dinde gayet de güzel yeri olan, fransız ihtilalinin
sonucu olarak çıkan nasyonalizm ile karıştırmıyorsanız tabii ki...
milliyetçilik, milletini sevmek ve ona hizmet
etmektir. ana babanızdan, ehlinizden, asabenizden, zî-rahmlerinizden başlayıp, din kardeşlerinize ve bütün kullara doğru genişleyen
halkalardan biridir.
#44469 - sirkencubin - 17.04.2009
09:38
ne olduğunun anlaşılması için, belki de önce ne olmadığını anlamak gerekiyor, milliyetçilik kimin kimden üstün olduğu ile ilgili bir konu
değildir. keza "sol" partilerin "ulusalcı" tavrı ile de
bir ilgisi yoktur, bir skala yapılacak olsa, milliyetçilik hususunda akp,
chp'nin yüz basamak üstünde kalır. millete savaş açıp, tercihlerini hiçe sayıp, ceberrut bir azınlığın baskısı altında
tutmaya çalışmanın neresi
milliyetçilik?
#54484 - sirkencubin - 20.04.2009
12:34
nasıldı o reklam?
-akbank'a mı gidiyorsun?
+hayır, akbank'a gidiyorum...
bizdeki fikir alışverişi (!) de buna benziyor. ortada bir kelime ve lakin mazmunu herkesin
zihninde farklı, hepsi aynı kelimeyi kullanıyor, herkes başka başka şeyler
hakkında konuşuyor. milliyetçilik de
bu kelimelerden biri, kimi nasyonalizmden, kimi asabiyeden, kimi ırkçılıktan
bahsediyor. muhatabınız fikirlerini yazsa da üstüne vatanseverlik diye başlık koysa tereddütsüz
kabul edeceksiniz belki, ama başlık milliyetçilik
olunca üzerinde düşünmeden reddediyorsunuz.
diyalog yok ortada, karşılıklı monolog var...
sosyal grupların varlığı insan için tabiîdir
ve sosyal grubun olduğu yerde mensubiyet hissi de olur, dayanışma hissi de olur. zina yasak diye cimayı da yasaklamaya kalkmak ne kadar abes ise,
birileri haddi aşabiliyor diye, fıtratı
reddetmeye kalkmak da o kadar abes. kavramları birbirinden ayırmak gerek ki,
sağlıklı
bir iletişim kurulabilsin.
milliyetçilik sevmektir; nefret değil,
üstünlük iddiası değil, aşağılamak değil. milliyetçilik savunmaktır; saldırmak değil, zulmetmek değil.
milliyetçilik milletin faydasını istemektir. milliyetçilik memleketin ve
ahalisinin faydasını istemektir, hangi asıldan olursa olsun. milliyetçilik
insanları birleştirmektir, onlara hizmet
etmektir, başlarından
gaileleri gidermektir. başörtüsü zulmüne karşı durmak milliyetçiliktir, darbeye karşı durmak milliyetçiliktir, materyalizme, kozmopolitizme, dinsizliğe karşı çıkmak
milliyetçiliktir; yolu olmayan yere
yol yapmak, okulu olmayan yere okul açmak, hastaya ilaç, aça aş götürmek
milliyetçiliktir...
önce dinleyin, sonra isterseniz yine itiraz
edersiniz.
#190734 - sirkencubin - 15.05.2009
08:58
"türk kimliği"
üzerine çok spekülasyon yapıldığı ve türk kelimesi hakkında milletin kafası bir
miktar karıştığı için; türkiye'de yaşayan kırım muhacirleri, türkistan muhacirleri gibi, oğuz olmayan türkleri
muvakkaten gözardı ederek, türk
kelimesi yerine oğuz kelimesini kullanacağım ki kavram karmaşasına mahal kalmasın.
türkiye devleti (türkiyedeki devlet, daha evvel
selçuklu ve osmanlı ve el'an türkiye cumhuriyeti tesmiye olunan devlet, mevlam
payidar eyleye) oğuzlar tarafından kurulmuş olmakla birlikte, oğuzlara mahsus bir devlet değildir, oğuz olmayan tebası da, oğuzlar kadar bu devletin sahibi ve hissedarıdır. bu devleti kuranlar, kavmiyet gayreti gütmemiş,
"beylik dermekle olur, ağalık vermekle olur" düsturunu benimseyerek, bu çatı altında toplanan herkesin
faydasını gözetmiş, bununla birlikte islam'a hizmet niyet ve gayretinde
bulunmuşlardır.
uygurların yerleşik hayata geçmesi ve karahanlıların devlet halinde topluca islam'a
geçmesi ile teşekkül etmeye başlayan,
selçuklular devrinde belli bir terkip halini alan, temeli islam dinine dayanan,
türk kültüründen kaynaklanmakla birlikte, başka milletlerle kültür alışverişi içinde bulunmak suretiyle tekemmül eden ve islam
medeniyetinin bir kolu olan türk medeniyeti, bin seneye yakın süreyle
türkistan'da ve sair türk yurtlarında olduğu gibi türkiye'de de hüküm sürdükten sonra tarihe intikal etmiştir.
türk milliyetçiliği hangi asıldan gelirse gelsin türkiye'de yaşayan herkesin hakkını korumak, faydasını gözetmek, hangi yurtta yaşarsa yaşasın bütün
türklerin "dilde, fikirde, işte birlik" halinde olmasını temin etmek, türk-islam
medeniyetini ihya etmek, bir cihan devleti kurarak îlay-ı kelimetullah ve
nizam-ı alem gayesine hizmet etmek emeli, ezcümle bir fikriyat halinde ifade
edilmemiş
olsa bile, bin senedir yapılana devam
etmek ülküsüdür.
#203494 - sirkencubin - 18.05.2009
10:03
milliyetçilik kavramının kimsenin tekelinde olmadığı, dolayısıyla milliyetçilerin de tekelinde olmadığı doğrudur; ama milliyetçilerin "yanlış tanım yapıyorsunuz" demesinin bir mantığı vardır: biri savunmadığınız fikirleri size atfediyorsa, kontekst ile alakasız anlayışlardan bahsediyorsa, kendi anlayışınızı ortaya koyarsınız.
tanımların müphemliği netice itibariyle kaçınılmaz bir sorun, herhangi bir ideoloji için tekrarlanabilir.
birkaç prensip üzerinden yola çıkarsınız, tanımlanmadıkları sürece ne tarafa
çekilecekleri belli olmayan kelimeler olabilir bunlar. sonra tanımlarsınız,
nasıl yorumlandığı açıklanmadan, farklı
yönlere gidebilecek cümlelerdir muhtemelen bunlar. sonra tasavvur edebildiğiniz durumlar için bu
prensipleri açıklamaya, yorumlamaya
başlarsınız. baştan tasavvur edemediğiniz hususlar ortaya çıkarsa tekrar değerlendirir, eklemeler veya düzeltmeler yaparsınız. uygulamada
yeni sorunlar ortaya çıkabilir, neticede yorumlama işi hiçbir zaman
tamamlanmaz. iki satırlık bir tanımın
yorumu iki yüz sayfa sürebilir, o ikiyüz sayfayı görmeden, tanımı ciddiye
almamak hakkı bakidir elbette, ama ideoloji dediğiniz de böyle bir şey zaten, faraza "sosyal adalet" gibi bir
prensipten hareketle yapacağınız yorum, sonuçta sosyalizme
benzeyebileceği gibi, miliyetçiliğe de benzeyebilir, başka bir şeye de benzeyebilir. buna rağmen,
tanım bir şeylerin
netleşmeye başladığı bir noktadır,
"başka
milletlerden üstün görmemek" gibi
bir ibare, neticede nelerin yorum içinde ve nelerin dışında kalacağına dair
bir fikir verir.
#212365 - sirkencubin - 20.05.2009
08:51
milliyetçilik bir totoloji midir, değil midir, bunu tartışmayı lüzumsuz görüyorum, kendi içinde tutarlı olan her sistem netice
itibariyle bir totolojidir. ancak kimlik konusunda durup bir düşünmek lazım, bir "topluluk" ile bir
"toplum" arasında çok fark vardır, bir cemiyet, bir kabile, bir
millet içindeki fertlerin toplamından fazla bir şeydir, insan vücudunun bir hücre yığınından ibaret olmaması gibi. kimlik sosyalleşme süreciyle aktarılan özel bir vasıftır. sözgelimi "sivaslı" kimliği, sivas'ta yaşayan fertlerin toplamından ibaret bir kavram
değildir, öyle olsaydı ömründe sivas'ı
görmemiş
sivaslı diye bir şey olmazdı. bir şehirden başka bir
şehre göçen bir ailenin, yeni şehre tam uyumu ve
kimlik değiştirmesi birkaç nesil
sürer. gidilen yerde bir tür getto oluşturulmuşsa bu süre çok daha uzayabilir. bunun daha çarpıcı örneklerini amerika'nın büyük
şehirlerinde, çin mahallelerinde, italyan mahallelerinde
görebilirsiniz. kimlik sadece bir isimlendirme meselesi, altında bir gerçek
olmayan bir bilinç değildir, bir kültür
meselesidir.
türk nedir deyince kalakalmadık elbette. efradını
cami ağyarını
mani bir tarif sayılmasa bile; türk,
türk kültürünü tevarüs etmiş ve türk olma şuuru taşıyan kişidir diyebiliriz. kültürü tevarüs etmenin asgari şartı anadildir. soy kavramını "topluluk totolojisi" ile
ilgili görüp reddetsek, keza kimlik bilincini de kimliklerin karmaşıklığı dolayısıyla
bilincin de karmaşık olması sebebiyle göz ardı etsek bile, istisnası olabilmek kaydıyla, türk nedir sualine
net bir cevap verebiliriz: ilk öğrendiği dil türkçe olan kişilere türk denir.
#218305 - sirkencubin - 21.05.2009
10:43
her zamanki gibi, "hangi milliyetçilik"
suali tepemizde sallansa da, "benim dediğim milliyetçilik" cevabıyla topu taca atar ve tanımlara devam
ederim, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim, soranlara çok çok
selam ederim...
milliyetçilik kimliği ırk üzerinden inşa etmek demek değildir. o ırkçılıktır. ırkçılıkla milliyetçilik arasında
ne fark vardır? ırkçılık özellikle soy kavramı üzerinde durur ve bunu bir
üstünlük vesilesi addeder ve üzerine bir takım hak ve vazifeler inşa eder. milliyetçilik soy vakıasını reddetmez, ama bunu
nihai ve temel bir kavram olarak ele almaz. zira birincisi hiçbir zaman bir
insanın insanlığın başlangıcına kadar bütün soy ağacını çıkarmak mümkün değildir, ilm-i ensabdan nasibiniz kadar konuşabilirsiniz ancak. ikincisi saf soya sahip bir millet bulmak mümkün
değildir. üçüncüsü soyağaçlarını nihayetine doğru takip ettiğinizde, hz. adem'e ulaşırsınız ki, bu da farklı saydığınız soyların bir noktada birleşmesi ve
aynileşmesi, farkın neticede ortadan
kalkması demektir. insanların farklı kökenlerden türediğini düşünmeyen birinin
ırkçı olması tuhaftır. diyelim ki soy
kavramını mutlak bir ölçü değil de,
pratik anlamda tespit edilebildiği kadarıyla bir ölçü kabul ettiniz. bundan ne netice çıkarabilirsiniz? şu ya da bu soydan
gelmiş olmanın size yüklediği hak ve vazifeleri ne ile açıklayabilirsiniz? üstünlük iddiasını neyle destekleyebilirsiniz? eğer kendinizi "kutlu soy" veya "seçilmiş soy" olarak takdim edecekseniz, buna inanç
alanından bir referans göstermek durumundasınız. bir müslümanın böyle bir şey yapamayacağı
açıktır. eğer üstünlüğü kültüre dayandıracaksanız, kime göre neye göre suali
yakanızı bırakmaz. eğer üstünlüğü biyolojik kriterlere dayandıracaksanız, aynı sual yine yakanıza yapışır: size göre cermenler üstün olabilir, bana göre ise
zulular üstündür. neticede "çünki öyle" demekten başka bir açıklamanız
olmaz, o da başka bir izaha hacet
duymaksızın kendini üstün gören, buna
inanan kişilerden
başkasını mutmain kulmaz.
milliyetçilik soyu, milleti teşkil eden unsurlardan
biri olarak ele alır, bunun yanında
kültür ve şuur
da önemlidir ve hatta netice itibariyle daha önemlidir. milliyetçilik şu ya da bu millete mensup olmanın insanı
daha üstün kıldığını ileri sürmez,
haklarınız ve vazifeleriniz de şu ya da bu milletten oluşunuzla bağlantılı
değildir, herhangi bir insan ne ise,
siz de osunuzdur. mensup olduğunuz millet sizi bir takım kişilerden ayırır, bir takım kişilerle birleştirir, ancak kimliğinizi belirleyen tek faktör değildir. kimlik karmaşık bir olgudur, insan olmaktan fert olmaya kadar muhtelif
kısımları vardır ve bunların bütünü kimliğinizi belirler. kimliğinizi tek bir faktör üzerinden ifade etmeniz, bir soyutlamadır, ideolojik bir seçim olabilir,
hakikatin bir ifadesi değildir. "türk müsün,
müslüman mısın; kimliğini türklük üzerinden mi yoksa islam üzerinden mi inşa ediyorsun" suali, "insan mısın, yoksa erkek misin;
kimliğini
hangisinin üzerinden inşa ediyorsun"
suali kadar abes bir sualdir. aynı anda hepsi ve daha fazlasıyım ve kimliğimi hepsiyle birden
inşa ediyorum.
kimlik ifadesi için ideolojik vasfı olan bir
soyutlama yapılırsa ne olur? karşınızdaki vakıanın bir kısmını reddetmek suretiyle, bir gözü kör bir ideoloji ortaya koymuş olursunuz. mesela, din vakıasını gözardı edip, kimliği esas itibariyle bir
ırk meselesi olarak tarif ettiğiniz zaman,
ırkçılık hatasına düşmüş olursunuz. keza millet
vakıasını gözardı edip kimliği sadece bir din meselesi olarak tarif
ettiğinizde, ümmetçilik hatasına düşersiniz. burada sorulması gereken, kimlikle ilgili eksenin
kimliğinizin
hangi cüzü olduğu değildir. teoriniz
açısından hangi unsurun diğerlerine nisbetle daha belirleyici olduğudur. milliyetçi islamcılık için üst sistem islamdır.
bunun ümmetçi islamcılıktan farkı, "dini faktörünü eksen almanın mecburi
neticesi millet faktörünü ihmal etmektir" fikrini reddetmesidir.
#236961 - sirkencubin - 25.05.2009
10:48
milliyetçilik, kimlik şuuru ve totoloji
üzerine fikir cimlastiği yapmaya çalışalım biraz...
şöyle bir şey söylenebilir mi: kimlik şuuru için eksen teşkil edecek kavram, fert için tarif şartı olan bir kavram olmalıdır ve
fikriyat da bu kavram üzerinden kurulmalıdır. tarif şartı olmayan bir kavram üzerinden geçerli bir kategorizasyon yapılamaz, tarif şartı bakımından
mahiyeti farklı bireyler bir küme halinde toplansa bile, bu kümede olmanın, o kümede olmaktan başka bir açıklaması
yoktur. kimlik bize o ferdin
"ne" olduğunu söylemelidir.
bu mantıklı görünüyor, ama neyin tarif şartı olabileceği, neyin olamayacağı hususu muallak kalıyor. ayrıca bir ferdin farklı açılardan farklı şekillerde tarif
edilebileceği, birden fazla mahiyetin
bir fertte toplanmış olabileceği ihtimalini dikkate almıyor.
mesela elinizde üç kalem var ve bunları bir kalem
kutusuna koydunuz. siz onları o kutuya koymadan önce de hepsi kalemdi, onların
ne olduklarını belirleyen, kutunun içinde olmaları değil. ama bir kalem, bir silgi ve bir kalemtraşı bir kutuya koymuş
olsaydınız, bunlar için kutunun içinde
olmalarından başka bir ortak nokta sözkonusu olmayacaktı. bu silgi neden kutu kümesine dahildir sualine, çünki bu silgi
kutunun içinde demekten başka bir cevap veremeyecektik ve bu cevap da bir totoloji olacaktı. bahsi geçen görüş bu benzetmeyle özetlenebilir. aynı benzetme üzerinden itirazımız
da ifade edilebilir.
mesela kutuya koyduğumuz kalem, silgi ve kalemtraşın hepsi kırmızı renkte olsaydı, bunların kutunun içinde olmaktan başka bir ortak noktaları
daha olacaktı. ilk durumda neden başka şeyleri değil de, bu üç nesneyi kutuya koyduğumuzun bir izahı yoktu, ama şimdi var.
diyelim ki kutuya bir kırmızı, bir mavi ve bir yeşil kalem koyduk. bu durumda bir izahımız olabilir mi? eğer fonksiyonu tarif
şartı kabul ediyorsak olur, rengi
tarif şartı
kabul ediyorsak olmaz. peki doğru olan hangisi, bütün kalemleri bir kutuya ve bütün silgileri başka bir kutuya koymak
mı, yoksa bütün kırmızıları bir kutuya
ve bütün mavileri başka bir kutuya koymak mı? bu
tamamen tarif şartı olarak hangi kıstası
kabul ettiğinize
bağlı, seçiminiz başkalarını bağlamaz. dahası bir kalemin aynı anda iki farklı kutuda
olması mümkün değildir, ama bir ferdin aynı
anda iki farklı kategoriye dahil olması mümkündür, çünki kategoriler sadece
zihnimizdedir ve kategorizasyon neticede mantık itibariyle keyfi. bir teori
kurarken tek bir kategorizasyon çeşidini kullanmakla ilgili bir mecburiyet de yok
zannediyorum.
işin ilginç tarafı, aynı mantığı aslında millet fikrini esas alanlardan da kullananlar var. bunlara göre sizin ne olduğunuzu belirleyen hangi
milletten olduğunuzdur. bu tarz bir
görüşe
göre sizin ontolojik konumunuzu belirleyen milliyetinizdir, dininiz ise değişebilen, arızi bir vasıftır.
millet fikri ile din fikrinden birini seçmek
mecburiyetinde miyiz, bunlar birbiriyle çelişiyor mu? bu sualin cevabı bu fikirleri neresinden tuttuğunuza bağlı. ırkçı türkçülük ile ümmetçi islamcılık çelişir, ikisini birden benimseyemezsiniz, ama bu sadece
bu iki fraksiyon için geçerlidir, ortada bir ırkçı olmayan türkçülük ve ümmetçi
olmayan islamcılık vardır ki bu kesişime milliyetçi islamcılık diyoruz.
#237485 - sirkencubin - 25.05.2009
13:43
ırkçı olmayan türkçülük nasıl olur, ırkçılıkla
milliyetçiliğin
farkı nedir, zaten bunu söylemiş bulunuyoruz. keza üst sistem/ anahtar kimlik ifadeleri karşılaştırılınca islam'ın belirleyiciliği hususunda ümmetçi islamcılıkla
milliyetçi islamcılık arasında fark olmadığı görülecektir.
ümmetçilik derken müslümanların birliğini, gönüldeşliğini,
muhabbetini hedef alan bir anlayışı kastetmiyoruz, ümmetçilik derken ümmetin milletler halinde idrak edilmesine karşı çıkan, millet realitesini reddeden anlayışı kastediyoruz.
mesele dönüp dolaşıp her seferinde aynı noktaya varıyor
aslında: milletlerden bahsetmek ümmet
içinde tefrika çıkarır mı? müslüman olmak ümmetin muhabbetini garanti etmediği gibi, millet şuuruna sahip olmak da tefrikayı zorunlu olarak
ortaya çıkarmaz. her ikisi de kişilere bağlıdır, ifrat ve tefritten kaçınıp kaçınmadığınıza bağlıdır.
ırkçı olmayan bir türkçülük ve ümmetçi olmayan
islamcılık, bilakis, hakikatin daha dakik bir tasviri ve fiili toplumsal
durumun daha aslına sadık bir tasviridir. ırkçılık da, ümmetçilik de soyutlama
vasfı tesbit vasfından ileride olan kavramlardır ve cemiyette karşılıkları yoktur, cemiyette mevcut olan vasıfların birarada
bulunmasıdır. bu birarada olma hali asırlar içinden süzülüp gelir, teorik
zorlamayla varedilmiş değildir. bu halin şuuru da tabii ve fıtri
bir şuurdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder