30 Ekim 2011 Pazar

namaz molası / ekşi

1. birçok mola yerinde mescit var, namaz molası için otobüsün camiye çekilmesi şart değil.

2. namaz molasının yarım saat sürmesi gerekmez. tuvalete gitme, abdest alma, 2-3 rekat farz namaz kılma süresi, ağırkanlı bir insan için bile on-on beş dakikayı geçmez.

3. her namaz için ayrı mola vermek şart değildir, otobüsün normal molaları vakti geniş olan namazları kılmaya yeterli geliyor. herkes tost yerken mescide gidiyorsunuz, bi cigara eksik içiyorsunuz, halloluyor. ama özellikle akşam namazı ve sabah namazını mola zamanına denk getirmek mümkün olmayabiliyor. otobüs bileti alırken, saatini namaz vakitlerine göre hesaplasanız da, sıkıntıda kalabiliyorsunuz.

4. yere inip de doğru dürüst namaz kılmak mümkünken, "binek üzerinde" namaz kılmaya zorlanmak da bir baskı türü. ayrıca otobüste namaz kılan olunca da "aoo ne ayıp otobüste namas kılıyooo" diyosunuz, sizi gidi cici şeyler sizi.

5. istanbul müftüsünün sözünün üstüne söz söylemek haddimize değil, ama seferde namazlar kazaya bırakılabilir diye bi hadise yok, oruç için o sadece. namazı seferde kısa kılıyorsunuz, vaktiniz müsait değilse sünneti bırakıp sadece farz kılıyorsunuz. savaş sırasında göğüs göğüse çarpışmanın namaz vakti boyunca sürmesi gibi istisnai haller dışında namazın vakti içinde kılınmamasının pek örneği yok. kılma imkanı varken bile bile bir namazı kazaya bırakmak büyük sorumluluktur, canı sıkılan ama kaza var diye konuya girmese hoş olur.

6. namaz kılmak bi atla bi deve değildir. şüfer amca üç dakka yolun kenarında dursa bile kılınır o namaz, ille de gerginlik oluşturmak gerekmez. lakin bana öyle geliyor ki zaman zaman da olsa birilerine bir şeyler batıyor, en azından sebep diye, gerekçe diye hep fasaryadan hususlar ortaya dökülünce bana öyle geliyor. söyleyin efendiler içinizde kalmasın, müslüman görünce rahatsız oluyorsanız öyle söyleyin, daha itici olmazsınız.

edit: müftü de namaz kazaya bırakılır dememiş zaten.
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=584832
(sirkencubin, 05.09.2007 11:22 ~ 06.09.2007 09:11)


-laik düzende dinî yaşayamazsın rıfkı.
--nası yani abi, yasak mı?
-yok, öyle değil. mesela mesai saatlerinde mescide gitmek yasak. mesai saatleri dışında okul binasını terk etmek yasak. mescitten başka yerde namaz kılmak da yasak. namaz kılmak yasak değil ama.
--e peki nasıl kılacağım ben?
-o senin problemin.
--iyi de laik düzen insanların birbirlerinin dinî hayatlarını engellememeleri için var değil mi?
-o senin hüsnü kuruntun yiğenim, dinî hayatların lâ-dinî hayatları engellememesi için var.
--yani?
-yani onlar sistem normalleri, sen "misafir," en hafif tabirle; ayağın sakınarak basceñ yani... ihtilaf vukuunda sen engellenebilirsin, onlar değil
--ya misafirler daha kalabalıksa?
-öyle bir şey asla olamamalı. allah korusun sayıları bir artarsa, kendilerini ev sahibi sanmaya başlarlar, baskı falan kurarlar.
--ama şimdi baskı yok?
-yok.
--ya zaten daha kalabalıklarsa?
-saylanmaz, onlar aptal.
-- ben de aptalım galiba abi, anlamıyorum, inançlarıma göre hayatımı düzenlemek istersem başkalarını engellememem gerekiyor, ama başkaları aynı durumda beni engelleyebiliyor.
-laik düzende dinî yaşayamazsın...
--laik olmayan bir düzen mi istemeliyim bu durumda?
-sus rıfkı çarpılıcaksın...
(sirkencubin, 12.09.2007 09:54)


tartışanlar arasında bin bir türlü insanın olduğu bir konu bu. sırf fazladan on dakika ara vermek istemediği için, ne molası olursa olsun ayırmadan rahatsız olacağını belirten bir insana saygı duyarım. ama böyle kişilerin var olması, tepki gösterenlerin hepsinin aynı kanaatte olduğu anlamına gelmiyor. birileri kıl kapmış bir kere, bahsettiğiniz konu dinle ilgiliyse, ne dediğinizi dinleme gereği bile duymadan olmaz diye feryadı basıyor ve arkasından binbir türlü komplo sıralanıyor.

insanlar düzen değişikliğiyle ilgili bir talepte bulunmadan da hayatlarını düzenlemek için bir iki kolaylık talep edebilirler. türkiye çok farklı insanların yaşadığı ve birbirlerini hırpalamadan yaşayabilmeleri için kavga gürültü çıkarmamaya, ortak kabullere uymaya dikkat etmeleri gereken bir ülke. ama bu dikkat sürekli belirli çevrelerin kendilerinden taviz vermeleri, başkalarının keyfine göre hareket etmeleri şeklinde cereyan ederse, buna baskı derler. madem ortak oynanan oyunun adını demokrasi koymuşuz, ben oyunu değiştirmeye teşebbüs etmeksizin, sistem içinde kalarak taleplerimi dile getiriyorsam gerekçenin demokrasi olması gayet normal ve insanların beni dinlemesini beklemek de hakkım.

kimse çıkıp da demedi ki otobüslere mecburi namaz molası konsun, kafası bozulan yolcu şoföre kafa atıp istediği yerde otobüsü bekletebilsin... ama talep varsa, neden "namaz molalı" seferler olamasın? talep dinle ilgili diye, düzen değiştirme teşebbüsü olmak zorunda mı? niyetimi yargılayanların en azından bir kısmının iyi niyetli olmadığını düşünüyorum, buyurun buradan yakın.
(sirkencubin, 12.09.2007 11:36)


-niye uykumu bölüyorsun rıfkı, kaza namazı kılsana...
--abi ben namazı kaçırıcaama, sen kaza uykusu uyusan olmaz mı?
(sirkencubin, 14.09.2007 08:50)


mola kararını "piyasanın" yani talebin belirlemesi ve mola isteyen yolcunun da istemeyen yolcunun da isteğinin aksine vaki olan durum işin hukuk yoluna başvuramaması mutabakat açısından makul bir nokta. yine de buradaki laiklik mantığını anlamıyorum.

"laik hukuk" neden şu tarafı değil de bu tarafı tutmayı gerekli kılıyor? keza "müslümanlığın ve dini gerekliliklerinin salt yaygın/hakim bir inanç olduğu için kalan kişilerin hayatlarına somut etkide bulunması" durumuna karşı neden bu kadar tepkili insanlar? birçok şey salt yaygın olduğu için birçok kişinin hayatına somut etkide bulunuyor ve hiçbiri bu kadar olay olmuyor. sözgelimi benim için futbol gürültü ve görüntü kirliliğine yol açan, trafiği tıkayan, televizyonu boşuna işgal eden, şiddet eğilimlerini arttıran, bir sürü zararı olan bir şey. ama hayatıma her somut etkide bulunduğunda, meraklılarının engellenmesi gerektiğini savunmaya kalkmıyorum. yani, yasaklansa güzel olurdu benim açımdan, ama madem bu kadar meraklısı var, sineye çekiyoruz, demokrasinin cilvesi deyip geçiyoruz. mesela bir otobüs yolculuğu sırasında bir fanatik rica etse, "abi hastasıyım, beş dakka bi duralım, skor alalım" tribine girse, aklından zoru olduğunu düşünürdüm, ama "vay efendim beni nasıl engellersin" diye öfkelenmezdim. madem lafı edilip duruyor söyleyeyim, başka dinlerden insanlara da bana gösterilmesini beklediğim toleransı göstermekten yüksünmezdim. bu molaların eklenip köklenip yolculuğun toplam süresini aşacağı iddialarını fantastik edebiyat kapsamında değerlendirmek gerekiyor. sonuçta sizden tolerans göstermeniz beklenen durum hayatınızı tehlikeye sokmuyor, sağlığınızı kötü etkilemiyor, ciddi maddi kayba yol açmıyor, çok kayda değer bir zaman kaybı da değil açıkçası. ama konu din olunca, on dakika insanların gözünde büyümeye başlıyor, insanların sevdiklerine ulaşmasını engelleyen bir canavar oluyorsunuz, yetmiyor rejim için tehdit oluşturuyorsunuz...

insanlar ya kendilerinden on dakikalık fedakarlık isteyen herkese karşı aynı tepkiyi veriyorlar, ki bu durumda tutarlı bencillikleri için kutluyoruz kendilerini, ya da sadece dine karşı özel bir tepki bu, önyargılı ve ayrımcı bir laiklik anlayışını temsil ediyor.

zor be birader sizinle geçinmek.
(sirkencubin, 14.09.2007 10:26)


yeni yazacağım kitabın adı.

alt başlığı da "on dakkada nasıl laikliği berhava ettim" olacak. içinde de arapları ve arap tarzı olan her şeyi ne kadar sevdiğimi, onlarla benzeşmek için neler yapmak gerektiğini anlatacağım.

başörtülü diye eğitim ve çalışma hakkı engellenen, eşi başörtülü diye işini kaybeden insanların olduğu, gerçek ayrımcılık hikayelerinin yaşandığı bir ülkede, bunları bırakıp herkes namaz kılarsa neler olabilir diye fantastik hikayeler yazan yazarlara inat sonu da şöyle bitecek kitabın: burası benim ülkem, hiçbir yere gitmeye niyetim yok. beğenmiyorsan, kapı gibi beyazötesi laik fransa var, orayı tavsiye edeyim sana, bas git.
(sirkencubin, 14.09.2007 10:54)


kendisini makul bulmayana burası senin ülken değil dedirtmeyen mola. dön bir daha oku yazdıklarımı. gayet açık konuşuyorum ve yüzüm de ortada. sen baktığın her yerde kendi içindeki karanlığı görüyorsan, yüzüme projektör tutsam da bir anlamı yok yazık ki. neyse, tam da geçimsizlikten bahsederken ortaya atılıp şirretlik örneği teşkil eden yazara katkısından dolayı teşekkür ediyor ve bu konuyu kendi adıma burada kapatıyorum.
(sirkencubin, 14.09.2007 11:18)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder