30 Aralık 2012 Pazar

ülkücü / ekşi


kendilerinden farklı gördükleri her şeye saldırmayı ve hakaret etmeyi kendilerine vergi bir hak sanan bir takım küstah kişilerin tahammül edemedikleri bir insan tipi. bu tür kişilerin pisledikleri her yere kireç dökmeye kalksanız ömrünüz yetmez. ülkücü bunlara göre her şeyden önce acayip sevimsiz bir mahluktur. kafalarındaki ülkücü imajına uyan birini görürlerse "aa öö şuna bak böööğğ" derler, iyi halt ederler. özel bıyık şekli genellikle ayırt edicidir, ama bunun dışında fiziksel bir ortak nokta yoktur, bir insanın suratına bakıp ülkücü olduğunu anlayamazsınız. demek ki neymiş, karşıdan bakmakla olmazmış, tanımak için tanışmak lazımmış. hadi size bonus bir bilgi, bu insanları tanımanız için leman, limon, lömön gibi dergilerdeki karikatürleri takip etmek de yerinde olmaz, kaynağınız bunlarsa ayazdasınız, dikkat edin bir tarafınızı üşütmeyin. 

ülkücüler, dar anlamıyla ülkü ocakları-mhp camiası mensupları, geniş anlamıyla bu camianın kenarında veya dışında durmakla birlikte aynı ideali paylaşan insanlar topluluğu, güzel yurdumun diğer insanlarından, diğer topluluklarından aslında çok da farklı olmayan kişilerdir. okuyanı vardır, okumayanı vardır, bileni, bilmeyeni vardır, heyecanlısı, sakini vardır, kibarı, kaba sabası, edeplisi, edepsizi, bencili, fedakarı, sabırlısı, sabırsızı, kültürlüsü, kültürsüzü vardır. hepsini bir tornadan çıkma sanıp en olumsuz örneklerinin şahsında hepsine birden hakaret etmek eşşekliktir. 

genellikle kültürel açıdan benzeşmedikleri bi takım tiplerce hor görülürler, bıyıkları var, şöyle giyiniyorlar, böyle yürüyorlar vs diye. ülkücüler bunu hiç umursamaz, kendilerine tepeden bakanların genelde zibidi olduklarını bilirler. size benzeyen sizden beter olsun ulan i...ler diyecem, ama diyemiyorum, kendi dış görünüşümü hatırlayınca vaz geçiyorum. hadi yine yırttınız, acayip ballısınız. 

uzaktan bakmaktan, tanımamaktan, gaza gelmekten vesair sebeplerden kaynaklanan olumsuz tavırların haricinde kuyruk acısı da ülkücülere bok atma sebepleri arasında yer alır. vatanını rusya'ya satmaya azmetmiş köpek sürüsü kızıllar zamanında epey kötek yemişlerdir ne de olsa. kendi sicillerine bakmadan ülkücülere katil diye laf ederler. 

insafınız, vicdanınız varsa, konu ile ilgileniyorsanız, tanıyın, tanışın, okuyun öğrenin. ya da bildiğiniz gibi yapın, fark etmez, allah ıslah etsin cümlenizi. 
(sirkencubin, 27.12.2002 22:51) 


önce peşin peşin hakkı teslim etmek gerek, insanlar ara sıra ülkücüler hakkında doğru şeyler de, nasıl oluyorsa, söylüyorlar. pek çok insanın ülkücü sıfatını gururla taşıdıkları doğrudur. pekâlâ gururla taşınabilecek bir sıfattır ülkücü. 

aklıselim sahibi insanlar, kişileri sadece görünüşlerine göre yargılamamakla kalmaz, eleştirmeden önce tanımayı, anlamayı da düşünür. ülkücüler hakkında değerlendirme yapmak farklı bir şeydir, kendi zihninde mevcut ülkücü imajı hakkında konuşmak başka bir şeydir. aklıselim sahibi insan şartlandırılmışlığı aşarak konuştuğu konu üzerinde bilgi sahibi olma çabası içinde bulunmalıdır. 

hangi tip bıyığın iğrenç sayılacağı zevk meselesi, anlayış meselesi, kişiye göre değişmesi tabiîdir. şahsen ben de nietzsche'nin bıyıklarını iğrenç buluyorum. doğrudan doğruya bıyığı iğrenç bulanlar da olabilir. insanlar başka şeyleri de iğrenç bulabilir: piercing, favori, çene sakalı, toplum içinde sevgilisiyle fazlaca samimi hareketlere girişen insanlar... iğrenç bulunmak belirli bir gruba mahsus bir hal değil. 

acaba şimdi "solcu olmanın ilk şartı okuduğunu anlamamaktır" diye bir vecize icad etmeli mi? okuduğunu anlamayan şahsın nasıl bir dünya görüşü olduğunu bilmediğimize göre etmesek iyi olacak herhalde. cahil veya aptal ve şiddet yanlısı olmak bazıları tarafından ülkücü olmanın temel şartları kabul edildiğine göre, bu şartları sağlamayan bir tek ülkücü örneğinin bulunması halinde bile kaziyeleri çökecek demektir. ülkücüler ortalama türk insanından farklı olmayan bir guruptur: cahili de vardır, cahil olmayanı da vardır, aptalı da vardır, aptal olmayanı da vardır, şiddet yanlısı olanı da vardır, şiddet yanlısı olmayanı da vardır. önyargılarınızdan oluşan bir hayaletin karşısında boks yaptığınıza bakarak sizlerin de ülkücülerden nefret etmeye programlandığınızı söyleyebilir miyiz? acı ama gerçek, belirli bir dünya görüşüne mensup insanların bütün fertleri için geçerli olabilecek bir hüküm değil, ama türkiye'de bütün grupların birbiri aleyhinde programlanmışlıkları vardır. yoğurdum kara demenizi beklemiyorum tabiî ki, demeyin zaten. 

kimin neyi savunduğu, kimin kime uşaklık ettiği iki satırda çözülecek basit meseleler değildir. içi boş iddialar ortaya atıp kenara çekilmek kolay, ama biz yine de kısaca bir şeyler söylemeye çalışalım. güzel yurdumuzda ağırlığı olan bütün gruplar manipüle edilmektedir. belirli bir tarihten önceki dönemde a grubu x devleti tarafından, b grubu da y devleti tarafından desteklenmiş ve yönlendirilmiş olabilir, daha sonraki tarihlerde de uluslararası güç odakları bütün dünyada olduğu gibi yurdumuzda da toplumsal baskı gruplarını kullanarak bir takım amaçlara ulaşmaya çalışmış olabilir, planda yeriniz olmadığı zaman bir varlık gösterememiş olabilirsiniz, bütün bunlar nasıl seni uşak yapmıyorsa beni de yapmaz. (sen tabiri belirli bir kişiye yönelik değil, okuyan herkes istiyorsa üzerine alınabilir. ben tabiri ise ülkücü olduğunu savunan herhangi biri mânâsında kullanılmıştır, ülkücü olmadığımı söylesem inanan olur mu bilmiyorum, ama burada ülkücüler adına konuşur gibi bir duruma düştüğüm için bu kelimeyi kullanmakta mahzur görmüyorum. işin aslı sadece kendi adıma konuşuyor ve sadece kendi fikirlerimi dile getiriyor olduğum.) 

ülkücülerin içinde barbarlar da vardır elbette, sayıları az da değildir. ancak solcular barbardır sözü ne kadar doğruysa ülkücüler barbardır iddiası da o kadar doğrudur. türkiye'de insanların sorunu karşılarındaki grupların kusurlarına odaklanmaları ve kendi kusurlarını görmemeleri, karşısındakinin kusurlarını araştırırken, meziyetlerini görmezden gelmeleri, kusur ararken kaynak olarak incelediği "malzemenin" bizzat kendisini ele almak yerine, kendi tarafındaki kişilerin çizdiği şablonları esas almak ve bu şablonlara uygun birkaç örnek bulunca da kendini haklı zannetmektir. bu değerlendirmeyi, sağcı ya da solcu herkes üstüne alınabilir. 

köpek sürüsü kızılların ülkücülerden kötek yediği dönem, ne kızıllar için ne de ülkücüler için çok hasretle yad edilesi bir dönem değildir. inşallah türkiye böyle bir dönemi bir daha yaşamaz. işin doğrusu ülkücüler de kızıllardan epey bir kötek yemiş, sağdan ya da soldan, pek çok gencecik cana yazık olmuştur. ancak insanın tansiyonunu yükselten birilerinin bütün hesabı karşı tarafa ödetme çabalarıdır. katil faşistler günün birinde çıkıp geldiler ve huzur dolu ülkeyi kana buladılar öyle mi? sahi buna inanıyor musunuz? siz olun da burnunuza dayanmış bir namlu karşısında "bir dakika yahu bu sorunu daha uygarca çözemez miyiz?" deyin. 
(sirkencubin, 10.02.2003 23:26 ~ 11.02.2003 00:37) 


ülkücü, aslında yurdum insanının pek çok kesiminde rastlanılan kusurları, kendine mahsus bir kabahat gibi sırtında taşımak zorunda kalan insandır. "ülkücüler şöyle ülkücüler böyle" diyenler ne bahsettikleri vasıfların ülkücüler için tarif edici olmadığını, gerçekten öyle olanları kadar hiç de öyle olmayanları da bulunduğunu fark ederler, ne de aynı vasıfların aslında kendi düşüncelerinden olan insanlar arasında da yaygın olduğunu. 

bir örnek: "entel ülkücü" hakkında bir "iddianame"ye göre (bkz: entel ülkücü/#1161174) ülkücüler, kendilerinden olmayan insanlara saygı göstermezler, empati yetenekleri yoktur, hak onlar için vardır, kendi çıkarları sözkonusu olunca haksızlık yapmayı marifet görürler, bakış açılarını entellektüel bir noktadan başlatırlar, düşüncelerini her fırsatta başka maskeler altında ifade ederler, parasal konulardan da iyi anlarlar (ideoloji diye diye para pul, mal mülk edinirler, ceplerini doldururlar), belirli bir düşünceyi savunan düşünürlere her fırsatta çamur atarlar. insaf edin: siz kendinizden olmayan insanlara çok mu saygı gösteriyorsunuz? hadi ya? çok mu empati yeteneğiniz var? güldürmeyin beni. kendi çıkarlarınız sözkonusu olunca haksızlık yapmıyorsunuz değil mi? tabiî tabiî, bittabiî. düşüncenizi başka maskeler altında ifade etmiyor musunuz? yapmayın. parasal konulardan hiç anlamazsınız, ideoloji diye diye ceplerinizi doldurmadınız, ben de öyle düşünüyorum zaten. sizden farklı düşünen kişilere çamur atma alışkanlığınız zaten yok. bakış açısını entelektüel bir noktadan başlatmak ne demek, anlamak biraz zor, yani hem entel olacak ama meselelere "entel noktalardan" bakmayacak, nasıl bir şey bilemem, ama eminim siz öyle bir şey de yapmıyorsunuzdur zaten. 

boşverin efendiler. tanıdığım biri on yıldan fazla zamanını solcu bir militan olarak cezaevlerinde geçirdikten sonra, ve hâlâ solculuğuna toz kondurmadığı halde, hem de gerekirse mangalda kül bırakmadığı halde, başına geçtiği işletmeyi tam bir "pis burjuva" gibi yönetiyor, elinden gelse yanında çalıştırdığı "emekçilere" haftalık bile vermeyecek diye (haftalık vermeyince işe gelmiyor keratalar), üstelik çevresinde tek örnek de olmadığı halde, bütün eşi dostu çevresi pek sayın eski tüfekler, işleri güçleri birbirlerini kazıklamaya çalışmak diye, tutup da ben "solcular ibnedir" desem yakışır mı? yakışmaz. olmayan en az bir tanesini tanıyorum. eşine zor rastlanır insanlardan bir arkadaşımdı, tatlı tatlı tartışırdık, bağlantımız koptuğu için üzülürüm hep. 

sahi ya, ertan buralardaysan bi mesaj at be koç, belki "sizinkilerden" hâlâ bir ümit vardır, kim bilir? 

edit: kaybolan entrynin muhtevasını şuracığa ekleştiriyorum: "bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler". 
(sirkencubin, 10.02.2003 23:29 ~ 02.10.2003 12:31) 


bir sürü lafın üstüne, bir tanım yapmak gerekirse: ülkücü bir ülküye bağlanmış, idealist mânâsına gelen bir kelime iken zaman içinde belirli bir idealin takipçileri için kullanılır olmuştur. bu bakımdan geniş mânâda türk ülküsü adı verilen bir ideale gönül vermiş kişi demektir. dar mânâda ise mhp ve ülkü ocağı mensupları için kullanılır, bu kelime. 
(sirkencubin, 11.02.2003 00:49) 


mesela amerika'da wasp milliyetçisi tipler sadece lağım temizlikçisi olarak istihdam edilir, beyaz saraya on kilometreden fazla yaklaştırılmazlar. ingiltere'de bunlar seyislik yapar, ama daha ziyade at pisliği temizler. japonlar milliyetçilerini samuraylara talim malzemesi yapmak suretiyle değerlendirirken, almanya'da kendilerine biçilen misyon u-bahn raylarını yalayarak temizlemektir. ancak milliyetçilerin en çok horlandıkları ve ezildikleri ülke hiç tartışmasız israildir. burada 2. sınıf sayılmaları bile olağanüstü sayılır. şehirlerin 15 kilometre dışında yaşarlar, okuma-yazma öğrenmeleri yasaktır ve kırbaç marifetiyle, lokomotif yerine tren katarlarını çekmek gibi işlerde kullanılırlar. 

edit: (bkz: ayar alanın entrysini silmesi) 
(bkz: samatya) 
(sirkencubin, 02.09.2003 19:13 ~ 17.09.2003 09:02) 


eklembacaklı, zarkanatlı veya kemirgen değildir bunlar genelde, insandırlar. haliyle iyisi de olur, kötüsü de olur, hatta çoğu zaman insanların çoğu gibi hem iyi hem kötüsü olur. bu bir kısım sevgi böceklerinin gangliyonları için fazla karmaşık bir bilgi olabilir, ziyanı yok, sevimli maksatlarının peşinde koşmak üzere kendi algı evrenlerinde eşinmeye terk edilebilirler, mahzuru olmaz. 

bir de eksik iş yapıyorlar bazen, işin doğrusu... 
(sirkencubin, 29.12.2005 02:01) 


bıyıksız olanlarını ocağa almıyorduk biz bunların. 

yalan yalan, yarısı bıyıksız, hangi birini almıycan? 
(sirkencubin, 12.12.2007 15:14) 
(sirkencubin 29/10/2011 13:19)
madem gargara arasında ciddi kelam eden de çıkmış, iki kelime de ben yazayım. ülkücülüğün en temel esası hayatını türk milletine hizmete adamaktır. diğer esaslar bundan türetilebilir. teşkilat tali bir unsurdur mesela, millete hizmet teşkilata hizmetten önde gelir. teşkilatın varlık amacı millettir ve eğer millet menfaati ile teşkilat gereği çelişirse millet tercih edilir. lider de aynı şekilde tali bir unsurdur. önce millet düsturundan dolayı birçok ülkücü lideri (alparslan türkeş) ve teşkilat'ı (mhp, ülkü ocakları) terk etmiş bulunmaktadır. teşkilat'ın davaya hizmet etmediği endişesi, lidere duyulan güvenle dengelenmekteyken, liderin de davaya hizmet etmediği/ edemediği içtihadında bulunanlar, neticede hepsini birden bir yana bırakmıştır. teşkilatın tali bir unsur olduğu düsturu devlet teşkilatı için de geçerlidir. 

hareketin refleks seviyesinde kalması ve davaya yönelik aklı başında bir vizyonunun bulunmaması beyin sahibi insanların camiada tutunamaması ile ilgilidir. bu durum da kavga için kurgulanan teşkilat yapısının kavga bittikten sonra dönüştürülmemesi ve bu yapıda ancak belirli bir sosyolojik tabanın barınabilmesiyle ilgilidir. 

(bkz: türk ülküsü) 
(sirkencubin, 02.01.2008 13:38) 


kaba şiddet, kaba kuvvet, ince şiddet bu esaslara göre amaç değildir. lakin şöyle bir şey var belki alakalıdır: kuvvetsiz hak acz, haksız kuvvet zulümdür. 
(sirkencubin, 02.01.2008 13:54) 


bir de şu var: 
(bkz: türkçülüğün esasları) 

okuyan yok gerçi... 
(sirkencubin, 02.01.2008 14:11) 


ülkücülere göre milliyetçilik nefsi müdafaa ve enternasyonalizm kızıl sömürüye uşaklık etmek anlamına geldiği için enternasyonalizm yerine milliyetçilik esasını kabul etmişlerdir. millet içinde yaşadığınız gerçek ve bütün dünyaya yayılmış sınıfsal tabakalaşma koca bir yalandır, bu yalanla afyonlanan mankurtlar kendilerini savunmayı bırakıp düşmanlarına hizmet etmeye başlar ülkücülere göre. 
(sirkencubin, 02.01.2008 15:06) 


sorun esaslardan çok bu esasların izin verdiği yapı ve malzeme denirse, sorun esaslarda demektir. iyi bir malzeme ile iyi bir yapı kurulmasına engel olan esaslarsa, esaslarda bir hata olduğu anlaşılır. teori doğru, ama pratik yanlış deme şansımız olmaz, iyi bir pratiğe izin vermeyen bir teori seçmiş olduğumuz anlaşılır. yani muhtemelen ya teori kendi içinde aksıyordur veya kendi içinde tutarlı da olsa çok uçuk olduğu için pratiğe dökülemiyordur. acaba ülkücü teori ile pratik arasındaki ilişki böyle bir ilişki mi, yoksa teori doğru dürüst tatbik edilmediği için, teoriden bağımsız faktörlerden dolayı mı iş yürümüyor? 

bir kere ülkücülüğün teorisinden bahsetmek kolay değil, zira tastamam müdevven bir teori yok ortada. (allahım, işin yoksa şimdi müdevven kelimesini açıkla... müdevven, tedvin edilmiş demek. çok anladınız değil mi? hakkında kitap yazılmış, sistemleştirilmiş diye yarım yamalak bir tanım yapalım da havada kalmasın.) sosyalizm veya liberalizm gibi sistemlerle karşılaştırdığınızda, ülkücülüğün bir fikir olarak çok işlenmediğini görüyorsunuz. yapılan fikri çalışmalar parça parça, çoğu zaman pratiğe yönelik bir söylemle yetiniliyor. mesela nihal atsız'a bakarsanız, felsefeye burun kıvıran bir figür görürsünüz. temellendirme daha ziyade "falan şöyle yapıyor, biz niye yapmayalım" veya "şöyle yapmazsak böyle olur" tarzında gidiyor. dokuz ışık bir ideoloji olmaktan ziyade, atmışlı-yetmişli yılların havasında oluşturulmuş bir program, ülkücülük bunun maddelerinden biri, tamamı değil. kurt karaca'nın çalışmasında olduğu gibi milliyetçi-toplumcu türkiye temasını işleyen bazı eserler göze çarpıyorsa da 12 eylül sonrası dönemde bu tür çalışmaların da bir tarafa bırakıldığı görülüyor. diğer taraftan türk ülküsü denen hedefleri benimseyenlerin de aralarında ciddi fikir ayrılıkları olduğu görülüyor. özellikle din konusundaki tutum oldukça ayırıcı. atsız çizgisini sürdürenlerle, arvasi çizgisindekileri aynı potaya koymak mümkün değil. bunlar 1, 2 ve 3 numaralı hedeflerin varolduğu konusunda birleşseler de pratikte bu hedeflerin ne anlama geldiği konusunda ortak bir görüş yok. bir grubun 1. hedef anlayışı aşağı yukarı islamcılarınkiyle örtüşüyor, diğer grubun anlayışı ise ulusalcı-laik-kemalist çizgiye daha uygun. keza bir grup 3. hedeften bahsederken nizam-ı alem, ilay-ı kelimetullah gibi bir tabir kullanıyorlar, diğer grup için kızılelma kavramının islamla bir ilgisi yok. ortada net bir teori olmayınca, bunun pratiğe yansımasından söz etmek de zor. herkes kendi kafasına göre bir yol tutturmuş gidiyor. 

ortak nokta olarak kabul edilebilecek vatanını sevmek ve milletini yüceltmek anlayışı, uygulamada bir sorun çıkarır mı? bir sorun çıkıp çıkmayacağı, bu anlayışı benimseyip benimsememekten ziyade, bundan başka neleri benimsediğiniz, neleri benimsemediğinizle ilgili. ortak noktayı aşan alandaki fikirleriniz, vatanı sevmek, milleti yüceltmek istemek derken ne kastettiğinizi, ortak noktayı nasıl yorumladığınızı etkileyebiliyor. kimi milleti sevmek derken, kendi milletini başka insanlardan daha fazla veya daha farklı sebeplerle ayrıca sevmeyi anlıyor, kimi de kendi milletinden başkasını sevmemeyi anlıyor. milleti yüceltmek derken, kimi başka milletleri alçaltmayı anlıyor, kimi anlamıyor. ülkücülüğün esasları sorun çıkarır mı çıkarmaz mı sorusunun tek bir cevabı yok, hangi ülkücülüğün esasları? 

sorun konusundaki algıların temel kaynağı teoriyle değil pratikle ilgili. fikrin uygulayıcısı geçinen grup, fikrin uygulanmasının önündeki bir engel. temel fikrin hangi alanda nasıl bir açılımının olabileceği üzerinde kafa patlatmak yerine, jeopolitik alanla sınırlı hamasi bir söylemle yetiniyorlar. insan yetiştirmek gibi bir işle ilgilenmiyorlar. kadrosuz sistem olmaz sözü tamamen bağlam dışı kalıyor, çünki ne sistem konusunda ciddi bir çalışma var ortada, ne kadro konusunda. ortada bir malzeme kalitesizliği olduğu doğru, ama bu ülkücülüğün esaslarının sebep olduğu bir kalitesizleşme değil, insanımızdaki genel kalitesizliğin bu alandaki yansıması. iş yerine laf üretmeyi tercih eden türk insanı, ülkücü olduğu zaman da böyle oluyor. özetlersek sorun, ülkücülüğün kötü bir fikir olması değil, ülkücülerin ülkücü olmaması.
(sirkencubin, 05.01.2008 15:52) 


ülkücülüğü ülkücüler üzerinden değerlendirirken sık yapılan bir hata, göze batan örnekleri esas almak. bu kürtleri pkk'lılar üzerinden değerlendirmeye benziyor. kendi halinde efendi adamlar olan bir çok ülkücü gördüm ben, bazısının karıncayı inciteceğine dahi ihtimal vermem. ama siz bu adamları görmüyorsunuz, gördüğünüz zaman da ülkücü olduğunu fark etmiyorsunuz. bugün teşkilatlarda bu tür adamların sayısı azalmış olabilir, bilemiyorum, ama bahsettiğim adamlar buharlaşmadılar. cemaatlere kayacakların çoğu zaten gitmişti, teşkilata küsüp sağa sola dağılan adamlar da muhtemelen hayat gailesinin arasında kaybolmuşlardır. yarın biri yüreklerini titretecek bir bayrak açarsa, nereden toplanıp geldi bu kadar insan diye hayret edersiniz. diğer taraftan akıllı uslu efendi adamlar hâlâ ocaklara devam ediyor olabilir, ama kavga mantığına göre kurulmuş bir teşkilat hiçbir zaman bunları vitrine çıkarmayacaktır. teşkilat güçlüyse ülkücülüğün ü'sü ile ilgisi olmayan, menfaat peşindeki it kopuk psikopat ne varsa toplanıp geliyor. teşkilat zayıfsa, olduğu yerde tutunabilmek için zayıf noktasını gizlemek zorunda. yüz kişinin ortasında tek başına masanın üstüne çıkıp inandığını haykırabilmek için mangal yürekli veya deli olmak yetmez, hangi köşeden çıkacakları belli olmayan hayaletler hakkındaki korkuyu da kullanmak durumundasınız. kullanamadığınız zaman bile bile kafanızı kırdırmış oluyorsunuz. onu da yapan oldu gerçi ve hayaletler konusunda da çok emin olmayın, belki de gerçekten oradadırlar... 

ülkücülüğün ne olduğu hakkındaki büyük laflara gelince, bunların bir kısmı belki "hareket"in tarihçesini incelerken işinize yarayabilir, ama onların ötesinde başka ve daha büyük bir gerçek var, algınızdan kaçan. bu kaçış bir tesadüf değil, henüz bu duyuşu anlayacağınız dile tercüme eden olmadı zannederim ve bu göbeğini kaşıyan, bidon kafalı lümpenlerin, müslüman türklerin gözlerini ve gönüllerini diktikleri noktayı bir kısım çokbilmişlerin görmesi zor. anlamsızlık ve zevkler kaosunun ortasında dağılmış noktacıklar gibi bireyciklerin benlik algısından çok farklı bir benlik algısı var ortada. biri çıkıp da bunu sizin dilinize tercüme edinceye kadar vaktinizi değerlendirin, kafanızın sol tarafındaki at gözlüğünü çıkarın, kim kimin hangi emeline alet olmuş, bir daha düşünün, acaba neden antikomünizm bu kadar önemli? 

"bana, -sen yoksun, sen öldün- diyorlar. 
bu kör acuna inat yedi iklimdeyim, 
işte ellerini tutuyorum yaşanmamış bir çağın, 
ben güneşi kıskandıran gerçeğim 
... 
içim içime sığmıyor, maytaplardan deliyim; 
bir bayrak dalgalansa yüceden; 
"hadi" dese birisi 
peşindeyim, vallahi peşindeyim. " 
(dilaver cebeci) 
(sirkencubin, 06.01.2008 20:07) 
(sirkencubin 29/10/2011 21:29)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder