27 Ekim 2011 Perşembe

bana derhal kendimi bağlayın / ekşi

tutunacak bir dalı kalmamıştır zavallının. ne kendine ait bir hayat, ne gidecek bir kapı... ısrarla aşındırdığı eşikler, artık onu taşımaz olmuştur, sona yaklaşmanın verdiği ümitsiz çırpınışla masasına daha sıkı tutunur. sabahları horozlar ötmeden geldiği bu mekandan başka hiç bir şeyi yoktur. emri altında bir sekreter ve bir telefondan başka horozlanacak kimsesi yoktur artık. günde üç öğün, beş vakit azarlayarak tatmin olduğu kişiler, son yaklaştıkça artık bıyık altından gülmeyi de bırakıp, açıkça umursamaz tavırlara bürünmüşlerdir. giderek daha huysuz, daha aksi, daha çekilmez olur, ancak kendisinden başkasını rahatsız edebilememektedir. elinde kalan son vasıtaya, telefona sarılır ve rutin tacizlerine başlar. heyhat! herkes toplantıda, herkes izinli, herkes bilmemkim beyin katında... uçurumdan yuvarlanmak üzere olan bir insanın son hamlesi, koyu karanlıklar içinde giderek küçülen son ışık damlacığına doğru bir atılış: "bana derhal kendimi bağlayın!"

dııt dııt. dııt dııt.
o* -evet?
sekreter -siz arıyorsunuz efendim.
o -bağlayın hemen.
dııt
o -evet?
telefondaki o - iyi günnlerr dostuum, hahahaha
o -ahahah, azizim merhaba... ben de sizi düşünüyordum şimdi**...
...
-----
* isteyen o yerine 0 diye de okuyabilir
** şimdi ve daima

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder