sözlük yazarlarının gerçek isim ve soyadları yerine bir takım rumuzlar kullandıkları, bazı yazarların bilhassa özel hayatları veya sözlük dışındaki kimlikleri hakkında ip ucu teşkil edebilecek unsurlara yazılarında yer vermekten kaçınmaları gibi hususlar dikkate alındığında bir sözlük yazarının kamuoyuna nasıl ve ne kadar mal olduğunun tartışılır bir nokta olduğu görülecektir. bir kere deşifre olmuşsanız ve bu başınıza iş açacaksa yazarlığı bırakmak neye yarar? herhangi bir açıdan risk altındaki kişiler yazarlık yapmasınlar demenin bir mantığı var mı? iznini almadan bir yazarın gerçek ismini açıklamak sözlük teamülleri mucibince makbul mü? insanların resimlerini izin almadan yayınlamak -eğer alınmamışsa ve resim sahipleri razı değilse tabii- ahlak ve hukuk açısından kabul edilebilir bir fiil sayılmamalıdır.
(sirkencubin, 22.02.2004 16:11)
niklerin yazılmaması da bir kişilik hakkı ihlali sayılabilir. bunun kanuni bir neticeye dönüşme ihtimali ayrı bir husustur maalesef. tanıdığınız birini yazmış olabileceği şeylerden -yeteri kadar tanıyorsanız elbette- çözebilirsiniz. tabii bu biraz da yazarın kendini gizleme konusundaki itina derecesine bağlı.
(sirkencubin, 22.02.2004 16:17)
yazdıklarının arkasında duramamak da ayrı bir husus. burada savunduklarınızı her yerde savunabilirsiniz, ama her şeyi her yerde söylemek gerekli olmayabilir. sözgelimi müdür beyle takım muhabbetine itina ile girmiyorsunuzdur. o da size hangi takımı tuttuğunuzu sormuyordur. ama bir vesile ile hedeleksporlu olduğunuzu öğrenirse kendinizi kapı dışında bulmanız işten değildir. böyle bir nazik durumda takım konusunu açmamayı tercih etmeniz de gayet insani bir husustur, ne kadar fanatik hedeleksporlu olursanız olun. iş yerinizde konuyu açmıyorsunuz diye sözlükte de bu muhabbete girmekten kaçınmanız gerekmez. sonra? bir gün patron gastede resminizi görür. olaylar gelişir...
(sirkencubin, 22.02.2004 16:22)
olay zirvede yapılanların, ya da sözlükte yazılanların suç teşkil edip etmemesi meselesi değildir. bu resimleri yayınlamanın suç olup olmaması meselesi de değildir. sadece etik bir konudur. şu husus ortaya çıkmıştır: insanlar hassasiyetlerinizi gözetmek eğiliminde değildir, kendinizi korumanız ve rahat davranmamanız gerekmektedir. bir başka deyişle "zorunlu" olmayan şeyler yasakmış gibi davranın ki birileri sizden habersiz çıkıp başınıza bir iş açmasın.
(sirkencubin, 22.02.2004 16:37)
resimlerimi kimse göremesin hedesinin pratik işlerliği fazla değildir. toplu resimlerde, bu seçeneği işaretleyen kişiler de pekâlâ görülebilmektedir. içinde göründüğünüz resimleri tek tek tespit edip sildirirseniz, ancak böyle bir şey gerçekleşebilir ki bu da bazı zirveler için resimlerin yarıya inmesi ve resminin orada olmasını isteyenlerin de arada kaynaması anlamına gelecektir. istemeyenler resim çektirmesin denebilir, kabul. bu durumda da resim çeken kişilerin kareye giren herkesten tek tek izin alması gerekir. ayrıca yazarlardan başka kimsenin görmeyeceğini varsayarak verdiğiniz bir iznin, gazetede resmin yayınlanabilmesine de imkan tanıyan bir izin gibi algılanması da yerinde olmaz.
(sirkencubin, 22.02.2004 16:55 ~ 16:59)
zirve fotoğraflarının medyada yer almasının neden rahatsızlık verdiği açıktır. sözlükteki kimliği ile sözlük dışındaki kimliğini -şu veya bu sebeple- birbirinden ayrı tutmak isteyen bir sürü yazar vardır ve bu isteklerine saygı gösterilmesini beklemektedirler. asıl tuhaf olan bu rahatsızlığın insanlara rahatsızlık vermesidir. isteyen resmini bütün ajanslara dağıtsın, ben istemiyorsam zorla mı yani?
(sirkencubin, 23.02.2004 15:35)
yine çığrından çıkan bir tartışma olmuştur. konu vuku bulan özel vak'a olmamalıdır, kanaatimce. ancak bu özel vak'adan hareket ederek bir takım prensiplere ulaşmak ve ilerisi için göz önünde bulundurulması gereken hususların neler olduğunu tespit etmek olmalıdır. çiğdem mater'i yargılamak da değildir konu, eğer olsaydı, kendisi hassasiyetini gösterdikten sonra olayın kapanması gerekirdi. ancak o zirvede bulunmayan veya resmi yayınlanmayan yazarların bile heyecanla tartışmaya bir ucundan girmeleri dikkate değer bir husus sayılmalıdır. görülüyor ki insanların sözlük yazarı olmak, kimliklerinin kamuya mâl olması gibi konularda birbirlerinden farklı tavırları var. burada önemli olan, kişilerin kendileri hakkındaki seçimlerine saygılı olmaktır. "burada yazdıklarımı taksim meydanında bağıra bağıra da söylerim" diyor olabilirsiniz, saygı duyulacak bir tutumdur. "burada yazdıklarım, sadece burayla ilgilidir. eğer bunları okul, iş veya aile çevremden ayrı tutmak istiyor olmasaydım, müstear isim veya rumuz kullanmazdım" da diyor olabilirsiniz ve bu tutuma da -katılmasalar bile- saygı göstermeli insanlar. şartlar en baştan daha net olarak ortada olsa idi, muhtemelen hiç kimse bir sorun olduğunu düşünmeyecekti. ancak bu türde ilk vak'a olması, bütün soru işaretlerinin birden ortaya dökülmesine sebep olmuştur. nelerin özel sayılacağı, nelerin kamuya açık sayılacağı gibi konulardaki prensipler bir kere netliğe kavuştuktan sonra, belirli teamüller oluştuktan sonra, kimin sorumluluğunun nerede bittiği, kiminkinin nerede başladığı da daha açık hale gelecektir. bu açıklık kendilerince mahrem saydıkları şeyleri korumak durumunda olanların, neyi yapıp neden kaçınmaları gerektiği konusunda daha net fikirlere sahip olmalarıyla sonuçlanacaktır. böyle bir açıklık oluşmamış ise, "şunu istemiyorsan, bunu yapmasaydın" gibi değerlendirmelerin çok fazla bir anlamı olmaz. bu tür değerlendirmeler "şöyle olacağını bilseydim, böyle yapmazdım" gibi savunmalarla karşılanabilir. netlik olmadığı sürece sınırları ayırmak güç olacaktır.
farz edin ki tez yazıyorsunuz ve siyasi kimliğimizi tez danışmanınızla veya muhtemel jüri adaylarıyla paylaşma ihtiyacı hissetmiyorsunuz. konu onlar tarafından açılırsa, "kıvırtıp kıvırtmayacağınız" şahsiyetinizle ilgili bir husus, ama muhtemelen tezini tamamlamak isteyen hiç bir aklıbaşında vatandaş, durduk yerde kendisini karşıt görüşlü hocaların ayrımcılığına maruz bırakacak bir şekilde, her konuda her düşündüğünü ilan etme lüzumu hissetmeyecektir. hocalarınızın bir kısmının sözlük yazarı olduğunu biliyorsanız, elbette ilk uzak durmanız gereken yer sözlük bu durumda. ama böyle bir şey yoksa, tez yazıyor olmanız, sözlükte suya sabuna dokunmaktan uzak durmanız veya zirvelerde boy göstermekten kaçınmak anlamına gelmemeli. ya da böyle bir anlama gelmesi gerekiyorsa, bu baştan belli olmalı ki, ne yapacağınıza buna göre karar veresiniz. elbette bütün meslektaşlarınızın sözlük yazarı olup olmadığını bilmek gibi bir imkanınız olmayabilir. "jürimdeki kimse suser değil" diye sere serpe yayılıp da birinin asistanı tarafından deşifre edilmeniz ve haberin bir yerlere uçurulması da her zaman ihtimal dahilinde. sonuçta çok hassas bir durumdaysanız, zirvelere gitmemeniz gerekiyor. ancak yüzlerce zirvenin binlerce fotoğrafı arasında kaybolmuş bir kare ile, bir gazetede veya televizyonda görünen bir resim de aynı değil. cumhuriyet'in tirajı düşük olabilir, ama konu resimlerin cumhuriyet'te çıkması değil ki. daha yüksek tirajlı bir gazete, bir dergi veya bir televizyon kanalı da olabilir gelecek sefere.
sonuçta görünen o ki, insanların -çiğdem mater'den bahsetmiyorum, daha ziyade sözlük yazarları kalabalığı ve şerefli medyamızın ahlaklı cengaverleri var aklımda- bir şeylere saygı göstermesini beklemek beyhude. bu durumda bahsettiğimiz netliğin az çok ortaya çıkmaya başladığını bu tartışmadan öğrenmiş bulunuyoruz. patronunuzla, ailenizle, hocalarınızla, öğrencilerinizle paylaşmayı tercih etmediğiniz şeyleri sözlükte yazmak gibi bir durumdaysanız, objektiflerden uzak durun.
(sirkencubin, 24.02.2004 10:08)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder