5 Ocak 2013 Cumartesi

türk solu / ekşi


sol olmadığı gibi, aslında sosyalist/ komünist veya inkılapçı/ kemalist/ atatürkçü de olmayan bir zümredir. aralarında çeşitli jeolojik dönemlerden kalma katmanlar bulunmakta ise de esas itibariyle, daha çok duygusal yolla benimsenen belirli dinamikler etrafında toplanmış amorf bir kitledir. bu dinamikler çok kısa bir ifadeyle batıya yönelmiş olmak sözüyle özetlenebilir. bu kitleyi batı ile irtibatlandıran göbek bağı "hayat tarzı"dır. bunun içinde de batı tarzı giyinme, alkol tüketebilme ve serbest izdivaç bahisleri bilhassa ön plandadır. bunun dışında 18-19. yüzyıl avrupasının aydınlanmacı-pozitivist görüşleri etrafında oluşmuş bir jöntürk zihniyetini de az çok sürdürürler. kimlik reddi bakımından tevfik fikret'in takipçileri sayılabilirler. batı'ya açık olmaları sebebiyle batı kaynaklı fikirleri genel olarak sağdan daha çabuk kavradıkları söylenebilir. ancak uygulamada aynı beceriyi gösterebildikleri tartışılır, ülkücülerin töre kavramını zedelemek için ne lazımsa yaptığı gibi, bunlar da emek ve hak gibi kavramların aleyhinde çalışmaktadırlar.

(sirkencubin, 18.06.2003 09:27)

herkes aynı anlamda kullanmadığı için karışıklığa yol açan bir kelime grubu.

buyurun diyaloğa:

sirkencubin -> kan ve para: (#6656476)

chp'yi sol sandığım falan yok, üzülmeyin

o yazıda yer alan eleştiri türkiye'de genelde sol şeklinde bilinen kitle ile ilgili daha önce yazdığımla benzerlik gösteriyor (#2981987) ona işaret ediyordum sadece. türkiye'de sol var mı, bilmiyorum...

kan ve para- estağfurullah.. benim de tepkim chp gibi açık açık derin devlet sağ politikalara yönelmiş, nasyonal sosyalizmin nurlu ufuklarına kanat açmış bir parti hakkında yazılmış bir yazıdan bütün bir sola genelleme çıkarılmasınaydı..

türkiye'deki solun genel olarak solun evrensel değerlerinden kopuk olması doğrudur. ama türkiye'de hakiki anlamda sol da vardır, solcu da; yeter ki gönül görmek istesin..

sizin verdiğiniz linkteki yazıyı da okudum.. doğru başlayan ve fakat "bunun içinde de batı tarzı giyinme, alkol tüketebilme ve serbest izdivaç bahisleri bilhassa ön plandadır." gibi akıllara zarar, gerçekliğe hiçbir noktasından temas etmeyen bir tespitle tam aksi istikamete yöneldiğini söyleyebilirim.

sirkencubin -> kan ve para: n. mert'in yazısında geçen hadise, chp dolayısı ile zikrediliyor, ama bence chp'den daha geniş bir topluluğa genellenebilecek bir husus. hayat tarzı konusunda kıyafet, alkol ve seks konusunun ön planda olduğu benim gözlemim. bundan "sosyalistler" böyle gibi bir mana çıkardığımı düşünmeyin. çok kaba bir tasnifle ülke insanını muhafazakar-modernite taraftarı gibi ikiye ayırdığınızda bir tarafta kalan ve doğru ya da yanlış sol diye anılan topluluğun ortak özellikleri ile ilgili gördüğüm bir şey bu. şu sözlükte en çok fırtına koparılan kavramlara bakarsanız, hak vereceğinizi ümit ediyorum. yani, emekle, hakla, barışla vb hususlarla doğrudan bir ilgisi olmadığı halde, belirli bir hayat tarzının güvencesi adına solda görünen insanlar çok fazla sayıda ve her fırsatta öne çıkıyorlar... bu benim gözlemim, elbette yanılmış da olabilirim, bu da insani bir hal

bu arada yazının (n. mert'in yazısı) genelinden değil, sadece ayakkabılarla ilgili anekdottan bir genelleme yaptım. bence kültürel konuların algılanması hakkında ilginç bir sembol. yoksa chp gibi sapına kadar alaturka bir parti üzerinde konuşmaya değmez bile.

bilmiyorum hiç rastladınız mı bunu savunduğum entrylere, ama kanaatimce türkiye'de sağ ve sol denen insanlar aslında birbirlerinden çok farklı değiller, pek çok arızayı paylaşıyorlar, ayrıştıkları noktalar o kadar fazla değil...

kan ve para- elbette, olabilir tabi.. ama bence bu tespiti böyle yorumlamanız da jakoben - elitist kesimlerin (rahatlıkla chp de diyebiliriz buna) sol'u temsil etmesi gibi bir hilkat garibesi durumu bu toplumun yaşamasından kaynaklanıyor. eğer söz konusu tespitiniz chp için geçerli olsaydı, hak verebilirdim. ama türk solu böyledir dediğiniz zaman bambaşka bir yere gideriz. kadın - erkek ilişkilerinde islami örgütlenmeleri aratmayacak denli tutucu olan, alkol kullanımına kökten karşı olan marksist örgüt ve marksist sayısı azımsanmayacak denli çoktur. batılı giyim tarzından ne kastettiğiniz pek muallak; eğer kastınız mini etek vs. gibi şeylerse bunun da söz konusu kesimler için bir gerçekliğe denk düşmediğini söyleyebilirim.

özetle sizin sol adına çıkarım yaparken örneklediğiniz kesim, doğası gereği solla en ufak bir ilişkisi bulunmayacak olan seçkinci, elitist kesimlerdir.. solculuk adına söyleyebileceği tek şey en katı ve kaba haliyle laikçi bir ajitasyondan öteye gitmeyen kesim.. (ben diyeyim kemal alemdaroğlu, siz deyin doğu perinçek.. sol mudur misal bunlar ki..? ) bunlar elbbete sol olarak kabul görmez benim nazarımda.

sirkencubin -> kan ve para: evet, iletişim kopukluğuna sebep olan nokta bu

ben sol deyince alemdaroğlu ve perinçek gibi tipleri de kapsayan bir kesimi anlıyorum, genelde algılanan da bu...

bunun sol kavramının ideal tanımıyla bir ilgisi olmayabilir gerçekten, daha ayrıntılı, daha net tanımlamalar tıkanıklığı aşmaya yardımcı olabilir belki

kan ve para- kanımca solun yaşadığı en büyük talihsizlik bu türkiye'de.. türkiye'de sol adına öne çıkan, çıkarılmış kişi ve partiler halktan kopuk, hatta halkı karşısına alan ve solu sol yapan değerlere alabildiğine uzak, türk tipi tepeden inmeci modernizmin temsilcisi olmaktan öte başkaca bir vasfı olmayan şahıslardan oluşuyor.. öbür tarafta da giderek marjinalleşen; ideolojiyi var olan gerçekliğe değil de, dünyayı kitaba uydurmaya çalışan, geçmişte kalmış ortodoks marksist yapılar var.. işte bu tıkanıklıktan kaynaklanıyor solun temel problemi.. idris küçükömer gibi bazı aydınlar (şimdilerde de birikim dergisi çevresi diyebilirim) dışında bu tıkanıklığı aşabilen maalesef pek yok..

(sirkencubin, 11.01.2005 16:26)

#2274801 - sirkencubin - 30.10.2011 17:58


türk solundaki halktan kopuk olma problemi: eşyanın tabiatına aykırı görünmeyen bir husustur. biri yanya'ya, biri konya'ya gitmeye çalışan iki şey birbirinden kopmaz da ne olur? iki tarafın birbirini anlayamadıkları da doğrudur, ama bunun neden böyle olduğudur esas mühim olan. sebep arada ortak bir dil, ortak bir referans sistemi olmaması olabilir. ayrıca bu kopuklukta sağın bir dahli yoktur. sağın hataları, sol için mazeret olmasa gerek. mesele "indiragandi" meselesi ise, hamasi nutuklar şöyle dursun, sağ-sol demeden suyun başını tutmayı becerebilen herkes aynı iştahla bu işi yapmaktadır. sağın popülist olması da solu kurtarmaz. popülizm bu ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu şey olmayabilir, ama en azından insanların gerçeklikle az da olsa, yanlış yoldan da olsa bir temasının bulunduğunu, teorik düzlemlerde yelkenleri suya değdirmeksizin uçmadığını gösterir. "elle tutulur" işleri hep sağ yapmış bugüne kadar, sol da bolca söylem üretmiştir. sağ demiryolu yapmamışsa, karayolu yapmış, sulama kanalları, barajlar yapmış; üç ekmek çalmışsa, bir tane de milletin kursağına göndermeyi bilmiştir. başka bir deyişle, sağı kabahatlerinden dolayı cezaevine göndermek gerekebilir, lakin sol için böyle bir şey sözkonusu değildir, solun cezai ehliyeti pek bulunmamaktadır zira. insan bir şizofrenle ne kadar iletişebilirse, halk da solla o kadar iletişebilmektedir. esasen "fransız kalmak" gibi, "kafa bi milyon" gibi nefis tesbitler yapılmışken sözü fazla uzatmaya gerek de yoktur.

#2274612 - sirkencubin - 30.10.2011 14:12

solcuların işbirlikçi olması: hadise aslında "jöntürklerin" işbirlikçi olması şeklinde olsa da, halkımızın henüz bu terime hazır olmadığını varsayarak alışılagelmiş solcu kelimesini kullanıyorum. ironik bir şekilde herkesi ve -ne tesadüf- birbirlerini işbirlikçi olmakla suçlayan bu zümre, aslında işbirlikçinin önde gideni, bayrak sallayanı, bando mızıka takımı şefidir. suç bastırmak, dikkat dağıtmak, hedef saptırmak ister gibi sürekli birilerini memleketi satmakla suçlayan ve aslında kendileri memleketi devremülk şeklinde kiraya vermiş bulunan beyaz türk sınıfı -ki onlara işbirlikçi diyemiyoruz, zira düpedüz vatansız kendileri- en büyük desteğini jöntürk sınıfından almaktadır. oligarşi bir yandan gizli cemiyetlerle insanları birbirine düşürüp, ortaya çıkan istikrarsızlıktan faydalanırken, bir yandan da bürokraside kadrolaşmış bulunan, beyinleri yıkanmış jöntürk entelijansiyasını rejim paranoyalarıyla kışkırtmaktadır. etkinin tepkiyi doğurması, istikrarsızlığın kamplaşmayı körüklemesi, kötü siyasetçinin iyi siyasetçiyi kovması, muhafazakar zümreyi de alternatifsiz bırakmakta, kim sistem karşısında laga luga yapıyorsa, onun etrafında toplanmasıyla neticelenmektedir. böylece siyaset kurumuna dair tercihler, iktisat, eğitim, tarım politikaları gibi temel alanlardan ziyade "ama yiwranç gericiler gelirse irtica hortlaaaaaar" şıkkı ile "ula bunlar gelirse baskı belki biraz hafifler" şıkkı arasında gerçekleşmektedir. olan yine herkese olmaktadır.

aç gözünü vatandaş, sömürünün kilit taşı sensin, her "zinisim adnikraf ninekilhet" diyenin peşinden tuzlukla koşma.
#2274624 - sirkencubin - 30.10.2011 14:17

türkiye'de sol kadrolaşma:

gayet sinsi bir kadrolaşmadır. o kadar sinsidir ki, kimse ağzını açıp lafını bile etmemektedir.

oysa kırklı yıllardan itibaren her tarafa sızmaya başlayan sol ajanlar, atmış darbesinden sonra gemi azıya alarak işi aleniyete dökmüş ve her tarafı istila etmiş bulunmaktadır. yetmiş ve seksen darbelerinden sonra inkılapçı jöntürk kadroları kısmen dengeyi kurmuş olmakla birlikte, tam bir temizlik henüz gerçekleştirilebilmiş değildir. beğenmediğiniz jöntürklerin bile devletin bekası gibi bir kaygısı olduğu halde, solun vatansız yapısı, durumu ülke için büyük bir tehlike haline getirmektedir.

(sirkencubin, 24.11.2008 16:15)

jöntürk kadrolaşmasıyla sınırları karıştığı için net bir şekilde belirlenmesi her zaman mümkün olmayan, sıkıştığı zaman "onlar sol değilkine" savunmasıyla jöntürk kadrolaşmasının arkasına saklanan kadrolaşma. lan bi kere de delikanlı olun be, memleketimin beşinci kolları, deniz böyle mi öğretti size?

solla jöntürk zihniyeti arasında net bir fark gören kelaynak sosyalistler için sol kadrolaşmanın sınırları oldukça dar olabilir, ama işin esası jöntürk zihniyeti her zaman solcu sivrisineklerin üremesi için elverişli bir bataklık olduğu için, çoğu zaman bir kişinin tam olarak solcu sayılıp sayılmayacağını belirlemek mümkün olmaz. bu sebepten işine gelince jandarma biz sosyalistiz diye mırıldanan, hey gidi gençlik havalarına giren, 68 kuşağı tribi yapan; işine gelmeyince de atatürkçü ayağına yatan peristaltik alametleri de sol kadrolaşmaya dahil saymak gerekmektedir. rüzgarın yönü uygun tarafa döndüğü zaman, bunlar da pekala solun eylemlerine çanak tutabilmektedir. sizin solcudan saymadığınız bir yavşak bir cerrah, sağ-sol çatışması ortamında önüne yaralı bir mhpli öğrenci getirildiğinde "sosyalist tavrını" ortaya koyabilmektedir. o çocuk morga iniyorsa olay bitmiştir, artık gerçek solcu mu, yalancı solcu mu, hizipçi mi ne haltsa o sizin sorununuz.

hiç kıvırmaya gerek yok, koskoca bir kampüsü (bkz: kurtarılmış kampüs) militan çöplüğü haline getirebilen kadrolaşma kabak gibi ortada durmaktadır.

(sirkencubin, 25.11.2008 10:47 ~ 10:50)

bu hareket on iki mart öncesi dönemde silahlı kuvvetlere bile sızmaya çalışmıştır. doğan avcıoğlu ekibi ne işlerle iştigal ediyordu bir hatırlayın bakalım.

inkar psikolojisi sizi bir yere götürmez...

(sirkencubin, 25.11.2008 15:30)

(bkz: shçek)

(bkz: polder)

(bkz: töbder)

(bkz: trt)
#2274628 - sirkencubin - 30.10.2011 14:22

solcuların isyankar olması: kafayı devirmekle bozduklarından toplumun huzuru batar bunlara, sürekli bir arıza çıkarma arayışı, bir şiddet eğilimi, bir kargaşa beklentisi içindedirler. kendi varlıklarını anlamlandırma sıkıntısı çektikleri için sürekli bir şeylere başkaldırmakla hayatlarına bir anlam katmaya çalışırlar. uyumdan, işbirliğinden, uzlaşmadan anlamazlar, sürekli birilerine itiraz ederler. itiraz edecek bir şey bulamazlarsa kendi kendilerine itiraz ederler. bu yüzden hizipçinin önde gideni, kızıl bayrak sallayanı olmuşlardır. anarşist tavırları yüzünden halkın nefretini kazanmışlardır.

#2274761 - sirkencubin - 30.10.2011 17:19

sol ve mizah: ayrılmaz ikili. mizahın gerçeklerin bir kısmını göz ardı edip diğer bir kısmını abartmaya elverişli yapısı sebebiyle, çarpıtma için elverişli bir araç olması, solun propaganda için çokça kullanmasıyla neticelenmektedir. ne var ki nükte azdır bu mizahta, kör göze parmak bir propaganda akar her yerinden. sol mizahı takip edenlerin zamanla karikatür şeklinde düşünmeye başladığı bilinmektedir.

#2274764 - sirkencubin - 30.10.2011 17:20


yeni başlayanlar için solculuk:

adam olmanin ilk basamagina hos geldin. bundan sonra en asil duygunun insani oldugunu unutma. asaletin haysiyetini bütün gücünle koru. sahip oldugun nalinci keserini ustalikla kullanmayi ögrenmelisin. gün gelecek bazi kendini bilmez fasistler senin beylik koruna girecek, sana taninmis imtiyazlara el uzatacak, asaletine dil uzatacak. unutma elestirmek yalniz senin görevin ve mizah yalniz senin hakkin. keserini siki tut ve sap dönmesine meydan verme.

esitlige inan. mesela bütün insanlar bütün insanlarla esittir. bütün fasistler de bütün fasistlerle esittir. bir insan kitap okuyorsa, bu bütün insanlarin okudugu anlamina gelir. insanlar aydindir. insanlarin haklarini fasistlere karsi koru. gerçekleri haykir onlarin yüzüne, bir fasist kitap okumuyorsa hiç biri okumuyor demektir. kardeslige inan. bütün insanlar bütün insanlarla kardestir. bütün fasistler de bütün fasistlerle kardestir. sen çok insancilsin. kardeslerini onlara karsi koru. (gaz basincin fazla yükselirse endise etme, caddede dolan biraz, geçer...)
#2279344 - sirkencubin - 02.11.2011 01:08

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder