ahmed haşim de yahya kemal gibi, lisede edebiyat okuyup saha hakkında engin
malumat edinen bilumum zevat tarafından eski tarz bir şair olarak algılansa
da, işin doğrusu yahya kemal gibi ahmed haşim'in de modern şiir anlayışının türkiye'deki temsilcilerinden olduğudur. aruzla yazmış olmaları ve sırtlarını şeyh galib
vasıtasıyla geleneğe dayamış bulunmaları bir yana, türk şiirine ciddi bir teceddüd nefesi üflemişlerdir. diğer yandan takipçileri olan nesil, her ikisinin de talebesi olup ikisi arasında
ikiye bölünmüş bulunan ahmet hamdi tanpınar gibi bir kaç istisna bir yana
bırakılırsa, ders almak ve şiir söylemek yerine
put yıkma cengaverliğine kalkışmıştır.
ahmed haşim
türkçe'nin son asrında yetiştirdiği nadir şairlerden
olduğu halde, en çok alay mevzuu olan
ve en az anlaşılan şairlerden olmuştur. bugün
ortalığı
saran şiir sefaletinin faturasını hangi tarafa yazmalı bilmem. en iyisi "melali anlamayan nesli" ciddiye
almak tenezzülünde bulunmamaktır.
(sirkencubin, 04.02.2003 21:14 ~ 01.08.2003 10:15)
yahya kemal ile ahmed haşim arasındaki
geçimsizlik düşünülünce gerçekten de birbirlerinin mafevkıne çıkmak istemiş
olabilecekleri bir yana, bütün
benzerliklerinin ötesinde iki şairin farklı oldukları, çok da fazla mukayese edilmemeleri gerektiği, aralarında "alt-üst" ilişkisi bulunamayabileceği
kanaatindeyim. meşrebleri arasında fark
vardır: biri bir deryanın yüzünü baştan başa fethetmeye
çıkmış, diğeri bir gölün dibini
bulma azmiyle daldıkça dalmıştır. biri
cepheyi tezyin eder, her dala konar, her telden çalar biraz hercai, çokça ihtişamlı, debdebeli bir dil imarcısıdır. diğeri cepheden ziyade
deruna bakar, türkçe'yi sonradan öğrenmekten olacak, cephesi biraz derbederdir zaten. belli bir mevzuu
vardır, nasreddin hoca gibi sazın doğru yerini bulmuştur, hep oradadır. halet-i ruhiyenize göre bir vakit birini diğer vakit diğerini
tercih edebilirsiniz.
(sirkencubin, 04.02.2003 21:25 ~ 01.08.2003 10:16)
oturup şiir anlayışını yazan şairlerimizdendir. şiir hakkında bazı mülahazalar başlıklı bu yazı dergah dergisinde neşredilmiştir (nr. 8, 5 ağustos 1337/
1921, s.113-114). dergah yayınları tarafından çıkarılan "bütün şiirleri"nin baş kısmında da yer alır. yazı baştan sona umumiyetle şiirde mânâ kavramı etrafında dolaşmaktadır.
ahmed haşim'in aleytarlığı şiirde mânâya değil, şiiri nesir ve fikir yazısı haline sokmaya yönelik
mânâ anlayışınadır. şiir öncelikle bir
duyuş meselesidir, his ve hayal işidir, gündelik mantığın kenarında kalan ve gündelik dille ifade edilemeyeni söyleme gayretidir. hal
böyle olunca müphemlik ve semboller kaçınılmaz vasıtalar halini alır.
"mevzu, gece içinde güller gibi, cümlenin
ahenkli karanlığında ve muattar heyecanı içinde bir nîm-şekl
olarak, ancak sezilir bir halde
bırakılırsa muhayyile onun eksik kalan aksâmını ikmâl eder ve ona hakikatten
bin kerre daha müheyyic bir vücut verir. harabelerin, uzaktan gelen seslerin, nâtamam
resimlerin, kaba yontulmuş heykellerin güzelliği hep bundandır."
evet, şiir -aslında
san'at- öncelikle bir güzellik işidir.
(sirkencubin, 04.02.2003 21:38 ~ 21:50)
falih rıfkı şöyle der:
"haşim
yalnız herkesle değil, ara sıra
kendisiyle de bozuşur bir adamdır. fakat yalnız
zevksizlerle barışmaz." falih rıfkı'nın
yazdıklarından okuduğum satırlar arasında, hatırladığım kadarıyla yalnızca
bu okumaya değer bir ifade ihtiva eder.
şiir aynı
zamanda bir zevk meselesidir ve belki de zevk de biraz iz'an meselesidir.
(sirkencubin, 04.02.2003 21:43)
ömrüm benim bir ateşti,
beşir
ayvazoğlu'nun ahmed haşim hakkındaki nefis
biyografisi, okunması gereken bir
eserdir. bir yandan bunu okurken bir yandan da ahmed haşim'in şiirlerini okuyunca katmerli bir lezzet kazanıyor.
(sirkencubin, 05.02.2003 19:53 ~ 19:56)
#2273191 - sirkencubin - 29.10.2011
14:24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder