tartışmalı bir husustur, içlerde uktedir bir nevi...
etik tarihini dolduran onlarca doktrinin herbiri mantık ile ahlâka ulaşmaya çalışmış ve vardığı sonuçları kendince tutarlı bir sistem olarak ilan etmiştir. her yeni doktrin bir öncekinin hatalarını ortaya koyarken, kendisinden sonrakiler tarafından eleştirilecek yeni iddialar getirmiştir. mantık ile birden fazla ahlâka ulaşılmıştır, ama bunların kimin niye kabul etmesi gerektiği belli değildir. geleneklere ve dinlere bağlı ahlak anlayışları dışında bir mantıkla ulaşılmış ahlâk çeşitlerine örnek olarak varoluşçuluk ve utilitarianism başlıkları incelenebilir.
(sirkencubin, 15.09.2003 15:40 ~ 15:42)
mantık ile ahlâka ulaşmaya çalışan ekol henüz kavramsal olgularla, mesela insanların neden bencil olmaması gerekir sorusuna bir cevap aramakla uğraştığı için; daha somut konularla, mesela yolda düşen cüzdanlarla ilgili söyleyecek bir şeyinin şimdilik bulunmaması neticesinde, insanların ümitsizliğe düşmesine bağlı olarak ortaya çıkan fikir: mantık ile ahlaka ulaşmanın imkansızlığı.
(sirkencubin, 15.09.2003 15:59)
sondan başlanmış bir konudur aslında. ukte doldurmak suretiyle ilk entryyi yazan şahıs bu konudaki sorumluluğu üstlenmektedir. atlanan nokta şudur: ahlâka ulaşmak nedir, bununla ne kastedilebilir? öncelikle bunun belirlenmesi gerekmektedir.
ahlâka ulaşmak denince iki şeyden birinin kastedilmesi mümkündür: birincisi evrensel geçerliliği olan mutlak bir ahlâk teorisi elde etmek, ikincisi de evrenselliği ve mutlaklığı varsayılmayan bir ahlâk teorisi elde etmek. ikincisinin yapılabileceği ve yapıldığı felsefe tarihini dolduran örneklerden anlaşılmaktadır. ancak muhtemelen asıl anlamlı olan birincisidir.
evrensel ve mutlak bir ahlâka mantık yoluyla ulaşmanın imkânını sorgularken yapılabilecek ilk iş, böyle bir ahlâkın mevcut olup olmadığının belirlenmesidir. bu gözlemlenebilir bir husus olmadığından, varolup olmadığı da ancak akılyürütme yoluyla ortaya konabilir. bu konudaki temel vasıtamız olan aklın, doğrudan bilgi üretmediği, ancak önermeleri dönüştürmek yoluyla bilginin farklı ve amaca elverişli şekillerde ifadesine imkân sağladığı ortadadır. dolayısıyla akılyürütme sürecine başlarken dayanak teşkil edecek bir takım önkabullerin varlığı şarttır. bu nokta elde edilebilecek herhangi bir ahlâk anlayışının evrenselliğini de, mutlaklığını da sınırlayıcı bir faktördür. ancak önkabullerinizin geçerliliği çerçevesinde geçerli bir ahlâk anlayışı üretebilirsiniz. dolayısı ile siz evrensel olana ulaştığınızı düşünseniz bile, önkabullerinizin haklılığını paylaşmayan kişiler için bunun geçerliliği hayli tartışılır olacaktır. böylece ahlâka ulaşmanın bahsettiğimiz iki muhtemel anlamından birincisi değil, ikincisi teoriniz için geçerli olacaktır. bir örnek olarak ahlâkın temellendirilmesinde başvuracağınız esas kavramlar olarak iyi ve kötünün belirlenmesi zikredilebilir. neyin iyi ve neyin kötü sayılması gerektiği konusundaki önkabuller, sizin ahlâk anlayışınızın başlangıcı olmakla birlikte, bu önkabulleri ortaya koyarken esas aldığınız değerleri paylaşmayan kişiler için bir bitiş noktası olacak, temel önkabullerinize dayanarak yaptığınız çıkarsamalar hiç bir mânâ ifade etmeyecektir.
aslında tartışılması gereken ilk önkabul, aklın bu tür meseleleri çözümleyebilecek yetkinlikte bir vasıta olup olmadığı konusu ile ilgilidir. akla "inanan" biri için bu bir mesele olmasa da, aklın sınırlı olabileceğini kabul eden biri için veya aklın izafiyetini öne süren biri için tartışma baştan başa anlamsız olacaktır. dolayısıyla akıllar pazara çıkarıldığı zaman ne oluyorsa, ahlâklar pazara çıkarıldığı zaman da o olur. siz tam evreka diye bağırmaya hazırlanırken, biri çıkar, "beni bağlamaz hacı" deyiverir, tadınız kaçar.
(bu arada sistematik çalışması için vado da sola'ya teşekkür ederiz.)
(sirkencubin, 16.09.2003 09:30)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder