kuşçu
gönülleri okur, görmek istemediğiniz yüzünüze ayna
tutar kuşçu, iyidir, hoştur. dervişmeşrep bir zat olmanın
ötesinde düpedüz derviş havası vermektedir.
"çayda safa, çayda şifa" dediğini duymasak bile
demiş farz edip, her daim çay içmesini
dervişliğine
en kavi delil tutsak yakışır. ha aşk ateşi,
ha çay ateşi... evliya olmasına ramak kalmış bir tiptir. kuşlarla ilgisi gönül terbiyesine eşlik eden
sanatlar yahut zenaatlar cümlesinden mütalaa edilebilir, gül yetiştirmek gibi,
ekmek pişirmek
gibi. aşması halinde kendisinden kuşçu baba diye bahsedilebilir. tatlı dili, hoş şivesi varken çay başkaca şeker de
istemez haddizatında.
(sirkencubin, 01.01.2003 22:30 ~ 22:31)
bozo'ya bir küfe laf giydirdikten sonra, "övmek
cellatlıktır, öven de övünen de cinayet işlemiştir"
gibi bir şeyler
söyleyen zat. yusufla çatıda
oturuyorlar, sadece kuşçu ve yusuf var. kuşçu üç bardağa çay
dolduruyor, yusun'un şaşkın bakışları önünde
bozo çıkıp geliyor. kuşçu ya çok hassas
kulaklı ya keramet sahibi diyorsunuz, sonra
bozo'nun daha önce söylediği ve kendisinin işitmesinin mümkün olmadığı sözleri söyleyiveriyor. kuşçu... her
eve lazım.
dün aklıma tuhaf bir soru takıldı: yusuf yahut kuşçu olma imkanım
olsaydı, hangisi olmayı seçerdim? yusuf
olmak isterdim, kuşçu'yu sevebilmek ve kuşçu tarafından
sevilebilmek için.
(sirkencubin, 03.03.2003 21:17)
#2278603 - sirkencubin - 01.11.2011 19:45
ağabey
deli yürek dizisinden bir karakter.
dizide ismi hiç telaffuz edilmemekle birlikte soyadının oğuz olduğu bilvesile işitilmektedir. devlete derin bir inançla bağlı ve devlet için, görev için hiç bir şeyi yapmaktan çekinmeyecek bir karakterdir. bütün dizi boyunca yusuf miroğlu'nu birime kazandırmaya çalışmış, ama başarılı olamamıştır. bu iki isim, devlet ve bilhassa da derin devlet hakkındaki çelişen fikirlerin çatışmasını temsil etmektedir. farklı prensiplere sahip ve prensiplerini sonuna kadar takip etmekte azimli iki insanın tavırları da buna göre şekillenmektedir. devalüasyon vurgunu ile ilgili bir para ele geçirildiğinde bunun ne yapılacağı hususu gündeme gelmiş; ağabey bu paranın devletten çalındığını ve ona iade edilmesi gerektiğini söylerken, miroğlu (the robin hood) bunun milletin parası olduğunu söylemiş ve parayı fakir fukaraya dağıtmıştır. görünüşte zaman zaman gerçekten şiddetlenen sürtüşmenin ötesinde aslında derinde aralarında baba-oğul sevgisi gibi derin bir bağlılık bulunmaktadır. görev neyi gerektiriyorsa yapmaktan çekinmeyen ağabey, hem miroğlu'nun ölüm emrini verebilmiş hem de onun için hayatını tehlikeye atabilmiştir. zeynep ağabey'in kızıdır ve haliyle ağabey, miroğlu'nun kayınpederidir. karakteri demir karahan canlandırmıştır.
#2279353 - sirkencubin - 02.11.2011 01:19
eren eylül
araya gitmiş gariban bir çocukcağızdır. biraz boş, biraz delidolu, biraz asi, inatçı, itaatsiz; olamamış, dolamamış, kendini bulamamış bir "çocuk"tur, ama kötü biri değildir esasında. isyankârlığı bilhassa ablaya karşı olsa da, aynı asi tavırlar ablada da olduğuna göre, biraz soya çekim var gibi. belki de bütün cengaverlik çıkışlarının altında şirret bir abla karşısında kendini ispatlama çabası var.
bu garibim en önce mikrop erdal* ile takılıyordu. erdal o zamanlar abla hanımın arkadaşı canan ablasının çıktığı şahıs idi ve henüz enfekte edici potansiyeli tam manasıyla anlaşılamamıştı. erdal iti, deve tuncay, abidin bir ekip idiler ve sağlık sektöründe çevirdikleri dolaplarda eren efendi'yi paravan edindiler. toy çocuk, "elin adamı bana bu kadar itibar gösterir mi, durduk yerde" demedi, diyenleri de dinlemedi, neticede ihale üstüne kaldı, düştü mapus damlarına. orada da "ezilmesin yazıktır" diye torpil marifetiyle çakır ağasının koğuşuna nakledilince, burnunu sokmak için arayıp durduğu pisliğin âlâsını buldu. buldu ya, ne batabildi, ne çıkabildi. mayasının mayfa işinde mesafe kaydetmek için fazla saf olduğunun farkında olmadan, önce çakır'ın, sonra şahin ağa'nın kanatları altında, racon öğrendi, "terbiye" aldı, şahin ağa'nın tabiri ile "ermiş" oldu. sonradan abidin'in şahadeti ile hürriyetine kavuşup çıktı dışarı, lakin ne iş yapacak bu çocuk? atsan atılmaz, satsan satılmaz bir serseri mayın. deli hikmet'in yanında takıldı bir müddet, ama iki asabi adam bir yerde, biraz zor. neticede hikmet sinir bastığından mıdır, yerinde durmayacağını gördüğünden midir bilinmez, "başka yerde harcanacağına, senin gözünün önünde olsun" diye, kendi eliyle götürüp polat'a teslim etti çocuğu. polat ne yapsın? o da bekçi diye, ablasının başına dikti tazeyi. ezcümle bu kadardır eren eylül'ün mafya mensupluğu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder