delikanlı: kavramları anlamak için zıtlarına da
müracaat etmek gerekir. bu kavramın zıddını yavşak, zibidi, yılışık gibi
kelimelerde aramak gerekir. delikanlının külhanbeyi veya kabadayı ile
karıştırılması hatalıdır.
ağlayan erkek: ağlayabilmek yürek ister ve lakin
delikanlı şahıs imkanlar elverdiğince bu işi başkalarıyla paylaşmama gayreti
içinde olmalıdır.
bıyık: olmaması delikanlıyı bozardı, eskiden, biz
testiden su içerken...
aynanın karşısında yapılan karizmatik hareketler: aynanın karşısında yapılıyor olmakla karizmasını anında yitirir. delikanlı olun, karizma arkasından gelir. gelmezse de keyfi bilir...
etrafta kız varken ahlak zabitasi kesilmek: racon
meselesidir, delikanlılığın icabıdır, biz lisedeyken standarttı, uymayana
"laylon top" nazarıyla bakılırdı, bir de bir çocuk beden dersine
şortla çıkıyordu, ona da aynı nazarla bakılırdı. her şeyin bir yeri var, zamanı
var, babanın yanında cigara tüttürmek ya da kızların yanında kız muhabbeti
yapmak gibi hususlar delikanlıyı bozar.
otobüste yer verilen insanın başkasına yer vermesi:
sizin yer vermeyi tercih etmeyeceğiniz birine yer verilmesi halinde canınız
sıkılsa bile, yapacak bir şey yoktur, derdinize yanıp pencereden dışarıyı
seyredersiniz. siz "e amca, oldu mu ya şimdi? biz bilmiyor muyuz o zilliye
yer vermeyi?" diye düşünürken, amca muhtemelen "yıkılmadım,
ayaktayım, hemi de centilmenim bile" mesajını vermiştir. belki de
"ağaçlar ayakta ölür" diye düşünüyordur. siz de kısık gözlerle
dalgaları seyrederken, otobüsün sert hareketlerinde savrulmamak için sörfçü
gibi şekilden şekle girerken, kimin oturmayı daha çok hak ettiği konusunda
hesaplar yapar, algoritmalar çıkarırsınız. kim ayakta durmaya daha muktedir,
kim oturmaya daha muhtaç, kim daha yorgun... en iyisi bizim t. gibi hiç
oturmayıp, doğrudan otobüse biner binmez en arkaya yürüyüp dikilmek galiba.
-otobüste oturacak yer konusunu mesele eden yurdumun `delikanlı`larına ithaf olunur.
öpüşme tokalaş: bunun bir de öpüşme kafa at
versiyonu vardır. delikanlı ülkücü kardeşlerim light tipler gibi şap şup
öpüşmeyi tercih etmediklerinden, tokalaşırken bir yandan da alın köşelerini
birbirine tokandırmak yoluna gider. lakin olayı abartan bazı m. isimli şahıslar
kafanızı bu yolla kırma teşebbüsünde de bulunabilir. dikkat etmek gerekir.
delikanlının entry'si üstüne entry girilmez: entryler
eskiden yeniye sıralandığı için zaten delikanlıdan sonra girilen entryler
delikanlının entrysinin altında kalacaktır, mevzu değildir. o zaman konuyu
şöyle anlamak gerekir: delikanlı elalemin entrysinin altına entry girmez, kendi
başlığını kendisi açar, cigarasını yakar, seyrine bakar. esası yoktur tabii,
misal ben `circassian warrior`'un entrysinin altına entry girsem delikanlılığa
halel mi gelecek? `: çizerim` kitapta`: delikanlılığın kitabı` konuyla ilgili
madde yoktur, `bidat` çıkarmayın. (bıçkın smiley)
delikanlının seyir defteri: bidattir. delikanlı
bakkal gibi defter tutmaz. icap ederse defter dürer. icat çıkarmayın.
gamsız celal abi: hem delikanlı geçiniyor, hem
niyeti bozuk, hem çenesi düşük. olmadı, çizdik.
kütüphanede kopya hazırlamak: ayıptır. delikanlı
öğrenci kopyasını kantinde hazırlar.
şahane entry'ler giriyorum ama mafya kötülüyor: delikanlıyı
bozan replik. siz kötüleyin diye giriyoruz biz o antrileri, elinizi korkak
alıştırmayın.
lightsaber: `miyamoto musashi` kılıç kullanma
sanatını, strateji ilminin esası ile bir kabul etmiştir. nasıl `katana`,
`samurai`nin ruhu sayılmışsa, ortaçağ şövalyeleri -bırak delikli demiri- ok
kullanmayı bile yiğitliklerine yediremeyip (tabii bilançoda kimin neyi neye
yedirdiğinin şerhi uzar, orası ayrı) kılıcı has silahları saymışlarsa, nasıl
bizde "dal kılıç, yalın kılıç" diye sözler var iken, ok ile, gürz ile
alakalı bu tarz sözler yoksa, ışın kılıcı da jedilığın forsundandır. kılıç
düellosunda rakipler kendileri ve rakipleri ile yüzleşirler; yüzleri olmaksızın
sütre gerisinden aşırtma atışlar yapmazlar. yiğit olan döne döne vuruşur. lukas
dünyasının haso delikanlıları olan cedaylar da böyle bir silahı şey etmiştir.
ondan kılıç diye söylemek istiyorum müsaadenizle.
kurtlar vadisi: dizinin en çok tepki çeken
taraflarından birinin de "delikanlılık" meselesi olması ilginçtir.
dizide özendirildiğini düşündüğünüz delikanlılık tarzını eleştirebilirsiniz,
ama bunu doğrudan delikanlılık eleştirisi haline getirirseniz, beklediğinizin
tam tersi etki meydana getirirsiniz. herkes "satanist" olmak zorunda
değil, delikanlılık türklerin tarihten getirdiği ve benimsediği bir tavırdır.
bunu ortadan kaldırmaya çalışmak yeldeğirmenleri ile savaşmaya benzemesi bir
yana, bence gayet de hatalıdır. eşkıya kılıklı herifler görmekten ben de hoşnut
değilim, ama ortalıkta dolanan çıtkırıldım, yılışık, klabır, ciks, tiki tipler
kadar itici de değiller. her şeyi kendinizi merkez alarak çözemezsiniz.
"delikanlı" bizden biridir, yapıcı olmak istiyorsanız,
"delikanlı öyle olmaz, şöyle olur" gibi bir tarz deneyin bir kere de.
diğer taraftan araya art niyetli veya samimiyetsiz olduğunu düşündüğüm tavırlar
da sızıyor. bir kasım insanlar ısrarla esas kendilerini rahatsız eden hususu
dile getirmek yerine, kenarından dolaşıp lafları başka yerlere çekiyorlar. bir
kısım insanlar nezdinde "yanlış" yapmak pek iyi bir şey değildir, ama
"birilerinin" yanlış yapması hiç iyi bir şey değildir, afettir,
felakettir. çifte standart almış başını gitmiş. iki dizinin konseptleri farklı
olduğu için örnek çok yerine oturmayabilir, ama mesela bir külhanbeyi mürkemin
çıtır tiplemesine kimsenin itirazı yoktu. hani delikanlı mükremin silah falan
kullanmaz, eyvallah da, biri çıkıp hırtlık yapınca, "e olur o kadar",
başkası yapınca "hüop bilader"... olmuyor abiler. türk genci
külhanbeyi olmasın diyorsanız, eyvallah. delikanlı olmasın diyorsanız, naş!