9 Ocak 2013 Çarşamba

milliyetçilik / ihl


dinde gayet de güzel yeri olan, fransız ihtilalinin sonucu olarak çıkan nasyonalizm ile karıştırmıyorsanız tabii ki...

milliyetçilik, milletini sevmek ve ona hizmet etmektir. ana babanızdan, ehlinizden, asabenizden, zî-rahmlerinizden başlayıp, din kardeşlerinize ve bütün kullara doğru genişleyen halkalardan biridir.
#44469 - sirkencubin  - 17.04.2009   09:38

ne olduğunun anlaşılması için, belki de önce ne olmadığını anlamak gerekiyor, milliyetçilik kimin kimden üstün olduğu ile ilgili bir konu dildir. keza "sol" partilerin "ulusalcı" tavrı ile de bir ilgisi yoktur, bir skala yapılacak olsa, milliyetçilik hususunda akp, chp'nin yüz basamak üstünde kalır. millete savaş açıp, tercihlerini hiçe sayıp, ceberrut bir azınlığın baskısı altında tutmaya çalışmanın neresi milliyetçilik?
#54484 - sirkencubin  - 20.04.2009   12:34

nasıldı o reklam?

-akbank'a mı gidiyorsun?

+hayır, akbank'a gidiyorum...

bizdeki fikir alışverişi (!) de buna benziyor. ortada bir kelime ve lakin mazmunu herkesin zihninde farklı, hepsi aynı kelimeyi kullanıyor, herkes başka başka şeyler hakkında konuşuyor. milliyetçilik de bu kelimelerden biri, kimi nasyonalizmden, kimi asabiyeden, kimi ırkçılıktan bahsediyor. muhatabınız fikirlerini yazsa da üstüne vatanseverlik diye başlık koysa tereddütsüz kabul edeceksiniz belki, ama başlık milliyetçilik olunca üzerinde düşünmeden reddediyorsunuz. diyalog yok ortada, karşılıklı monolog var...

sosyal grupların varlığı insan için tabiîdir ve sosyal grubun olduğu yerde mensubiyet hissi de olur, dayanışma hissi de olur. zina yasak diye cimayı da yasaklamaya kalkmak ne kadar abes ise, birileri haddi aşabiliyor diye, fıtratı reddetmeye kalkmak da o kadar abes. kavramları birbirinden ayırmak gerek ki, sağlıklı bir iletişim kurulabilsin. milliyetçilik sevmektir; nefret değil, üstünlük iddiası değil, aşağılamak değil. milliyetçilik savunmaktır; saldırmak değil, zulmetmek değil. milliyetçilik milletin faydasını istemektir. milliyetçilik memleketin ve ahalisinin faydasını istemektir, hangi asıldan olursa olsun. milliyetçilik insanları birleştirmektir, onlara hizmet etmektir, başlarından gaileleri gidermektir. başörtüsü zulmüne karşı durmak milliyetçiliktir, darbeye karşı durmak milliyetçiliktir, materyalizme, kozmopolitizme, dinsizliğe karşı çıkmak milliyetçiliktir; yolu olmayan yere yol yapmak, okulu olmayan yere okul açmak, hastaya ilaç, aça aş götürmek milliyetçiliktir...

önce dinleyin, sonra isterseniz yine itiraz edersiniz.
#190734 - sirkencubin  - 15.05.2009   08:58

"türk kimliği" üzerine çok spekülasyon yapıldığı ve türk kelimesi hakkında milletin kafası bir miktar karıştığı için; türkiye'de yaşayan kırım muhacirleri, türkistan muhacirleri gibi, oğuz olmayan türkleri muvakkaten gözardı ederek, türk kelimesi yerine oğuz kelimesini kullanacağım ki kavram karmaşasına mahal kalmasın.

türkiye devleti (türkiyedeki devlet, daha evvel selçuklu ve osmanlı ve el'an türkiye cumhuriyeti tesmiye olunan devlet, mevlam payidar eyleye) oğuzlar tarafından kurulmuş olmakla birlikte, oğuzlara mahsus bir devlet değildir, oğuz olmayan tebası da, oğuzlar kadar bu devletin sahibi ve hissedarıdır. bu devleti kuranlar, kavmiyet gayreti gütmemiş, "beylik dermekle olur, ağalık vermekle olur" düsturunu benimseyerek, bu çatı altında toplanan herkesin faydasını gözetmiş, bununla birlikte islam'a hizmet niyet ve gayretinde bulunmuşlardır.

uygurların yerleşik hayata geçmesi ve karahanlıların devlet halinde topluca islam'a geçmesi ile teşekkül etmeye başlayan, selçuklular devrinde belli bir terkip halini alan, temeli islam dinine dayanan, türk kültüründen kaynaklanmakla birlikte, başka milletlerle kültür alışverişi içinde bulunmak suretiyle tekemmül eden ve islam medeniyetinin bir kolu olan türk medeniyeti, bin seneye yakın süreyle türkistan'da ve sair türk yurtlarında olduğu gibi türkiye'de de hüküm sürdükten sonra tarihe intikal etmiştir.

türk milliyetçiliği hangi asıldan gelirse gelsin türkiye'de yaşayan herkesin hakkını korumak, faydasını gözetmek, hangi yurtta yaşarsa yaşasın bütün türklerin "dilde, fikirde, işte birlik" halinde olmasını temin etmek, türk-islam medeniyetini ihya etmek, bir cihan devleti kurarak îlay-ı kelimetullah ve nizam-ı alem gayesine hizmet etmek emeli, ezcümle bir fikriyat halinde ifade edilmemiş olsa bile, bin senedir yapılana devam etmek ülküsüdür.
#203494 - sirkencubin  - 18.05.2009   10:03

milliyetçilik kavramının kimsenin tekelinde olmadığı, dolayısıyla milliyetçilerin de tekelinde olmadığı doğrudur; ama milliyetçilerin "yanlış tanım yapıyorsunuz" demesinin bir mantığı vardır: biri savunmadığınız fikirleri size atfediyorsa, kontekst ile alakasız anlayışlardan bahsediyorsa, kendi anlayışınızı ortaya koyarsınız.

tanımların müphemliği netice itibariyle kaçınılmaz bir sorun, herhangi bir ideoloji için tekrarlanabilir. birkaç prensip üzerinden yola çıkarsınız, tanımlanmadıkları sürece ne tarafa çekilecekleri belli olmayan kelimeler olabilir bunlar. sonra tanımlarsınız, nasıl yorumlandığı açıklanmadan, farklı yönlere gidebilecek cümlelerdir muhtemelen bunlar. sonra tasavvur edebildiğiniz durumlar için bu prensipleri açıklamaya, yorumlamaya başlarsınız. baştan tasavvur edemediğiniz hususlar ortaya çıkarsa tekrar değerlendirir, eklemeler veya düzeltmeler yaparsınız. uygulamada yeni sorunlar ortaya çıkabilir, neticede yorumlama işi hiçbir zaman tamamlanmaz. iki satırlık bir tanımın yorumu iki yüz sayfa sürebilir, o ikiyüz sayfayı görmeden, tanımı ciddiye almamak hakkı bakidir elbette, ama ideoloji dediğiniz de böyle bir şey zaten, faraza "sosyal adalet" gibi bir prensipten hareketle yapacağınız yorum, sonuçta sosyalizme benzeyebileceği gibi, miliyetçiliğe de benzeyebilir, başka bir şeye de benzeyebilir. buna rağmen, tanım bir şeylerin netleşmeye başladığı bir noktadır, "başka milletlerden üstün görmemek" gibi bir ibare, neticede nelerin yorum içinde ve nelerin dışında kalacağına dair bir fikir verir.
#212365 - sirkencubin  - 20.05.2009   08:51

milliyetçilik bir totoloji midir, değil midir, bunu tartışmayı lüzumsuz görüyorum, kendi içinde tutarlı olan her sistem netice itibariyle bir totolojidir. ancak kimlik konusunda durup bir düşünmek lazım, bir "topluluk" ile bir "toplum" arasında çok fark vardır, bir cemiyet, bir kabile, bir millet içindeki fertlerin toplamından fazla bir şeydir, insan vücudunun bir hücre yığınından ibaret olmaması gibi. kimlik sosyalleşme süreciyle aktarılan özel bir vasıftır. sözgelimi "sivaslı" kimliği, sivas'ta yaşayan fertlerin toplamından ibaret bir kavram değildir, öyle olsaydı ömründe sivas'ı görmemiş sivaslı diye bir şey olmazdı. bir şehirden başka bir şehre göçen bir ailenin, yeni şehre tam uyumu ve kimlik değiştirmesi birkaç nesil sürer. gidilen yerde bir tür getto oluşturulmuşsa bu süre çok daha uzayabilir. bunun daha çarpıcı örneklerini amerika'nın büyük şehirlerinde, çin mahallelerinde, italyan mahallelerinde görebilirsiniz. kimlik sadece bir isimlendirme meselesi, altında bir gerçek olmayan bir bilinç değildir, bir kültür meselesidir.

türk nedir deyince kalakalmadık elbette. efradını cami ağyarını mani bir tarif sayılmasa bile; türk, türk kültürünü tevarüs etmiş ve türk olma şuuru taşıyan kişidir diyebiliriz. kültürü tevarüs etmenin asgari şartı anadildir. soy kavramını "topluluk totolojisi" ile ilgili görüp reddetsek, keza kimlik bilincini de kimliklerin karmaşıklığı dolayısıyla bilincin de karmaşık olması sebebiyle göz ardı etsek bile, istisnası olabilmek kaydıyla, türk nedir sualine net bir cevap verebiliriz: ilk öğrendiği dil türkçe olan kişilere türk denir.
#218305 - sirkencubin  - 21.05.2009   10:43

her zamanki gibi, "hangi milliyetçilik" suali tepemizde sallansa da, "benim dediğim milliyetçilik" cevabıyla topu taca atar ve tanımlara devam ederim, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim, soranlara çok çok selam ederim...

milliyetçilik kimliği ırk üzerinden inşa etmek demek değildir. o ırkçılıktır. ırkçılıkla milliyetçilik arasında ne fark vardır? ırkçılık özellikle soy kavramı üzerinde durur ve bunu bir üstünlük vesilesi addeder ve üzerine bir takım hak ve vazifeler inşa eder. milliyetçilik soy vakıasını reddetmez, ama bunu nihai ve temel bir kavram olarak ele almaz. zira birincisi hiçbir zaman bir insanın insanlığın başlangıcına kadar bütün soy ağacını çıkarmak mümkün değildir, ilm-i ensabdan nasibiniz kadar konuşabilirsiniz ancak. ikincisi saf soya sahip bir millet bulmak mümkün değildir. üçüncüsü soyağaçlarını nihayetine doğru takip ettiğinizde, hz. adem'e ulaşırsınız ki, bu da farklı saydığınız soyların bir noktada birleşmesi ve aynileşmesi, farkın neticede ortadan kalkması demektir. insanların farklı kökenlerden türediğini düşünmeyen birinin ırkçı olması tuhaftır. diyelim ki soy kavramını mutlak bir ölçü değil de, pratik anlamda tespit edilebildiği kadarıyla bir ölçü kabul ettiniz. bundan ne netice çıkarabilirsiniz? şu ya da bu soydan gelmiş olmanın size yüklediği hak ve vazifeleri ne ile açıklayabilirsiniz? üstünlük iddiasını neyle destekleyebilirsiniz? eğer kendinizi "kutlu soy" veya "seçilmiş soy" olarak takdim edecekseniz, buna inanç alanından bir referans göstermek durumundasınız. bir müslümanın böyle bir şey yapamayacağı açıktır. eğer üstünlüğü kültüre dayandıracaksanız, kime göre neye göre suali yakanızı bırakmaz. eğer üstünlüğü biyolojik kriterlere dayandıracaksanız, aynı sual yine yakanıza yapışır: size göre cermenler üstün olabilir, bana göre ise zulular üstündür. neticede "çünki öyle" demekten başka bir açıklamanız olmaz, o da başka bir izaha hacet duymaksızın kendini üstün gören, buna inanan kişilerden başkasını mutmain kulmaz.

milliyetçilik soyu, milleti teşkil eden unsurlardan biri olarak ele alır, bunun yanında kültür ve şuur da önemlidir ve hatta netice itibariyle daha önemlidir. milliyetçilik şu ya da bu millete mensup olmanın insanı daha üstün kıldığını ileri sürmez, haklarınız ve vazifeleriniz de şu ya da bu milletten oluşunuzla bağlantılı değildir, herhangi bir insan ne ise, siz de osunuzdur. mensup olduğunuz millet sizi bir takım kişilerden ayırır, bir takım kişilerle birleştirir, ancak kimliğinizi belirleyen tek faktör değildir. kimlik karmaşık bir olgudur, insan olmaktan fert olmaya kadar muhtelif kısımları vardır ve bunların bütünü kimliğinizi belirler. kimliğinizi tek bir faktör üzerinden ifade etmeniz, bir soyutlamadır, ideolojik bir seçim olabilir, hakikatin bir ifadesi değildir. "türk müsün, müslüman mısın; kimliğini türklük üzerinden mi yoksa islam üzerinden mi inşa ediyorsun" suali, "insan mısın, yoksa erkek misin; kimliğini hangisinin üzerinden inşa ediyorsun" suali kadar abes bir sualdir. aynı anda hepsi ve daha fazlasıyım ve kimliğimi hepsiyle birden inşa ediyorum.

kimlik ifadesi için ideolojik vasfı olan bir soyutlama yapılırsa ne olur? karşınızdaki vakıanın bir kısmını reddetmek suretiyle, bir gözü kör bir ideoloji ortaya koymuş olursunuz. mesela, din vakıasını gözardı edip, kimliği esas itibariyle bir ırk meselesi olarak tarif ettiğiniz zaman, ırkçılık hatasına düşmüş olursunuz. keza millet vakıasını gözardı edip kimliği sadece bir din meselesi olarak tarif ettiğinizde, ümmetçilik hatasına düşersiniz. burada sorulması gereken, kimlikle ilgili eksenin kimliğinizin hangi cüzü olduğu değildir. teoriniz açısından hangi unsurun diğerlerine nisbetle daha belirleyici olduğudur. milliyetçi islamcılık için üst sistem islamdır. bunun ümmetçi islamcılıktan farkı, "dini faktörünü eksen almanın mecburi neticesi millet faktörünü ihmal etmektir" fikrini reddetmesidir.
#236961 - sirkencubin  - 25.05.2009   10:48

milliyetçilik, kimlik şuuru ve totoloji üzerine fikir cimlastiği yapmaya çalışalım biraz...

şöyle bir şey söylenebilir mi: kimlik şuuru için eksen teşkil edecek kavram, fert için tarif şartı olan bir kavram olmalıdır ve fikriyat da bu kavram üzerinden kurulmalıdır. tarif şartı olmayan bir kavram üzerinden geçerli bir kategorizasyon yapılamaz, tarif şartı bakımından mahiyeti farklı bireyler bir küme halinde toplansa bile, bu kümede olmanın, o kümede olmaktan başka bir açıklaması yoktur. kimlik bize o ferdin "ne" olduğunu söylemelidir.

bu mantıklı görünüyor, ama neyin tarif şartı olabileceği, neyin olamayacağı hususu muallak kalıyor. ayrıca bir ferdin farklı açılardan farklı şekillerde tarif edilebileceği, birden fazla mahiyetin bir fertte toplanmış olabileceği ihtimalini dikkate almıyor.

mesela elinizde üç kalem var ve bunları bir kalem kutusuna koydunuz. siz onları o kutuya koymadan önce de hepsi kalemdi, onların ne olduklarını belirleyen, kutunun içinde olmaları değil. ama bir kalem, bir silgi ve bir kalemtraşı bir kutuya koymuş olsaydınız, bunlar için kutunun içinde olmalarından başka bir ortak nokta sözkonusu olmayacaktı. bu silgi neden kutu kümesine dahildir sualine, çünki bu silgi kutunun içinde demekten başka bir cevap veremeyecektik ve bu cevap da bir totoloji olacaktı. bahsi geçen görüş bu benzetmeyle özetlenebilir. aynı benzetme üzerinden itirazımız da ifade edilebilir.

mesela kutuya koyduğumuz kalem, silgi ve kalemtraşın hepsi kırmızı renkte olsaydı, bunların kutunun içinde olmaktan başka bir ortak noktaları daha olacaktı. ilk durumda neden başka şeyleri değil de, bu üç nesneyi kutuya koyduğumuzun bir izahı yoktu, ama şimdi var. diyelim ki kutuya bir kırmızı, bir mavi ve bir yeşil kalem koyduk. bu durumda bir izahımız olabilir mi? eğer fonksiyonu tarif şartı kabul ediyorsak olur, rengi tarif şartı kabul ediyorsak olmaz. peki doğru olan hangisi, bütün kalemleri bir kutuya ve bütün silgileri başka bir kutuya koymak mı, yoksa bütün kırmızıları bir kutuya ve bütün mavileri başka bir kutuya koymak mı? bu tamamen tarif şartı olarak hangi kıstası kabul ettiğinize bağlı, seçiminiz başkalarını bağlamaz. dahası bir kalemin aynı anda iki farklı kutuda olması mümkün değildir, ama bir ferdin aynı anda iki farklı kategoriye dahil olması mümkündür, çünki kategoriler sadece zihnimizdedir ve kategorizasyon neticede mantık itibariyle keyfi. bir teori kurarken tek bir kategorizasyon çeşidini kullanmakla ilgili bir mecburiyet de yok zannediyorum.

in ilginç tarafı, aynı mantığı aslında millet fikrini esas alanlardan da kullananlar var. bunlara göre sizin ne olduğunuzu belirleyen hangi milletten olduğunuzdur. bu tarz bir görüşe göre sizin ontolojik konumunuzu belirleyen milliyetinizdir, dininiz ise değişebilen, arızi bir vasıftır.

millet fikri ile din fikrinden birini seçmek mecburiyetinde miyiz, bunlar birbiriyle çelişiyor mu? bu sualin cevabı bu fikirleri neresinden tuttuğunuza bağlı. ırkçı türkçülük ile ümmetçi islamcılık çelişir, ikisini birden benimseyemezsiniz, ama bu sadece bu iki fraksiyon için geçerlidir, ortada bir ırkçı olmayan türkçülük ve ümmetçi olmayan islamcılık vardır ki bu kesişime milliyetçi islamcılık diyoruz.
#237485 - sirkencubin  - 25.05.2009   13:43

ırkçı olmayan türkçülük nasıl olur, ırkçılıkla milliyetçiliğin farkı nedir, zaten bunu söylemiş bulunuyoruz. keza üst sistem/ anahtar kimlik ifadeleri karşılaştırılınca islam'ın belirleyiciliği hususunda ümmetçi islamcılıkla milliyetçi islamcılık arasında fark olmadığı görülecektir.

ümmetçilik derken müslümanların birliğini, gönüldeşliğini, muhabbetini hedef alan bir anlayışı kastetmiyoruz, ümmetçilik derken ümmetin milletler halinde idrak edilmesine karşı çıkan, millet realitesini reddeden anlayışı kastediyoruz.

mesele dönüp dolaşıp her seferinde aynı noktaya varıyor aslında: milletlerden bahsetmek ümmet içinde tefrika çıkarır mı? müslüman olmak ümmetin muhabbetini garanti etmediği gibi, millet şuuruna sahip olmak da tefrikayı zorunlu olarak ortaya çıkarmaz. her ikisi de kişilere bağlıdır, ifrat ve tefritten kaçınıp kaçınmadığınıza bağlıdır.

ırkçı olmayan bir türkçülük ve ümmetçi olmayan islamcılık, bilakis, hakikatin daha dakik bir tasviri ve fiili toplumsal durumun daha aslına sadık bir tasviridir. ırkçılık da, ümmetçilik de soyutlama vasfı tesbit vasfından ileride olan kavramlardır ve cemiyette karşılıkları yoktur, cemiyette mevcut olan vasıfların birarada bulunmasıdır. bu birarada olma hali asırlar içinden süzülüp gelir, teorik zorlamayla varedilmiş değildir. bu halin şuuru da tabii ve fıtri bir şuurdur.
#237671 - sirkencubin  - 25.05.2009   14:37

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder