4 Ocak 2013 Cuma

shougun


sene bin beş yüz bilmem kaçlar, mevsim sonbahar, kış, ilkbahar, yaz, sonbahar... erasmus adında bir gemi, hollandalı tayfa, blackthorn adında ingiliz kaptan, cümlesi protestan. ispanyol gemilerinden kaçarkene (ki onlar da katoliktir ve de hiç hazzetmezler protestanlardan) sıkışır, magellan geçidinden geçip pasifiğe çıkarlar. magellan geçidinin yeri o aralar pek bilinmemektedir, sır falan filandır, lakin yakışıklı kaptan blackthorn portekizlinin birinden olayı öğrenmiştir. hazır pasifiğe kadar gelmişken japonya'ya kadar bir gidelim derler. giderler, giderler, giderler... kolomb'un amerikayı keşfi meselesinin benzeri bir macera ile, "acep hagatten japonya diye bir yer var mı kine?", "var lan, olmaz mı?" tartışmaları içinde, açlık, susuzluk, hastalık ve fırtınalardan kırıla kırıla nihayet bütün ümitlerini kaybetmek üzere iken kendilerini japonya'da bulurlar: japonların ve de baş düşmanları cizvit papazlarının kucağında. japonlar o güne kadar hiç tanımadıkları vahşet derecesinde sert alışkanlıkları olan bir topluluktur, ama yine de cizvitlerden daha insaflı oldukları tartışılmaz. kaptan blackthorn başta delikanlı triplerine girerse de, hanya' yı, konya'yı ve oosaka'yı anlamakta gecikmez, olaylar gelişir.
#2261452 - sirkencubin  - 20.10.2011   22:59

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder