30 Ekim 2011 Pazar

modern psikoloji ve olimpos / ekşi

kadim zamanların tanrı-temsilleri bölük pörçük dağılmış zalim derebeyleriydi. o vakitler bunların sözde-sözcüleri daha ehlî yırtıcılardı. devşirdikleriyle yetinirler, gelecek hasat için de bir şeyler bırakırlar, kanı emer, yarayı otlarla sarar, iliklerden uzak dururlardı. vaktâ ki lamba cinlerini ele geçirip de bir muktedirlik hummasına tutuldular, her şey'in daha fazlasından daha az bir şey doyurmaz oldu gözlerini. bölük pörçüklerden randıman alamadıklarını fark edip hepsini birleştirip daha büyük bir put yaptılar. olur da biri bu tanrı değil der diye hile yaptılar, putlarının üstüne bu tanrı değil yazdılar. herkesin göbeğinden bir havuza damarlar çektiler, atardamarlar, toplardamarlar... aldılar, verdiler, vadettiler, kazandırdılar, kaybettirdiler. koklattılar, yalatmadılar, gösterdiler, vermediler. havuçları bala bandılar, sopaları uzun tuttular. kavanozların kapaklarını açtılar, ruhlar uçtu, yerlerine esans doldurdular. kavanozları etiketleyip raflara dizdiler. köleler göbek kordonlarını sürüye sürüye dolabın çarkını çevirirlerken, herkesin kafatasında boşluklar açtılar, açtıkları boşluklara esans damlattılar. her esanstan bardaklara damlatıp köpürtüp köpürtüp baloncuklar yaptılar, havalara üfürdüler. hayallerinin peşinde köleler daha bir kuvvetli asıldılar çarkın kollarına. ha gayret, ha gayret, her baloncukta bir kupon var, on kupona bir bonüs var. üç bonüse bir sıfat, beş bonüse bir isim var, hadi, ha gayret, boş durmayın, biriktirin, kendi personal tanrınız olun, cici personnel. işte preciouslarınız, yakalayın kaçmadan, takın takıştırın, boyanın, donanın, züpper bir emeklilik bekliyor sizleri, olimpos'ta. bilinçli mankurtlar olun, başlatmayın ebenizin örekesine.

ya, she may moto him, but he can't. oyun da bu zaten, öpünce sülüğe dönüşen prenses o. rapunzel saçlarının çoğunu kesip eskiciye verdi, laylon leğen aldı. kalan saçlarını mora boyattı. iflas eden masal şirketinden iyot olunca, figüran olarak hentai şirketine girdi, onun baloncuğu bir gün kendi mangasına sahip olmak. şövalyeler hâlâ kutsal kâse peşinde, ama kutsalın tanımı değişti artık. kutsalını bulamasalar da, üç kuruşa beş köfteye razı olan herkese bir kase bulunuyor. tabi ekmek-köfte meselesi, herkesin ele geçirebildiği kase bir değil. pet çoğaldı, ayağa düştü, sana-bana-herkese... bohemya kristalleri ise vitrinlerde, seçilmişlerin parmakları arasında, onun bunun düşlerinde. şövalyelik ucuzladı, internetten sipariş edilebiliyor. zamane şövalyeleri zamane kaselerini nelerle dolduruyor, onu burada yazmayayım.

pisi kolejinden mezun olabilen herkese modern harikalar sirkinde bir rol var. olimpos treni kaçıyor, gözünü açın...

notlar:
1. yeni moda tavşan delikleri çok küçük, kafanız sığıyor, ama geriniz açıkta kalıyor.
2. kaşık var mı, yok mu? kaşığa inanmasanız da bir tarafıyla verip öbür tarafıyla gözünüzü oydukları bir şey var.
3. üç kuruş veren herkese kral çıplak demek serbest, beş kuruş verirseniz kral rüküş bile diyebilirsiniz.
4. boşuna fayt kılablara yazılıp da kendinizi tokatlamayın; tokatlayan tokatlamış, eşşek tepmiş zaten sizi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder