lisan ismi olmaktan başka "türk'e has şekilde, türk gibi, türk tarzında" mânâlarına gelen kelime.
#2261434 - sirkencubin - 20.10.2011
22:48
ingilizce ve arapça gibi dillerin 1-2 milyonda
kalan muhtemel kombinasyonlarına karşılık 300
milyar kombinasyon çekebilme kapasitesiyle, "arapça değil mi uydur uydur
söyle" tezini çürüterek "türkçe
değil mi
uydur uydur söyle" tezini
destekleyen güzel dilimiz. tarih de şahittir,
çok çekmiştir
türkçe.
#2261435 - sirkencubin - 20.10.2011
22:49
türkçe fiiller bakımından muhtemelen bütün batı
dillerinden daha zengin olmakla beraber, isimler bakımından yeterli sayıda
kelime ihtiva etmediği gözlenmektedir. bu sebeple
bilhassa batı medeniyetinden gelen kavramları karşılamakta sıkıntı
çekilmektedir. ingilizce'den türkçe'ye
tercüme yaparken, birbirine yakın manaları olan, ama aralarında nüanslar
bulunan beş
ingilizce kelimeyi karşılamak üzre üç tane türkçe kelime güç bela çıkarılabilmektedir ve onların da yalnız biri
öztürkçe olmaktadır. bu neden böyledir? türkler iki defa mensup bulundukları
medeniyet dairesini değiştirmiş, üstelik yerleşik medeniyete bir
takım milletlere göre geç intikal etmişlerdir. hiç bir dil işin en başında, nisbeten saf
olduğu
dönemlerde çok zengin değildir. o dili
konuşan
topluluk geliştikçe, gerek kendi
dilinin imkanları içinde yeni kelimeler ihdas etmek suretiyle, gerekse temasta
bulunduğu
medeniyetlerin dillarinden istifade
ederek, onlardan kelime "ödünç almak" ve zaman içinde bu kelimelerin
bir kısımı kendi diline mal etmek suretiyle, dilini de geliştirir. batı dilleri için bu tür alışverişler hep birbiri
üzerine eklenen bir süreçte cereyan ederken, türkçe önce bol miktarda çince ve sanskritçe kelime almış, sonra
bunların çoğunu
unutmuş, arapça ve farsça yardımı ile
ihtiyaçlarını karşılayan, kendine yeten bir dil
meydana getirmiş, ancak batı medeniyetinin meydan okuması sırasında yine zaafa
düşmüştür. tanzimat'tan sonra karşılanması gereken pek
çok sayıda fransızca kavram; türk
dilinin yapısı, grameri maalesef asırlardan beri süren bir ihmal sebebiyle pek
bilinmediği
için, arapça ve farsçadan
faydalanılarak türkçe'ye kazandırılmaya çalışılmıştır. aynı zamanda "batı dilleri -frenkçe- nasıl latince ve grekçe'den
istifade ediyorsa, biz de arapça ve farsça'dan istifade ederiz" mantığı da bu süreçte rol
oynamıştır. tamamen arapça tadında
olsa da, belli bir süre için kendi içinde tutarlı bir -türkçe demek zor belki
ama- yerli terminoloji pek çok branş için temin edilmiştir. ancak millî yönelişler çerçevesinde dilde özleştirme
akımının başlaması ile türk dili en az on asırlık dil mirasını reddedip, her şeyi yeni baştan inşa etmeye kalkışınca, bir de tarama ve derleme çalışmalarının sonuçlanması
beklemeksizin her şeyi türetme yoluyla yapmaya çalışınca, üstelik anlayan anlamayan, dil bilgisi olan
olmayan herkes bir iki kelime türetmeye kalkışınca elde edilen tek netice kaos olmuştur. şimdi herkes birbirini boğazlasın bakalım: yangı mı, iltihap
mı, inflamasyon mu? yapılması gerken kelimeler hakkında köken takıntısına bir
son vermek ve kendi malımız haline getirebildiğimiz her kelimeyi kullanmaktır.
bilim dili ve terminoloji söz konusu olduğunda, iş hassas bir hal almaktadır. terimler kendi içinde bütünlikleri olan öbekler
oluştururlar
ve her birinin net bir tarifi olmalıdır.
işaret
ettikleri kavramı kaba taslak değil, ince
bir şekilde
ifade etmelidirler. standart olmalı ve
herkes tarafından anlaşılmalıdırlar. bir disiplinin
terminolojisini olduğu gibi bir dilden başka bir dile aktarmak gerçekten müşkil bir iştir. terminoloji konusunda elden geldiği kadar türkçeleştirmek, ama işi yabancı kelime düşmanlığı seviyesine
vardırmamak, uluslararası
terminolojiden yan çizmemek gerekir.
konuşur, düşünür, tartışırken hep konuları birbirine karıştırırız. edebi dil, bilim dili, konuşma dili başka başka
bahislerdir. uluslararası terminoloji
kullanmak başka, yabancı dilde eğitim bambaşka bir meseledir. hangi terimi kullanırsanız kullanın
ana dilinizde cümle kurmak mecburiyetindesiniz. yabancı dilde eğitim için mazeret
olamaz.
konuyu incelerken kapasite ve potansiyel arasındaki
farkı gözden kaçırmamak gerekir. türkçe elbette en az herhangi bir dil kadar
gelişme
ve istenileni ifade etme yeteneği olan bir dildir (potansiyel). ama maalesef zaman zaman anlatılan
kavramlar için türkçe'deki kelime sayısının yetmediği gözlenmektedir (kapasite). ihtiyacı karşılayacak bütün
kelimelerin sadece türkçe kök ve ekler
kullanılarak türetilmesi ütopik bir proje olduğu kadar, hem gereksiz hem de yanlıştır. kelimeler
sadece soyut ses işaretleri değil, kültür taşıyıcısıdır ve tabiî
gelişmelerine müdahele etmek ifade güçlerini zaafa düşürebilir. bilhassa uzun zamandır dilde yerleşik kelimeleri atmaya
kalkışmak cinayettir. gül kelimesi
farsçadır diye atıp yerine türkçe kökenli bir kelime koyarsanız, sadece bir
çiçeğin
ismini değiştirmiş olmazsınız, peşinden pek çok deyim, pek çok tamlama, atasözü, edebi cümleler, çağrışımlar kayar gider. yeni karşılaşılan kavramlara ise ilk adımda bir türkçe
karşılık vermek elbette en makbul davranıştır, yabancı bir kelime türkçe'de tutunmadan önce türkçe güzel bir karşılık verilirse isabet
olur. ama akın akın gelen pek çok
kavramın hepsini birden, ıkınıp sıkınarak sadece türkçe kök ve eklerle karşılamaya çalışmak
akıllara ziyan bir davranıştır. kaldı
ki bu işlere
burnunu sokanların bir kısmı doğru dürüst türkçe bilgisi olmayan, bir dil bilgisi kitabını baştan sona okuyup
okumadığı belli olmayan, edebiyata
vukufu, lugate hakimiyeti bulunmayan kişilerdir.
ayrıca da canı isteyenin bulup uydurduğu farklı karşılıklar kargaşaya yol açmaktadır.
manner, behaviour, attitude, conduct: bir metin
içinde geçen bu kelimeleri sadece öztürkçe kelimeler kullanarak karşılayabilir misiniz? efendim, biz üç tane yeni kelime türeteceğiz derseniz, kolay gelsin, daha kaç kelime türetmeniz gerektiğini bilemiyorum. ama en azından mevcut arapça kökten gelen
kelimeleri kabul edip kalan ihtiyacı türetme yoluyla karşılamayı kabul
ederseniz, yapılacak iş biraz daha makul
boyutlara iniyor.
(ben manner ve attitude'u tavır, behaviour'u
davranış, conduct'ı da metin içindeki manasına karşılık gelecek şekilde
hareket -"hareketlerine dikkat et"
ibaresindeki şekli- ile karşılamıştım.)
(sirkencubin, 29.03.2003 00:01
#2274545 - sirkencubin - 30.10.2011
13:24
türkçe'nin teknik olarak bir çok dilden daha
kullanışlı
olduğu kanaatini -aslında başka dilleri pek
bilmemek sebebiyle haddim olmayarak- paylaşsam da, az sayıda kelime ile çok mânâ ifade etmenin bir
meziyet mi, yoksa zaaf mı olduğu tartışılır.
bu bakımdan türkçe matematiğinin bazı fasıllarının, geliştirilmesi gereken
hususlar olarak işaretlenmesi yerinde olacaktır. esasen kelimelerin cümle içinde mânâ kazanması, bildiğim kadarıyla türkçe'ye has bir hã¢l değildir, bütün diller için caridir. lakin az kelimeye çok vazife yüklenmiş olması, türkçe açısından bu durumun önemini
arttırmaktadır. bazen siyak ve sibaka bakarak kelimenin tam olarak hangi mânâda
kullanıldığını
tesbit etmek mümkün olsa da, vuzuhu
arttırması gereken kelimelerin karışıklığa sebep olduklarına şahit
olmak da muhtemeldir. kelimelerin
belirli tariflerinin olması yazı, konuşma ve düşüncede açıklığı sağlamak bakımından
elzemdir. diğer taraftan nüansların
tek kelimeyle ifade edilmesi, nüanslar
hakkında düşünme
alışkanlığı edinmeyi müşkil kılacağından, dil için iftihar vesilesi sayılamaz. mesela "gelin"
kelimesinin (isim olandan bahsediyorum, çekimli fiil olandan değil) üç ayrı mânâsı bulunmaktadır, böylece çarpma işlemini tatbik ederek
gelin kelimesini üç kelime değerinde kabul
edebiliriz. bu iyi gibi görünse de, gelin
kelimesinin üç ayrı mânâsı bulunduğunu fark edenleri saymak gibi bir işlem yürütmeye
kalktığımızda keyfimiz kaçabilir. durumun
diğer bir
mahzuru da, kontekste bağlı nüansların zaman
içerisinde kalıcı olacak şekilde
kaydedilmelerindeki güçlük sebebiyle doğmaktadır. bir neslin bir kelimeyi kullanırken aslında ne kasdettiğini yazılı bir
kaynakta bulamayan başka bir neslin, o
nesille irtibatı kopma tehlikesi içindedir. böyle olmasaydı, sonsuz çağrışımları olan tek bir
kelime ile de yeteri kadar iletişebilirdik.
#2274608 - sirkencubin - 30.10.2011
14:08
bazen kelimelerin birebir değil hiç türkçe karşılığı
olmayabilir. belli bir konuda tercüme
yaparken birbirine yakın mânâ taşıyan beş adet ingilizce
kelimeyi karşılamak üzere üç adet türkçe kelimeyi -arapça kökenliler de dahil- ıkına sıkına çıkardığınız durumlarda türkçe
kelime yerine ingilizcesini -yahut
hangi dilden tercüme yapıyorsanız, o dildekini- kullanmayı uygun bulmasanız
bile, kullandığınız türkçe kelimenin hemen yanına bunu söylerken hangi yabancı
kelimeyi kasdettiğinizi de ekleme ihtiyacı hissedersiniz. böylece yazıdaki nüansları kaybetmemeye çalışırsınız. türkçe fiil kökleri bakımından muhtemelen bütün
avrupa dillerinden zengin olmakla birlikte, isimler ve hele de terimler
bakımından yeterince işlenmemiş halde bulunmaktadır.
bunu aşmak
için de konu hakkında geniş vizyon sahibi olmak ve kelime kökeni faşizmini ve
benim kelimem senin sözcüğünü döver inadını bir yana bırakıp işimize gücümüze bakmak gerekir.
#2279260 - sirkencubin - 02.11.2011
00:10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder