türklerin müslüman olmasında islam dinine yönelik ilgilerinin dışında bir faktör eper rol oynamışsa bu da siyasi konjonktürdür. genellikle boy beyi mevkiindeki bir şahıs, durumu değerlendirdikten sonra bundan böyle müslüman olduklarını ahaliye bildirmektedir. yeni müslüman türk boyu derhal müslüman olmayan boylar üzerine cihat faaliyetine girişirken, gündelik hayatlarında belirgin bir değişiklik olmamaktadır. bu arada ahmed yesevi gibi mürşidler, halk arasında dolaşıp onlara anlayacakları dilde müslümanlığı anlattıkça, halkın bu dine karşı teveccühü de giderek artmıştır. yerleşik kültürün geliştiği topluluklarda din gündelik hayatta temel bir belirleyici olmuşken, göçebe topluluklarda gündelik din pratiği daha sınırlı kalabilmiştir. zorlama ve işkence gibi bir şey varsa bile istisnai olmuş olsa gerektir.
türklerin işkenceyle müslümanlaştırıldıklarını iddia edebilen biri, kimin türklere işkence yapabilecek durumda olduğunu da açıklamalıdır.
(sirkencubin, 14.11.2003 11:42)
görünüşe göre türklerin hâlâ müslüman olmalarını hazmedemeyişin yanında bir de vaktiyle müslüman olmuş bulunmalarını hazmedememek yüzünden ortaya yuvarlanan ve muhtemelen ciddi bir argümana dayandırılamamış olması sebebiyle komiklik ederek gündeme getirilen bir iddiadır. esasen komiklik bu ülkede çok iyi iş gören bir şartlandırma taktiğidir. önce bir laf sallarsınız, sonra da yazı ve çizgi ile her tür şebekliği deneyerek, giderek basitleştirdiğiniz ve sloganlaştırdığınız iddianızı mümkün olduğu kadar tekrarlarsınız. neticede salladığınız palavrayı gerçeklik gibi algılayan bir mallar sürüsü elde edersiniz. aferin çocuğum.
(sirkencubin, 14.11.2003 11:47)
tabii bu arada kitle halinde din değiştirme vak'alarının daha ziyade boy beylerinin değil, han mevkiindeki kişilerin kararı ile olduğunu, dolayısıyla boylar arasındaki çatışmaların din değiştirme işinde pek fazla rol oynamadığını da hatırlamak gerekir. herhalükarda birbiri ile savaşmak için bir gerekçe bulan boyların, din gerekçesi ile de çarpışmış olmalarına şaşırmamalıdır. ancak boylar arası çatışmalar çoğu zaman bir boyun diğerini hakimiyeti altına alması ile sonuçlanmadığından, bir din değişikliğine yol açması ihtimali de fazla değildir. dayağı yiyen boy, genellikle yurtluğunu terk edip, dişine göre bulduğu başka bir boya sataşmaktadır. han cümbür cemaat din değiştiriyoruz dediği zaman karabudunun ne düşündüğünü bilmiyorum, ama cidden bir itirazları olsa idi derhal ayaklanırlardı ve muhtemelen sonuç yeni bir hanın başa geçmesi ve eskisinin başının bir mızrağa geçirilmesi olurdu. boylar arasında, halk tabakası arasında din değiştirme emrine karşı bir tepki, bir itiraz olsaydı bunun yansıması mutlaka görülürdü, kafası kızanın isyan ettiği, sabah erken kalkanın devlet kurduğu bir coğrafyada, insanların istediklerinde dağlara çekilip kimseye yakalanmadan yaşayıp gidebilecekleri bir dönemde insanlara zorla bir şey yaptırmak gerçekten zor. merkezi idarenin kuvvetli olduğu dönemlerde boyların ayaklanma cesareti bulamamış oldukları düşünülebilir. ancak ciddi bir tepkinin, böyle bir cesareti meydana çıkarması da beklenebilir. muhtemelen bir çoğu dağlarda gezerken "müslüman olduklarından" haberdar bile olmadılar veya üstünkörü bir şeyler işittiler ve fazla iplemediler. iman ve ibadetle tanışmaları ise daha ziyade gezgin dervişlerin çalışmaları ile oldu.
bu arada nasıl olup da böyle bir din değişikliğinin yaşanabildiğini düşünürken, hangi dine geçtikleri kadar hangi dinden ayrıldıklarını da dikkate almak lazım. jean paul roux türklerin ve moğolların eski dini adlı çalışmasında orta asya'da iki tür dini akımın bulunduğunu söylüyor. bunlardan biri genellikle merkezi idarenin zayıfladığı dönemlerde etkili görünen şamancılık türü inançlar, diğeri de bir merkezden yönetilen kuvvetli devletler zamanında hakimiyet kazanan gök tanrı inancı. ikincisine göre kagan, tanrı'nın yeryüzündeki iradesinin bir temsilcisi olduğuna göre, emirlerinin tartışmasız kabul edilmesi de mantıksız değil. ancak eski türklerin dini inanışları hâlâ fazla aydınlatılamadığı için bu konuda fazla spekülasyon yapmak da sağlıklı olmayacaktır. isteyen elbette türklerin dayak zoruyla müslüman edildiklerine inanıp gece rahat uyuyabilir. keyifinize bakın.
(sirkencubin, 14.11.2003 13:22)
ilginç bir şekilde mecraından çıkarılan bir konudur. emevi politikaları, kuteybe'nin türkistan'daki sert tutumu gibi konular elbette malum. buraya kadarki kısmı türklerin işkenceye maruz bırakılması olarak okumak da mümkün. ama "bizi ilgilendiren tarih buraya kadardır" beyanını anlamak mümkün değil. emevilerin baskısının türkleri müslüman olmaya yönelttiğine dair bir şey anlatılmıyor, tam sıra talas savaşına gelince hikaye yarıda bırakılıyor. talas savaşından sonra arap-türk ilişkilerinin yumuşamaya başladığı malum. sertlik politikasının o tarihe kadar türklerin müslüman olması konusunda net bir gelişmeye yol açmadığı da ortada. toplu olarak müslüman olan ilk türk boyunun, maveraünnehir'den uzakta yaşayan idil bulgarları olması, devlet teşkilatı ile birlikte müslüman olan ilk türk topluluğunun karahanlılar olması hatırlanınca, tarihin devamını da okumak gerektiği ortaya çıkıyor. belki sâmânîler dönemi özellikle dikkatli okunması gereken dönem olabilir. bir ara ele almak lazım. yine de gratanich'i gayretinden ötürü kutlamak istiyorum. boş konuşmak yerine, belge bulup ona dayanmaya çalışmak elbette olumlu bir tavır. taberi tarihi meşhur bir kaynak, z. kitapçı'nın eserlerine gelince, emin değilim, bir dönem beni çok heyecanlandıran ilginç şeyler yazıyordu, ama tekrar gözden geçirmem gerek.
(sirkencubin, 21.11.2003 13:48)
bu iddia hakkında bir hüküm vermeden önce türklüğün islamdan önce varlığı/yokluğu hakkında bir hükme varmak lazım.
YanıtlaSilismet özel'in türklük tanımını kabul etmiyorsanız, öyle bir mesele yok...
YanıtlaSilhayır tam aksine ismet özel'in türklük tanımını kabul ediyorum. daha doğrusu türk'ün ne manaya geldiğini bir hesap ve çıkar gözetmeden tarif eden ismet özel'in tanımını kabul ediyorum.
YanıtlaSiltürkler orta asyadan göçmüş de, türklerin ataları hunlarmış da falan vesaire.. bu ısmarlama tarihin mazisi çok eski değil. galiba bunu 'bilimsel' bir zemine oturtan necip asım. o da miladi 19. yy sonu 20. yüzyıl başı. batı tarih yazımının ağır tesiri altında.
almanya'da miladi 15. yüzyıldan kalma bir alışkanlık olan hristiyanken ihtida edenlere "türk oldu" demeleri de küçük bir örnek, iyi bir ipucu..
zaten "türk"üz biz, "turk" yahut "tork" değiliz. burada ü yerine u/o harfi olması da sebepsiz değil hocam. arapçada ü harfi yok.