ortaokul son sınıfta, dersanede birkaç sıpa vardı. ellerine tebeşiri alırlardı -nasıl beceriyorlarsa- tahtaya öyle bir sürterlerdi ki çıkan ses herkesin kulağını tırmalardı. o sesi duymaktan mı zevk alıyorlardı, yoksa insanların rahatsız olduğunu görmekten mi, bilemiyorum, belki de varlıklarını ancak bu yolla ispat edebiliyorlardı. içlerinden birkaç yılışık, kim ne söylerse söylesin ciddiye almaz, biri o tebeşirleri ona yedirene kadar vaz geçmezdi. azıcık aklıselim sahibi bir insana, tahtaya yazı yazmakla insanları rahatsız etmek, eğlenmekle inadına insanları gıcık etmek arasındaki farkı izah etmek gerekmez. bunu anlamayan ya geri zekalıdır, ya da domuzluk olsun diye yapıyordur.
ha, işte bu karikatürler de en iyi ihtimalle aynı şekilde gelişimi ortaokul seviyesinde durmuş, yahut kötü niyetli kişilerin ürünüdür. çizenler kadar, davul çalanlar, sağda solda bu tür herzeleri savunanlar da dahil bu tanıma.
allah ıslah etsin sizi. ıslah olmamakta inat edenlere de layıkıyla muamele eylesin.
bir entryyi daha kalay kullanmadan bitirdik galiba, bakalım nereye kadar...
(sirkencubin, 04.12.2007 09:33)
hangi özgürlüğü kısıtladığı, hangi hakkı gasp ettiği gayet açık olan karikatürlerdir. anlamamakta ısrarlı idiyotlar için konuyu açarsak, zararın tek ölçüsü maddi hasar değildir. dünya sağlık örgütünün sağlık tanımına göz atacak olursanız, sağlığın sadece hasta veya sakat olmamak değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olduğunu görüyoruz. bir insana zarar vermenin tek yolu gidip ağzını burnunu kırmak değildir. bir apartmanda oturuyorsanız gece on ikiden sonra yüz desibelle metal dinlemek neden özgürlük değilse, taksim meydanının ortasına sindirim sisteminizi boşaltmanız neden özgürlük değilse, hukuki yoldan ispatlayamayacağınız halde ortaya çıkıp birine yalancı, hırsız, düzenbaz yakıştırmasında bulunmanız neden özgürlük değilse, eleştiri sınırını aşıp hakarete varan tarzda ifadelerde bulunarak insanları rencide etmeniz de ondan özgürlük değildir, insanların beden bütünlüklerini saldırıdan korunmuş şekilde sürdürme hakları gibi, manevi şahsiyetlerini de saldırıdan korunmuş şekilde sürdürme hakları vardır. dikkati çekmek gerek, biri çıkıp da "o adam peygamber değildi, kafasından yazdı o kitabı" dediği zaman, ya da aşağılama amacı gütmediğini belli ederek herhangi bir şeyi eleştiri konusu yaptığı zaman tepki vermiyor insanlar, cevap verme gereği duyuyorlarsa veriyorlar, öfkelenmiyorlar. insanların kendi hayat haklarından bile fazla önemsedikleri bir konuda, gerçekten ifade etmeye değer bir şeyiniz olduğunu düşünüyorsanız, karşınızdaki insanın varlığına da bir değer verdiğinizi belli eden bir üslupla anlatın meramınızı, "arkadaşım ben bu adama, bu kitaba inanmıyorum, şu şu sebeplerle saçma buluyorum" demekle, makara kukara yapmak, aşağılamak aynı şey değil. eleştiriyle saldırı arasındaki farka kafanız basmıyorsa yapılacak bir şey yok. arada fark görmüyorsanız, birinin kulağınızın dibinde düdük öttürmesi konusunda veya yedi sülalenizin ahlaki durumları konusunda yorumda bulunması konusunda da haklar ve özgürlükler açısından sorun görmüyorsunuz demektir.
(sirkencubin, 04.12.2007 11:50)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder