlara ve kazaklara geniş vaatlerde bulunulmuştur. bu politikanın bir yansıması olarak 1955 yılında şincang uygur özerk bölgesi kurulmuş, bölgede uygurca resmi dil olarak kabul edilmiş ve uygurcaitim ve yayın konusunda geniş özgürlükler tanınmıştır. ancak pekin 1955`ten günümüze kadar bu hakların kullanılması noktasında sınırlamalar getirmeye, hatta bazılarını geri almaya başlamıştır. 1955 özerklik ilanı, uygurların çin devleti çatısı altında yaşama noktasında yaptıkları bir sözleşme olarak kabul edilirse, pekin günümüze kadar bu sözleşmeyi sürekli ihlal eden taraf olmuştur. çin`in 1949`dan 2009`a kadar şincang bölgesinde uyguladığı politikalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, uygurların siyasal, toplumsal ve ekonomik açıdan bir ayrımcılığa tabi tutulduğu ve eşit vatandaşlar olarak görülmediği anlaşılmaktadır.

temel sorunlar

1. uygurca eğitim veren okulların kapatılması: 1993`te kabul edilen ve 2003`te yürürlüğe konan yeni eğitim politikasına göre şincang bölgesinde 2011 yılına kadar anasınıfından üniversiteye kadar tüm eğitimin sadece çince yapılması planlanmaktadır. uygur okullarında görev yapan ve çince bilmeyen öğretmenler ise çince seviye tespit sınavında başarılı olamamaları halinde işten atılmaktadır.

2. din ve ibadet özgürlüğünün kısıtlanması: doğu türkistan genelinde cami girişlerine devlet memuru, öğrenci, çin komünist partisi üyeleri ile emekli memurların camiye giremeyecekleri yönünde ilanlar asılmakta ve camiye gidiş gelişler istihbarat elemanlarınca sıkı bir şekilde denetlenmektedir. yine ramazan ayında devlet memuru ve şirket çalışanı uygurların oruç tutup tutmadıklarını kontrol etmek için su ikram edilmektedir. ayrıca kuran eğitimi başta olmak üzere her türlü dini eğitim vermek yasaklanmıştır.

3. türk-islam eserlerinin tahrip edilmesi: uygurların yoğun olarak yaşadığı geleneksel ve tarihi semtler, cadde yapımı veya daha modern binalar inşa etmek bahanesiyle yıkılmakta, buralarda meskûn uygurlar göçe zorlanırken yıkılan tarihi evlerin yerine dikilen apartmanlara han çinlileri yerleştirilmektedir. bu politikalar kaşgar, turfan ve hoten gibi tarihi şehirlerde uygulanmaktadır.

4. ekonomik ayrımcılık: doğu türkistan`daki ekonomik kalkınmadan uygurlar hiç pay alamadıkları gibi, burada yapılan yatırımlar ve yaratılan istihdam bölgeye çinli göçünü hızlandırmaktadır. pekin`in 1949`dan beri uyguladığı bu ayrımcı politikalar yüzünden uygurlar ve han çinlileri arasındaki etnik farklılık bugün sınıfsal bir farklılığa da dönüşmüş durumdadır.

çin yönetiminin tüm bu uygulamalarından pekin`in 1930`lardaki faşist rejimlerin bakış açısına sahip bir devlet politikası izlediği ve kendi hâkim etnik unsuru dışında tüm azınlıkları güvenilmez ve yok edilmesi gereken unsurlar olarak gördüğü anlaşılmaktadır. pekin, azınlıkları devasa han nüfusunu da kullanarak asimile etmeye çalışmaktadır. uygurların 1955`te elde ettikleri hakları kullanmaya yönelik en masum taleplerinin çok şiddetli bir şekilde bastırılması mevcut sindirme politikalarının devam edeceğini göstermektedir. çin komünist partisi urumçi sorumlusunun olaylara karışan uygurların idam edileceğini söylemesi ve çin cumhurbaşkanı hu jintao`nun da benzer şekilde sorumluların en şiddetli şekilde cezalandırılacağını vurgulaması, bu konudaki politikaların daha yoğun bir şekilde uygulanacağının işaretlerini vermektedir. bu noktada daha büyük insani felaketlerin yaşanmasını önlemek için uluslararası kamuoyunun, özellikle de türkiye`nin harekete geçmesi gerekmektedir.

türkiye nasıl bir politika izlemeli?

ankara ikili ilişkilerde sürekli olarak ``uygurlar, türkiye ile çin arasında dostluk köprüsü olsun`` söylemini kullanmaktadır. burada türkiye`nin dostluk köprüsünden kastı uygurların kendi kültür ve geleneklerini koruyarak çin`in kalkınması ve güçlenmesi için çalışmalarının sağlanmasıdır. ancak gelinen noktada köprünün çin ayağında ciddi sıkıntılar olduğu görülmektedir. ankara, pekin`le yapıcı bir diyalog kurarak uygurlara yönelik olarak uyguladığı azınlık politikasının yanlışlığını göstermeye çalışmalıdır.

er pekin, uygurların ``eşit vatandaşlar`` olması için gerekli adımları atarsa, ankara da uygurların çin`in ``gönüllü vatandaşları`` olması için elinden geleni yapacağını vurgulamalıdır. bu noktada çin`in büyük komşuları rusya, hindistan, japonya ve hatta abd`ye göre bu coğrafyadan çok uzakta bulunan ankara`nın pekin`in güçlenmesi noktasında hiçbir endişesinin bulunmadığı ve çin`le daha sıkı bir siyasi işbirliğinin arzulandığı anlatılmalıdır. siyasi, askeri ve ekonomik açıdan giderek güçlenen çin`in kendi içindeki azınlıklarla sorunlu bir ülke görüntüsü vermesi halinde etrafında bulunan irili ufaklı komşu devletlerin pekin`den ciddi tehdit algılayacakları ve ona karşı ittifaklar geliştirebilecekleri anlatılmalıdır. bunun çin`in hem kendi içerisinde huzursuzluğunun artmasına, hem de çin`in gelecek politikalarından endişe duyan devletlerin daha düşmanca bir tavır izlemelerine yol açması kaçınılmazdır. bu noktada türkiye`nin çin`i olumlu adımlar atmaya zorlayıcı kozlara sahip olması gerekmektedir. çünkü pekin, ülkesiyle ilgili her konuyu kendi iç işi olarak görüp hiçbir şekilde müdahale ettirmemektedir.

ekonomik önlemler bu açıdan elverişli bir araç değildir. türkiye 2008 yılı itibariyle çin`le yaptığı ticaretten yaklaşık 14 milyar dolar açık vermiştir. ikili ilişkilerin zarar görmesi halinde türkiye ekonomik açıdan kaybetmeyecek hatta kazançlı çıkacaktır. ancak çin gibi dünyanın üçüncü büyük ekonomisinin türkiye ile hiç ticaret yapmasa bile uğrayacağı zararı başka ülkelerle telafi etmesi mümkündür. bu açıdan ekonomik kozu kullanmanın çin açısından bir caydırıcılığı bulunmamaktadır.

çin`e karşı en rahat kullanılacak koz, uygurların yaşadığı insani sorunların uluslararası platforma taşınmasıdır. öncelikle çin, şincang`taki sorunlarla ilgili başka ülkelerin değerlendirme yapmasına bile aşırı tepki vermektedir. türkiye`nin konuyu birleşmiş milletler, avrupa birliği, islam konferansı örgütü gibi platformlarda dile getirmesi azınlık sorunlarının uluslararası alana taşınmasına alışık olmayan çin`i fazlasıyla rahatsız edecektir. asean ülkelerine, afrika ve latin amerika`ya siyasi ve ekonomik olarak bir açılım sağlamaya çalışan çin, kendisini batı emperyalizmine karşı bir dengeleyici güç ve asya, afrika ve latin amerika halklarının çıkarlarını savunan insani bir devlet olarak pazarlamaktadır. uygurların yaşadıkları sorunların uluslararası camiada yaygın bir şekilde dillendirilmesi, ``aslında çin`in batılı emperyalistlerden farkının olmadığı ve güçlendiği takdirde kendi ülkesinde uygurlara ve tibetlilere karşı uyguladığı saldırgan politikaları başka ülkelere karşı da uygulayabileceği`` fikrini canlandıracaktır. türkiye`nin geliştireceği bu tür söylem, karşısına açıkça çıkmadığı halde çin`in güçlenmesinden ciddi anlamda endişe duyan rusya, hindistan, japonya ve abd gibi büyük güçler tarafından da çeşitli ölçülerde çin`i yıpratmak için kullanılacaktır. pekin`in de esas korkusu kendine karşı böyle bir ``imaj kirletme`` operasyonunun yapılmasıdır. bu husus çin`in yumuşak karnını oluşturmaktadır.

çin`in türkiye`ye karşı kullanabileceği kozlar ise son derece zayıftır. ekonomik açıdan türkiye`ye zarar vermesi söz konusu değildir. pkk, kıbrıs, kuzey irak, ermenistan gibi sorunlar için türkiye zaten yıllardır birden fazla büyük devletle yüzleşerek haklarını korumasını bilmiştir. Üstelik günümüzde türkiye içerisindeki kürt sorununu çözme, tüm vatandaşlarını ``gönüllü vatandaşlar`` yapma yolunda önemli adımlar atmıştır. pkk terörü marjinalleşmiş ve merkezi irak yönetimi ile kuzey irak`taki bölgesel kürt yönetimi ile ilişkiler düzelmiştir. ayrıca çin`in türkiye`nin taraf olduğu sorunlara müdahale imkã¢n ve kapasitesi son derece kısıtlıdır.

öte yandan türkiye asya, avrupa ve afrika`nın kesiştiği bir coğrafyanın en etkili gücü haline gelmeye başlamıştır. bu coğrafyada büyük güçlerin türkiyesiz uygulayacağı bir politikanın başarılı olma şansı oldukça oldukça azdır. zaten çin de ekonomik gerekçelerden çok siyasi mülahazalarla türkiye`yle ilişkilerini geliştirmek istemektedir. türkiye de şincang`ta yaşayan kendi soydaşlarına insanca yaşama ve eşit vatandaşlık hakları tanınması karşılığında çin`e yeni bölgelere açılma fırsatı sunabilir.

türkiye son yıllarda uyguladığı ``insan odaklı dış politika`` sayesinde ``yumuşak gücü`` hızla artan bir ülke haline gelmiş olup bm ve nato`nun pek çok insani amaçlı müdahalesine destek vermektedir. bu durum türkiye`nin insani politikalarının inandırıcılığını artırmaktadır. ayrıca çin, türkiye`nin halen islam dünyası üzerinde en etkili gücü olduğunun farkındadır.

son olarak, bu kriz ikili ilişkiler açısından bir fırsata da dönüştürülebilir. ankara, şimdiye kadar pekin`in uygurlara karşı iyi davranmasını temenni ederek çin`le ilişkilerini geliştirmeye çalışıyordu. ancak uygulamanın böyle olmadığı da biliniyordu. uygurların sorunu giderilmeden geliştirilecek bir türkin ortaklığının her an sekteye uğraması kaçınılmazdı. cumhurbaşkanı abdullah gül`ün tarihi çin ziyaretinden sonra geliştirilen güven ortamı içerisinde uyguların sorunlarının giderilmesinde bir orta yol bulunabilir.

bu noktada türkiye`de faaliyet gösteren doğu türkistan vakıf ve derneklerinin temsilcileriyle görüşmeler yapılarak türkiye`nin mevcut politikası anlatılmalı ve bu camiadan maksadı aşan ve çin`i tahrik eden söylem ve eylemlerden kaçınması istenmelidir. türkiye`deki tüm doğu türkistanlı kuruluşların öncelikle bölgedeki insani duruma odaklanması ve sadece 1955`te verilen tüm siyasi ve kültürel hakların iadesini talep etmesi isabetli bir politika olacaktır. yoksa bağımsızlık taleplerinin mevcut şartlarda gerçekleşme şansı olmadığı gibi, bu tür söylemler pekin yönetimini hem tahrik etmekte, hem de doğu türkistan`da uyguladığı baskıcı politikalara meşruiyet sağlamaktadır.

takip mekanizmaları

çin cumhurbaşkanı jiang zemin`in 2000 yılında gerçekleştirdiği türkiye ziyareti sırasında cumhurbaşkanı süleyman demirel muhatabını ``içişlerine karışmamız söz konusu değil. biz sadece uygurların barış ve huzur içinde yaşamasını istiyoruz`` diye uyarmış. jiang zemin de uygurların siyasi ve ekonomik alandaki haklarının korunacağı yönünde vaatlerde bulunmuştu. ancak aradan geçen dokuz yıl içerisinde çin`in uygurlara yönelik asimilasyoncu politikalardan vazgeçmediği görülmektedir. bundan sonra çin-türkiye ilişkilerinde bir güven ortamı tesis edilmek isteniyorsa bölge türklerinin hakları kesinlikle pekin`in tek taraflı inisiyatifine bırakılamaz. bu noktada yeterli takip mekanizmalarının oluşması gerekmektedir. türkiye`nin şincang`ta oluşturacağı takip mekanizmalarının uygurların çin devletine yeniden güvenmesine yardımcı olacağı da çinli muhataplara anlatılmalıdır.

1. urumçi`de başkonsolosluk açılması: türkiye`nin takip mekanizmasının en önemli ayağı şincang`ın bölge merkezi urumçi`de başkonsolosluk açılması olacaktır. burada açılacak geniş kadrolu bir türk konsolosluğu bölgenin takibi açısından son derece önemlidir. ayrıca türk konsolosluğunda görevli personelin düzenli aralıklarla şincang`taki diğer şehirleri ziyaret etmesi de sağlanmalıdır.

2. tika`nın kaşgar`da temsilcilik açması: şincang`ta uygurların esas merkezi şehri ve türk kültür mirasının en önemli merkezleri kaşgar`dır. tika bu noktada kaşgar, hoten, turfan gibi şehirlerdeki türk-islam eserlerinin tespiti ve korunmasına yönelik projeler geliştirebilir. hatta bu konuda türk tarih kurumu`nun desteği alınarak balkanlar ve ortadoğu`daki osmanlı eserlerinin envanter çalışması gibi bir çalışma şincang`ta yapılabilir.

3. uygurların sosyo-kültürel yapısının ortaya çıkarılması: oluşturulacak bir çin-türk ortak komisyonuyla şincang bölgesinde yaşayan tüm etnik grupların sosyo-ekonomik yapısı ortaya konulmalıdır. bu noktada urumçi`de yaşayan bir han çinlisi ile bir uygur türkü`nün milli gelirden aldığı payın tespiti, sorunun ekonomik boyutunu ortaya koyacak ve çinliler ile uygurlar arasında sosyal sınıf farkının oluştuğunu da gösterecektir.

4. 1955 özerklik anlaşmasıyla uygurlara tanınan tüm siyasal, kültürel ve sosyal hakların iade edilmesi: zorunlu çince eğitim politikasından vazgeçilip yeniden uygurca okulların faaliyetlerine izin verilmeli. bununla birlikte uygurca okullarda yeterli saatte zorunlu çince dersleri konarak tüm uygurların çince`yi iyi seviyede öğrenmeleri sağlanmalıdır. bu sürecin takibini urumçi`de açacağı başkonsolosluğu aracılığıyla türkiye yapmalıdır.

5. din ve ibadet özgürlüğü üzerindeki tüm engellerin kaldırılması: camilere giriş sınırlandırması ile kuran eğitimi dahil her türlü dini eğitim yasağının kaldırılması sağlanmalıdır. bunun için çin`in türkiye diyanet işleri başkanlığı ile işbirliğine gitmesi yerli bir güvence oluşturabilir. türkiye`den giden din görevlilerinin farklı şehirlerdeki cami ve kuran kurslarında görev yapmaları ideal bir çözüm olacaktır. bu şekilde uyguların el-kaide ve taliban ile bağlantılı radikal gruplardan aşırı dini yaklaşımlar ithal etmesi de engellenebilir. bu yönüyle pekin, diyanet`in bölgedeki varlığına ikna edilebilir.

6. türkiye`nin urumçi ve kaşgar`da iş merkezleri açması: tobb gibi örgütlerin öncülüğünde bölgede türk ticaret merkezleri açılabilir. pekin yönetimi şimdiye kadar siyasi gerekçelerle türk işadamlarının şincang`la iş yapmasını engellemişti. bu noktada bazı türk yatırımlarının özellikle şincang`a yönlendirilmesi için ısrarcı olunabilir.

7. şincang`taki üniversitelerle türk üniversiteleri arasında değişim anlaşmaları imzalanması: bölgedeki üniversitelerle türk üniversiteleri arasında karşılıklı hoca ve öğrenci değişiminin yapılması karşılıklı olarak tanımayı kolaylaştıracaktır. özellikle türkiye`den halkbilimci, dilbilimci, sosyolog ve siyaset bilimci akademisyenlerin şincang`a giderek bölgede araştırma yapmaları desteklenebilir.

8. türk haber ajanslarının urumçi veya kaşgar`da büro açmaları: trt ve anadolu ajansı başta olmak üzere türk haber ajanslarının şincang`ta haber merkezi açmaları teşvik edilebilir. bu sayede bölgeyle ilgili birinci elden haber almak kolaylaşacaktır. şincang`ta türkiye`nin birincil haber kaynaklarının olmasının bölgedeki olayların kötü niyetli kişilerce manipüle edilmesini engelleyeceği noktasında çin yönetimi de ikna edilebilir.

9. thy`nin urumçi veya kaşgar`a sefer düzenlemesi: türkiye ile şincang bölgesi arasında insani hareketliliği artırmak için doğrudan tarifeli seferlerin başlatılması büyük önem taşımaktadır.

türkiye`nin kuracağı takip mekanizmasıyla ilgili öneriler daha da uzatılabilir. ancak burada önemli olan ankara ve pekin arasında yapılacak pazarlıktır. ankara açısından yukarıda sayılan teklifler arasından en az üç tanesinin gerçekleşmesi, şincang`la ilgili insani takip mekanizması kurmak açısından yeterli olacaktır.

selçuk çolakoğlu

14 temmuz 2009, salı

((http://www.wetinim.org/forum/viewthread.php?tid=2099))

***

usak asya uzmanı doç. dr. çolakoğlu şincan olaylarını değerlendirdi

usak asya uzmanı doç. dr. selçuk çolakoğlu, son dönemde uluslararası kamuoyunu oldukça rahatsız eden çin`in doğu türkistan bölgesinde yaşanan olayları değerlendirdi. yanlış anlılan bir durumu vurgulayan çolakoğlu, aslında uygurların çinlilerden bağımsızlık taleplerinin olmadığını, yalnızca kendilerine yapılan haksızlıkların giderilmesi yönünde masum talepleri olduğunu ifade etti.

soru: doğu türkistan`da yaşanan olaylar, uygurlar ve çinliler arasında yaşanan bir çatışma sonucu mu ortaya çıktı, yoksa bu durum aslında geçmişten günümüze kadar yaşanan olayların birikerek bir noktadan sonra kontrol edilemez bir hale dönüşü olarak değerlendirilebilir mi?

s.ç: bugünkü olayların temelinde yatan asıl neden, sincan uygur özerk bölgesi veya türkiye`de doğu türkistan olarak nitelendiren bölge de dahil olmak üzere çin`de yaşayan uygurların ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesidir. olayları tetikleyen asıl etmen, çin halk cumhuriyeti`nin, bölgede hã¢kim olduğu 1949 yılından günümüze kadar, uygurlara verdiği birtakım siyasi hakları aşama aşama geri almış olmasıdır. örneğin, uygurcanın günlük hayatta ve resmi makamlarda kullanımının ve okullarda eğitim dili olarak kullanımının kademeli olarak azaltılması, dini özgürlükler alanında da benzer sorunların yaşanması, çinlilerin uygurlara karşı sistematik bir asimilasyon politikası uyguladığının bir göstergesidir. bölgedeki ekonomik sistem de dã¢hil olmak üzere uygurların sosyal hayatta da geri plana itildiğini ve dışlandığını görüyoruz. yine bölgede üst düzey devlet kademelerindeki görevler çinlilere veriliyor. şehirleşme ve sanayileşme sonucunda oluşan yeni mahalleler ve buralarda yapılan yeni apartmanlara ve evlere de çinliler yerleştiriliyor. dolayısıyla uygurların siyasi sorunları, ekonomik ve sosyal sorunlarla da birleşerek birtakım sınıfsal sorun haline dönüşüyor.

soru: olayların sadece uygurlara değil de türkiye`ye karşı, özellikle cumhurbaşkanı abdullah gül`ün bölgeyi ziyaretinden sonra, yapıldığını düşünüyor musunuz?

s.ç: bu konu çok tartışılıyor, bazı kişiler bunu dile getirdi. özellikle 2002 yılında yine kaşgar`ı ziyaret eden ve o dönemde devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olan sayın devlet bahçeli`nin ziyareti ertesinde de kütüphaneler basılmış, tarihi eserler yakılmış. bununla ilgili bağlantı kuranlar var. fakat bu konuda kesin konuşmak zor; yalnız, henüz sayın cumhurbaşkanı abdullah gül`ün bir hafta öncesinde orada olmasına karşın, çin güvenlik kuvvetlerinin sorunu ele alma tarzı ve olayların bastırılma şekli aslında diplomatik açıdan türkiye`nin üzerine alınması gereken bir durumdur. durumun türkiye`ye karşı yapılmış bir ayıp olarak nitelendirilmesi gerekir. öte yandan çin bu durumu kasti olarak yaratmamış olabilir, fakat olayları insani boyutundan değerlendirecek olursak, bir gün içerisinde çin kaynaklarına göre, yaklaşık 150 kişi hayatını kaybediyorsa, burada bir trajedi vardır. cumhurbaşkanı abdullah gül`ün çin ziyareti sırasında, hem pekin`de hem urumçi`de vurguladığı bir nokta var: ``uygurlar bizim akrabamız, soydaşlarımız, onların mutluluğu bizim de mutluluğumuzdur. uygurların çin ile türkiye arasında bir köprü olmasını arzu ediyoruz.`` dolayısıyla köprü olarak görülen uygur halkının bu şekilde ezilmesi türkiye açısından hoş bir durum değildir.

soru: sincan`da yaşanan olaylardan sonra, dünya kamuoyunun verdiği tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

s.ç: dünya kamuoyunun verdiği tepki yeterli değil, ancak doğu türkistan sorunu genel olarak düşünüldüğünde geçmiş dönemlere oranla verilen tepki daha fazla. olayların, gerek türkiye`de gerekse dünya kamuoyunda ve uluslararası medyada geniş bir şekilde yer alması uygurlar açısından önemlidir. resmi düzeyde verilen tepkiler de göz önünde bulundurulursa, önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir. 1997 yılında gulca`da benzer olaylar meydana gelmiş, bu durum dünya kamuoyunda ve medyada çok cılız bir şekilde gündeme getirilmişti. resmi düzeyde hiçbir yankı bulmamıştır. gulca olayları ile sincan olayları karşılaştırıldığında, uygurların gerek uluslararası basında yer alması, gerekse büyük devletlerin resmi makamlarından konuya ilişkin açıklama yapılmış olması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir, ancak yeterli değil.

tibet ise dünyada geniş bir sempati uyandıran ender yerlerden biridir ve özel bir duruma sahiptir. tabi, tibet ile doğu türkistan sorununu karıştırmamak lazım, çünkü tibet batılıların dini anlamda huzur aradıkları bir yer, tibet`in ruhani lideri ve tibetli budist rahipler batılılar için sempatik kültürel figürler ifade ediyorlar. bunun yanı sıra beş milyon nüfuslu tibet`in bağımsız olması, çin`den kopması halinde kimseye tehdit oluşturması söz konusu değildir. bu bağlamda ne hindistan, ne japonya, ne abd, ne de avrupa birliği ülkeleri veya rusya böyle bir durumu tehdit olarak algılamamaktadır. ancak doğu türkistan`ın dış bağlantıları, tarihi gelişimleri itibariyle bölgenin orta asya`nın doğu parçası, türkistan, olarak nitelendiriliyor olması ve türklerin ata yurdu olarak adlandırılması, çin`i ve bölge ülkelerini rahatsız edebilecek bir konudur. dolayısıyla buradaki coğrafya ile ilgili siyasi sonuçları türkiye`yi yakından ilgilendirir. çünkü bu bölge türkiye`nin doğal bir nüfuz alanı ve güçlü bir türkiye`nin dış bağlantıları konusunda öne çıkan bir bölge olacaktır. türkiye`nin kafkaslarda, orta doğu`da, orta asya`da sadece askeri anlamda değil, aynı zamanda kültürel anlamda da bir yayılımı söz konusu olurken, doğu türkistan konusunda bir çifte standart uyguladığını görüyoruz. tarihten gelen bir alışkanlıkla ihmal edilen doğu türkistan sorunu, uluslararası alanda da tibet`in gölgesinde bu şekilde kalmıştır.

soru: dünya uygur kurultayı`nın olayları kışkırttığı söyleniyor, bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

s.ç: bu yorumu abartılı buluyorum. dünya uygur kurultayı`nın bu derece büyük eylemler organize edecek ve çin devletini bir şekilde tehdit edecek bir güç olduğunu pek sanmıyorum. genelde, türkiye, abd ve avrupa`daki uygur muhalefeti, diğer bir deyişle çin dışında yaşayan uygurların oluşturduğu muhalefet, zayıf ve etkisiz bir muhalefettir. özellikle tibet ile kıyasladığımızda, zayıf, etkisiz ve sahipsiz bir muhalefet olan rabia kader `in lideri olduğu dünya uygur kurultayı yeni yeni örgütlenmeye çalışan ve muhalefeti kuvvetlendirmek amacına yönelik kurulan bir örgüttür. dünya uygur kurultayı`nın kurulmuş olması, çin için urumçi`de yaşanan şiddet olaylarını bastırmaya bir gerekçe teşkil etmektedir. dolayısıyla dış bağlantılar, artık çin`in bu olayları bastırma şeklini değil, aynı zamanda, bundan sonra uygulanabilecek potansiyel baskı politikalarını da meşrulaştırıcı kılmış oluyor. gerek dünya uygur kurultayı`nın suçlanması gerekse büyük devletlerin, abd başta gelmek üzere, bu olaylardan sorumlu tutulması aslında çin`in bu bölgedeki sorunları ört bas etmesi için bir araç olarak kullanılıyor.

olayın insani boyutu ise vahim durumdadır. gayri resmi rakamlar 150`den fazla kişinin hayatını kaybettiğini gösteriyor. ancak, olayların medyada geniş bir şekilde yer alması aynı zamanda bir şans da olabilir. doğu türkistan sorunu, göz ardı edilen ve görmezden gelinen bir sorundu, dolayısıyla durum uygurların kendi taleplerini iletmesi yönünde bir fırsat olabilir. zaten bu konuda yayınlar da yapılmaktadır. yalnız burada öncelikle vurgulanması gereken nokta- türkiye`de kamuoyunda da yanlış algılanan bir konu- uygurların çin`den bağımsızlık talepleri yok, bağımsızlık talepleri olsa bile bunlar çok makul ve mantıklı talepler değil. uygurların bu olaylardaki temel talepleri, bölgede çıkan olaylardan da anlaşılacağı üzere çin`in doğu sahillerinde öldürülen iki uygurlunun faillerinin bulunmasıydı. bu masum talebe güvenlik güçlerinin yaylım ateşiyle karşılık vermesi ile olaylar büyüdü. yine aynı şekilde arsaları istimlã¢k edilen veya evlerinden olan, başka yerlere göçe zorlanan uygurlar bu konudaki masum taleplerini iletmeye çalıştıklarında, çin makamları ve güvenlik güçleri tarafından çok güçlü bir şekilde bastırılıyorlar ve bu hareketin içinde yer alan kişiler hapis cezasıyla ya da idam cezasıyla cezalandırılıyorlar. dolayısıyla hem mevcut talepleri yerine getirilemiyor hem de şiddetli bir şekilde eziliyorlar. son olaylar, ``var olma veya yok olma`` arasında bir patlama olarak değerlendirilebilir. bu anlamda dünya kamuoyunun bunu gündeme getirmesi uygurlar açısından bir fırsat olarak görülebilir.

11 temmuz 2009, cumartesi

gülay kılıç

((http://www.usakgundem.com/haber/38626/usak-asya-uzman%c4%b1-do%c3%a7-dr-%c3%a7olako%c4%9flu-%e2%80%9cdo%c4%9fu-t%c3%bcrkistan%e2%80%99da-ya%c5%9fanan-olaylar-s%c4%b1n%c4%b1fsal-sorun%e2%80%9d.html))

#463582 - sirkencubin  - 15.07.2009   14:12


on bin kişinin bir gecede kaybolduğu söylenen yer:

"rabia kadir'den şok iddia: '10 bin uygur türkü, bir gecede kayboldu' "

((http://www.nethaber.com/dunya/110318/rabia-kadirden-sok-iddia-10-bin-uygur))
#522143 - sirkencubin  - 30.07.2009   11:27

58.
((http://www.wetinim.org/forum/viewthread.php?tid=2405&extra=page%3d1))
#537218 - sirkencubin  - 03.08.2009   13:39

--- alıntı ---

Urumçi’de ‘çin işkencesi’

cyranodebergeraco@gmail.com

salı, 18.08.2009 - 12:11

doğu türkistan’da bir çin fabrikasında çinli bir işçinin işine son verilir. fabrika bir süre sonra işgücü açığını kapatmak için yaşları 15â20 arasında değişen ve nedense güzel olmaları ön şart olan 150 civarında uygur kızını işe alır. işten atılan çinli bir süre sonra fabrikaya dönerek iş bulamadığını ve eski işine dönmek istediğini söyler. fabrikanın yöneticileri uygur türklerinden daha ucuz işgücü ile işçi çalıştırdıklarını söyleyerek çinli işçiyi kovarlar.

çinli işçi kendisi gibi çinli olan birkaç arkadaşını da yanına alarak fabrikanın bu tavrının intikamını iki uygur kızına tecavüz ederek alır! bunun üzerine fabrikanın uygurlu çalışanları ile çinli işçiler arasında çatışma çıkar ve 273 uygur türkü öldürülür. tarih 26 haziran 2009’u göstermektedir.

uygur türkleri çin hükümetinin fabrikada yaşanan katliamı tarafsız ve adil şekilde değerlendirmesi için bir süre beklerler. ancak, çin ırkdaşlarından yana bir tavır sergileyerek olayın üzerini kapatmaya çalışır.

bunun üzerine kaşgar’dan gelen 2000 civarında uygur türkünün katılması ile beş - onbin kişilik bir uygur topluluğu urumçi’de yaşanan fabrika katliamı ve tecavüzün hesabını sormak ve adalet istemek üzere bir gösteri düzenler. herhangi bir taşkınlığa sebebiyet vermeden çin hükümetinden olayın araştırılmasını ve suçluların cezalandırılmasını talep ederler. çin polisi ve askeri bu sivil eyleme şiddetle karşılık verir. ve ilk anda uygurları korkutmak ve dağıtmak için eylemin en önünde oturma eylemi yapan ikisi kız üç kişiyi herkesin gözleri önünde başlarından vurarak öldürür. oluşan panikte kalabalığın üstüne silahlarla yürüyen çin polisi onlarca uygur türkünü öldürerek ve yaralayarak kalabalığı dağıtır.

yaşananların üzerine bu sert tavır tuz biber eker ve urumçi’nin değişik semtlerinde toplanan uygur türkleri şehir merkezine doğru yürüyüşe geçerler. bu sırada yol boyunca karşılaştıkları çinlilerle kavgalara tutuşurlar. araçları devirir ve ateşe verirler.

bu kavgalar sırasında çinlilerden ve uygurlardan ölenler olur.

tüm bu olaylar yaşanırken emniyet güçleri her yerde olduğu halde iki gurup arasındaki sokak kavgasına müdahale edilmez ve adeta göz yumularak olaylar kışkırtılır.

içinden çıkılmaz bir hal aldığında emniyet güçleri kontrolsüz şekilde ateş ederek uygur türklerinden pek çoğunu sokak ortasında öldürür. bu saldırıda kaşgar’dan gelen uygurlularla birlikte yaklaşık 2000 uygur türkü aynı yerde öldürülür. hemen ardından itfaiye araçları ve çöp araçları gelir. öldürülen uygurlular çöp araçlarına doldurulur. sokaklar itfaiye araçlarınca temizlenir. ismi bizde saklı görgü tanıklarının anlattığına göre sokaklarda ne kan izleri ne de kafalarından vurulmuş uygurların parçalanmış beyinlerinden hiçbir iz kalmaz.

tüm bunların ardından şehrin telefon, internet ve elektrik altyapısı kapatılır. akşam saat 10.00’da elektrikler verilir ve sabaha kadar sürecek ev baskınları başlar. kar maskeli çin askerleri teker teker uygur evlerini basarak çocuk, kadın, erkek ayırmaksızın gözaltılar yapar. direnenler evlerinde çocuklarının gözleri önünde öldürülür.

geri kalanların sabah polise yaptığı başvurular baskınları yapanların polis olmadığı bu nedenle terör eylemi olarak kayıt altına alınacağı ve götürülenlerin kayıp olarak değerlendirileceği yanıtını alırlar. o gece götürülenlerden bir daha evine dönebilen olmaz. bir kısmının ölüsü teslim edilir ailelerine bir kısmının ölüsüne dahi erişilemez.

bir gün sonra çinliler arkalarına çin askerlerini de alarak uygur bölgesine saldırıya geçerler. önde çinli halk arkalarında ise onları koruyan çin askerleri uygurların işyerlerine, evlerine saldırırlar ve yakalayabildikleri uygurları sokak ortasında öldürürler. ilginç olan ise çinli saldırganların hepsinin elinde çin polisinin kullandığı coplar vardır ve hepsine aynı tip sopalar dağıtılmıştır.

doğu türkistan?

doğu türkistan özerk bir bölge ve yöneticileri seçimle başa geliyor. her ne kadar komünist partinin izin vermediği hiç kimse seçilemeyecek olsa da yöneticiler uygur türklerinden seçiliyor. yerel ve bölgesel yöneticiler çinle ilişkilerini iyi tutabilmek için belki çinlilerin bile cesaret edemeyeceği şeyler yapabiliyor! uygur dilinin kullanımının yasaklanması, kreşlerde çincenin zorunlu dil haline getirilmesi hep bu uygur yöneticilerinin marifeti.

polis teşkilatının içinde de çinli polislerle birlikte uygur polisler bulunuyor. kamu kuruluşlarında çinlilerle uygurlar birlikte görev yapıyor. bölgenin demografik yapısına bakınca 17 milyon çinliye karşılık, 45 milyon uygur ve toplamda 8-10 milyon kırgız, tatar vesaire diğer küçük halklar bulunuyor. kırgız ve tatarlarla çin hükümetinin herhangi bir sorunu bulunmadığından hayatlarına keyifle devam ediyorlar. zaman zaman uygurları çinlilere ispiyonlamakta ayrıca bir gelir kapısı olabiliyor!

doğu türkistan’da çin işgali ve direniş yüzlerce yıldır devam ediyor. ancak bu direnişte dönüm noktası 1932 yılında çinlilerle uygurlar arasında yapılan anlaşmayla kritik bir dönemece giriyor. bu anlaşmayla doğu türkistan’a çinli yerleşimcilerin yerleşmesine izin veriliyor ve bugün 17 milyon civarında olan çin nüfus bu anlaşmayla türkistan’a yerleşmeye başlıyor. çin sadece çinlileri türkistanâ’a yerleştirmekle yetinmiyor silah zoruyla, iş vaadi ve eğitim kandırmacasıyla binlerce uygur kızı ve erkeği farklı bölgelere göçe zorluyor. 15-20 yaşlarındaki kızların güzel olanları özellikle seçilerek çin bölgesindeki fabrikalara işçi olarak gönderiliyor bir süre sonra bu kızlar fuhuş bataklığına sürükleniyor. 2-3 yaşındaki çocuklar ailelerinden eğitim vaadiyle zorla alınarak mafyaya satılıyor ve bu çocuklar hırsızlık, yankesicilik, uyuşturucu ticareti vb. karanlık işlerde istihdam ediliyor.

olayların yaşandığı 5 temmuz tarihinden sonra da çin zorunlu göç çalışmalarına ara vermiyor. 4 ağustosta 750 uygur kızı çin bölgesine zorunlu çalışmaya gönderiliyor. çocuklarını vermek istemeyenler alınlarında silah kabzasını buluyor.

uygur polislerden işkence itiraflari!

çin emniyetinde görevli uygur kökenli polislerden kimileri canlı şahidimize ağlayarak anlatıyor. tutuklanan, evlerinden zorla alınan genç kızlar çırılçıplak soyuluyor ve çin polisleri bu kızlara defalarca tecavüz ediyor.

günlerce aç ve susuz bırakılan uygur tutuklulara yiyecek ve su verilmiyor. epey zaman aç ve susuz bırakıldıktan sonra tuzlu su içiriliyor. tuzlu su içtikçe susayan tutuklular kendi idrarlarını içecek kadar kontrollerini kaybediyor.

tutuklular ucunda çiviler bulunan sopalarla dövülüyor ve bu işkence sonrasında tutukluların büyük kısmı aldığı darbeler ve kan kaybından ölüyor. çin polisi işkenceye dayanamayan, bağırmalarından, inlemelerinden rahatsız olduğu tutukluları kafalarından vurarak öldürüyor.

sadece bu kadar değil şimdiye kadar yapılan işkence ve ölümler tutuklanan ve tutuklandıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayanlar! bu işkencelerde bir gecede 830 kişi öldürülüyor. bu 830 kişinin çok büyük bir kısmının cesetleri yakılarak külleri çöple karıştırılarak çöp depolarına dökülüyor. bir kısım cesetler ise ailelerine 5 temmuz çatışmalarında öldüğüne dair bir evrak imzalatılarak teslim ediliyor. böylece polis işkencede ölmediğini iki gurubun çatışması sırasında ölümlerin gerçekleştiğini kayıt altına almış oluyor.

yapılan işkenceler bunlarla sınırlı değil. bir kısım tutukluların belden omuza kadar olan kısmına ıslak havlular sarılıyor. sopalarda havlu ile sarılarak tutuklular dövülüyor. havlular nedeniyle vücutta herhangi bir darb izi oluşmazken iç organlar iflas ediyor. tutuklular serbest bırakılarak evlerine gönderiliyor fakat bir, en fazla iki gün içerisinde iç organları iflas eden uygurlular ölüyor. ölüm raporlarına ani kalp sıkışması, kalp krizi ve benzeri gerekçeler yazılıyor. tüm bu işkencelere şahit olan dört uygur polisi intihar ederek hayatlarına kıyıyor. bir kısmı görevinden istifa ediyor.

irkdaşlarına işkence eden uygur türkü polislerin anlattıkları ise inanılır gibi değilkencelerde ve sorgularda hem çinli hem de uygur türkü polisler aynı anda görev alıyor. uygur polisi tutuklu uygurluyu dövüyor ve kimlerle görüştüğünü, kendisini kimlerin organize ettiğini, yanında başka kimlerin olduğunu soruyor. tutuklu bir süre direndikten sonra yanındaki arkadaşlarını ihbar ediyor. uygur polisi çinli polisin yanında konuşmaması ve diğer arkadaşlarını ihbar etmemesi için daha çok dövüyor, daha çok dövülen tutuklu herkesin ismini veriyor. isimler ortaya çıktıkça uygur polisi yine daha fazla konuşmasın diye- uygur tutukluyu öldüresiye dövüyor!

yine bir başka polisin anlattıkları ise akıl alır gibi değil. annesi ile birlikte tutuklanan birkaç aylık çocukların annelerinin gözleri önünde boyunlarının kırılarak nehre atıldığını söylüyor.

sonuç şu: 5-6 temmuz tarihinden sonra 30.000 kişi gözaltına alınıyor, gözaltına alınanlardan 18.000 i öldürülüyor. geri kalan 12.000 kişi halen kayıp. çin hükümeti bu kişilerin nerede olduğunu bilmediğini söylüyor. öldürülen çinli sayısı 200’e yakın.

doğu türkistan’da halen tutuklamalar ve ev baskınları -siz bu satırları okurken de- hızla devam ediyor.

resmi rakamlar da yalan söylemeye...

ölü sayısı 197, yaralı sayısı 1720!’

--- alıntı ---

((http://www.timeturk.com/yazardetay.asp?newsid=15441))
#586758 - sirkencubin  - 19.08.2009   08:36

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder