31 Ekim 2011 Pazartesi

hede hödö dini / ekşi

demagoji dini. her yola gelir. insanlara "benim dini sebeplere dayanan şöyle bir ihtiyacım, böyle bir sıkıntım var. şu güzel ortamı bozmadan bir çözüm, herkese uyacak bir orta yol bulamaz mıyız" diye sorduğunuzda hemen bu kişilere vahiy (!) gelir, "iyi de şöyle şöyle böyle böyle bir din olsaydı ne olacaktı" diye mükalemeyi hiç ederler. siz "benim dinimde kaza namazı şudur, bu değildir" dersiniz, size hede hodo dininin kaza namazıyla öğüt vermeye kalkarlar. aslında bütün yaptıkları inançlara karşı eşit mesafedeymiş ayağına yatmak, onların inançlarının karşısında sizinkilerin bir kıymeti olmadığı şeklindeki kanaatlerini itiraf etmemek için topu taca atmak.

gizli paganistler sizi, o argümanı beğenmiyorsanız, bu argüman da var, ağlamayın sonra.
(sirkencubin, 10.01.2008 08:56)


duruma göre eğilip bükülebilen bir dindir, yahudilik, hristiyanlık veya budizm bunun kapsamına girmez. olayı soyut bir düzleme çekip bu ülkenin sosyal gerçekliğinde ne var ne yok gözden gizleme taktiğidir. taktik değilse, bilinçsiz yapılıyorsa daha kötü... işin ilginç tarafı hristiyanlık ve yahudilikle ilgili düzenleme de vardır bu ülkede (cumartesi ve pazar tatilleri), müslümanlıkla ilgili uygulama da vardır (bayram tatili), sorun aslında dinlere eşit mesafede davranma davranmama meselesi değildir. kurgusal evreninize ilgili öğeleri ekleyerek çatışmanın kaçınılmaz olduğunu savlayabilirsiniz, ancak pratikte herhangi bir dinin uygulamasını engellememek zorunlu olarak düzenin bozulması anlamına gelmez. soruna çözüm aramak yerine, ayak oyunlarıyla sorunu reddetmek anlamına gelir bu tavır. bu tavır çatışmanın kaynağıdır, çok-kültürlü bir toplumda toplumsal gruplardan birinin inancını referans alıp diğerini bağlam dışı bırakırsanız çatışmanın önünü alamazsınız. fırlamayın sakın meydana bizim inancımız yok diye, din dediğiniz sistemlerden biri olması gerekmiyor, vicdani kanaatleriniz, hayat tarzınız, değer yargılarınız, dünya görüşünüz, evrensel mantıksal zorunluluğu olmadan benimsediğiniz kabulleriniz var ve bunlardan oluşan sistem sandığınız gibi ortak payda değil, öyle bir ortak zemin icat edilmedi henüz yeryüzünde.

evde argüman tükenmez, karşımızda laftan anlayan insan olsa, tükense bile, tükendi deriz. ille meşe odunu istiyorsanız kendi tercihiniz...
(sirkencubin, 10.01.2008 10:48)


sosyal hayatta karşılığı olmayan dindir. dolayısıyla problem olarak karşımıza çıkma ihtimali olmayan dindir.

şimdi tane tane yazıyorum ve bu son inşaallah...

olayımız birbirine göre avantajı olmayan a dini ve b dini ile hepsine eşit mesafede bir ortak payda olarak seküler dünya görüşü değil. olayımız inanca karşı inanç. inanç nedir anlamadıkları için kendi inançlarının farkına varamayanlara bunu anlatmak güç olacak, ortada her şeyi kendi inancına, yani kendi vicdani kanaatlerine, kendi hayat tarzına, kendi değer yargılarına, kendi dünya görüşüne, evrensel mantıksal zorunluluğu olmadan benimsediği kendi kabullerine göre düzenlemek isteyen ve ötekinin inancını toplumsal hayatta olabildiği kadar kısıtlamaya çalışan bir toplumsal grupla ikinci sınıf vatandaş olmak istemeyen, inançlarının yok kabul edilmesini sineye çekmek istemeyen bir grup var. inançlarınızın ismini koymaktan kaçındığınız için, inanç olmaktan çıkacaklarını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. yaptığınızın adı laiklik değil. laiklik çeşitli inançların birbirini engellemeden bir arada bulunabilecekleri, çelişkilerin çatışmaya dönüşmesinin minimuma inmesini sağlayacak, uygulanabilir bir orta yol arayışı. inancını bana dayatmanın adı laiklik değil. bunun adı demokrasi de değil. ben ne dersem o olur türü rejimlere başka isimler veriliyor.

"a dinine mensup bir kişi dini vecibelerini yerine getirmek istiyor. ama yapmak istediği eylem, şu veya bu şekilde benim bazı haklarıma ve özgürlüklerime tecavüz anlamına geliyor. bu durumda ne yapılır? bu durumda o kişi o eylemi yapamaz, yapmamalı" demek şu anlama geliyor: a dinine mensup kişinin dini vecibeleri, [sekülarizm, materyalizm, humanizm, paganizm, ya da adını sen koy] (=b) dininin vecibeleri ile çeliştiğinde kategorik olarak a dininin vecibeleri reddedilecek ve b dininin vecibeleri uygulanacak, böylece hiçbir durumda b dinine mensup kişilerin haklarına ve özgürlüklerine tecavüz edilmeyecek, ama bununla çelişiyorsa a dinine mensup kişilerin haklarına ve özgürlüklerine tecavüz edilecektir. kısacası bu ülkenin resmi dini b dinidir, a dini mensupları ikinci sınıf vatandaştır. bu kadar anlıyorsunuz işte siz laikliği de demokrasiyi de...
(sirkencubin, 10.01.2008 11:30)


sondan sonraki son...

hede hodo dini x değildir. "varsayalım ki x=1928385 olsun"dur. niye varsayalım lan? 1928385 yok hiç memlekette, 14412 var, 5373 var, ne bileyim 4904 var, 1928385 yok, hasta mısınız nesiniz? varsayalım ki halam amcam olsaydı demekten ne farkı var bunun?
(sirkencubin, 10.01.2008 12:01)


tak-çıkar özellikleriyle çok pratik bir dindir, her türlü hava ve yol koşullarına uygulanabilir.

son demiştim di mi, vazgeçtim, ciddiye aldığım en az bir kişi zuhur etti zira.

mecazlar gayet iyidir efendim, elverir ki muhatabınız ne dediğinizi anlasın.

eğer hayatınızı libidonuzu tatmin etmeye adamışsanız, "bir anlamda" o sizin dininizdir. var öyle şeyler, mesela hayatını kasasını doldurmaya adamış bir varyemezin dini, paracıklarıdır.

kısa keselim, zurnayı zırtlatalım.

iki mesele var önümüzde:

1) lost dininin gerekleri avrupa yakası dininin gerekleri ile çelişise ne olacak yahut galaktika dini genel toplum düzeni açısından sorun çıkaracak taleplerle ortaya çıkarsa ne olacak?

2) uygulamalara zemin teşkil edecek tutarlı teorik zemini hangi esasa göre oluşturacağız?

bu noktada toplum sözleşmesi gibi bir kavrama ihtiyacımız var galiba. sorunu çözebilmek için öncelikle unsurlarını, önemli problemlerini, kırılma noktalarını gözardı etmememiz gerekiyor. madem din kelimesi bu kadar elercük oluyor, weltanschauung diyelim onun yerine, hem din dememiş oluruz, hem günlük coolluk ihtiyacımızı gidermiş oluruz. (kelimenin nasıl yazıldığını bulmak için sözlük karıştırmam gerekti, hegel, weber falan da okumadım, üstüme gelmeyin. sahi nası okunuyo bu? çok da uzun be, ben ona kısaca welty diyorum şimdilik*) ne diyordum ben ya? ha, bu welty nesnelerinin yol açtığı sorunları gidermenin yolu onları reddetmek değil, çünki bastırdıkça basınç artıyor (bkz: topu kesmek). bunun dışında kutsallığını ispatlayamamış a dini weltysini esas almak ne kadar baskı yaratıyorsa, kutsallığını ispatlayamamış b felsefesi weltysini esas almak da o kadar baskı yaratıyor. bunun türkçesi şu: sekülarizmi tarafsızlık ve islam'ı da hizaya gelmesi gereken taraflardan biri olarak kodladığınız zaman kafadan işi bozmuş oluyorsunuz. niye islam'ı tarafsızlık olarak almıyoruz diye soracak o zaman halk size. soruyor zaten, anlayan var mı belli değil. soyut düşünce, rasyonel akıl dediğin nedir, güzel kardeşim? islam'ı baz alırsak, eşit mesafe ortadan kalkar diyorsun, doğru söylüyorsun. sekülarizmi baz alınca da eşit mesafe kalkar diyorum ben de. toplumun gazını alacak, deli gibi tartışmayı bıraktırıp iş ve fikir üretmesine imkan sağlayacak bir sözleşme yapacaksak, hepimiz eşitiz, ama biz daha eşitiz tribini bir kenara bırakmak gerekiyor.

masaya oturduk, biliyoruz ki elimizdeki teorik çerçevelerin hiçbiri evrensel değil, hangisini seçersek seçelim biri mutlaka itiraz edecek. ne yapmalıyız? ya biraz öyle biraz böyle diyerek vaziyeti idare ederiz, ki milli alışkanlıklarımızla gayet uyumlu olur bu, biraz irrasyonel olsa da, veya rasyonel olmayı seçip "bi çerçeve lazım arkadaşlar, yapıcı olalım biraz" diyebiliriz. o ya da bu, bir çerçeve seçildiği zaman neye dikkat etmek gerekir? çerçeve seçildi diye hayatın bayram olmayacağına dikkat etmek gerekir. eğer masadaki taraflardan birinin benimsemediği halde, toplumsal barış için çerçeveye kerhen destek verdiğini unutursak, kazan patlar bir süre sonra. bir talebi karşılamanın başka bir talebi baskılamak anlamına geldiğini aklımızdan çıkarmayıp, baskı-talep dağılımının dengesini kuran, toplumsal dinamikleri zorlamayan bir teknik geliştirmeliyiz. b felsefesinin çerçevesini seçtik diye a grubunun 5.4 şiddetindeki bir problemini, b grubunun 1.1 şiddetindeki bir görgü kuralına feda etmeye kalkarsak çatışmanın önünü alamayız. sana göre zararlı ve olmaması gereken bir şeyin bana göre de o kadar zararlı ve olmaması gereken bir şey olmasını beklersen daha çok beklersin. tolerans gerçekten önemli, anahtar kavramlarımızdan biri. bunu hayata geçirirken b grubunun kendi paradigması içinde zararlı ve olmaması gereken bir şey olarak kodladığı x eyleminin, evrensel olarak zararlı ve olmaması gereken bir şey olduğu savıyla ortaya çıkarsan, b karşısında a'nın bir ilkelliği ifade ettiği söylemini dilden düşürmezsen, bunu a grubuna hakaret ederek ortaya koyanları normal karşılarsan, hele hele b çerçevesi seçiminin hedefinin a bakış açısını zaman içinde ortadan kaldırmak olarak kodlarsan, a grubunun desteğini kaybedersin. toplumsal gerçekleri ortadan kaldırma çabası toplumsal gerçeklerin sizi ortadan kaldırmasıyla da sonuçlanabilir, filan parti niye %70 oy aldı diye gelmeyin sonra karşıma.
(sirkencubin, 11.01.2008 11:12)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder