efendim mesele zevk(sizlik) meselesidir. her alanda olduğu gibi bahçe tanzimi (çevre düzenlemesi) bahsinde de geleneğini bugüne taşımayı becerememiş, değerlerini yeniden üretememiş bir millet olarak biz türkle(eeeeeeeerrrrr)r, iyi kötü hâlâ birkaç numunesi ortada ve meydanda bulunan mimari sahasında bile bir marifet arz edememişken, numuneleri ortada kalmamış türk bahçelerini mi hayata geçireceğiz yani (sorarım size)? bir şeyleri muhafaza etmek iddiasında bulunanlar, bu bahiste, "millî ve manevî değerlerimize kasdettiniz, devamlılığımızı bozdunuz, turp sıktınız, kalleş jöntürkler" deyu serzenişte bulunmadan evvel hatayı kendilerinde arasalar gerektir. lakin bu da pek çağdaş laikçiciklerimizin sırıtarak keyiflenmelerini gerektiren bir husus değildir, zira kendilerinin meseleye yaklaşma tarzı, zevksizliği algılama ve tenkit biçimi de zevksizliğin kendisi ile aynı seviyede zihin arızalarını göstermektedir. ezcümle al birini vur ötekine.
(sirkencubin, 18.08.2003 10:34)
sözkonusu havuz ve şelalelerin zevkliliği ve zevksizliği hususunda herkes kendince fikir beyan etmekte hür olduğu gibi, bunları yapanların kimlikleri hakkında tespitte bulunmak da gayet makuldür. tuhaf olan bunların sembol veya dinî figür olarak düşünülmeleridir. dindarların yaptığı her şeyin "dinî" olması gerekmemektedir.
şehrin ortasına kondurulan zevksizlik ürünlerini söylemek ve yermek her vatansever türkiye cumhuriyeti vatandaşının kutsal bir hak ve görevidir. halka açık mekanların dışında kalan şelale ve havuzlar, yahut özel mülk olsa bile fazlaca göz önünde olanlar dışında bulunanlar için ise, abuk sabuk televizyon kanallarını seyretmemek ve de dinî içerikli kooperatiflerden ev almamak yeterli olacaktır. bırakınız insanlar kendi zevksizliklerini doya doya yaşasınlar.
(sirkencubin, 18.08.2003 13:48)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder