türkiye cumhuriyeti devletinin din işleri ile alakalı kurumu. kimi zaman laik devlette böyle bir kurumun ne işi var diye itiraza uğrar, kimi zaman rejimin oyuncağı yollu tarizlerle dindarların istiskaline uğrar. bir bakalım nedir bu diyanet.
toplum ve devlet hakkında ne kadar fantastik tasavvurlarınız olursa olsun, realiteden en fazla bir miktar uzaklaşabiliyorsunuz, yoksa kurduğunuz yapının başınıza çökmesi an meselesi. bu bir.
türkiye ahalisinin kahir ekseriyetinin müslüman olduğu bir ülke. islam sadece fert veya cemiyet değil, devlet seviyesinde de yaşanan, düzenleyici olan bir din. bu da realite, etti iki.
ittihatçılar hayalperest olabilirler, daha bir sürü menfi sıfat da bulabilirsiniz, ama salak değillerdi. hakket bak, deli olmakla salak olmak arasında çok fark var. ezcümle ne kadar komitacı olurlarsa olsunlar, devlet geleneğini külliyen ilga etmediler. bu da üç.
bahsi geçen üç maddeden vardığımız nokta şu: nasıl ki osmanlı ve cumhuriyet diye ayrı ayrı devletler yoksa, şeyhülislamlık, şer'îye ve evkaf vekaleti ve diyanet işleri başkanlığı diye ayrı ayrı kurumlar da yok. devlet tuğrul beyin devletiyle aynı devlet, ordu cebelü sipahi ile aynı ordu, diyanet de din işlerine bakan devlet müessesesinin bugünki devamı.
şimdi baştaki suallerimize dönelim.
köşeli kafalı pozitivistlerimiz için kötü haber: devletimizin tasavvur ettikleri mânâda arzu ettikleri miktarda laik olması fiilen mümkün değil. bugün diyanetin sürdürdüğü faaliyet neredeyse bin yıldır mevcut bu ülkede ve bazılarının kafası pek basmasa da memleket ahalisinin ekseriyeti için bu bir ihtiyaç. insanların birbirinin dinine karışmadan yaşaması, hepsi için homojen yapılanmalar teşkil edilmesi mânâsına gelmiyor, zira dinlerin farklarına göre ihtiyaçlar da farklı. ateistler bireysel takılıyorlar, hristiyanlar seküler idareden bağımsız bir kilise kurumuna ihtiyaç duyuyorlar, müslümanlar da dinin bizzat devlet tarafından temsil edilmesine lüzum duyuyorlar. diğer taraftan diyanet teşkilatının varlığı sistemin de işine geliyor, zira devleti dinden tamamen soyutlamaya kalkıp, müslümanlar için de kilise kurumu gibi "sivil toplum" tarzı bir yapılanma kurulmasına kalkışılsa, bu yapılanmanın devletle rekabete girmesi, hatta devletin yerini alması ihtimali var. "elimin altı, gözümün önü" bir ara çözüm olarak daha cazip görünüyor. -elhamdülillah- bu kadar çok müslümanın olduğu bir ülkede başka türlüsünü düşünmeniz zor.
peki islamcıların diyanetle alıp veremediği nedir? devlet hakkında osmanlı-cumhuriyet ayrımı tarzındaki dolmayı yutmuş olmak, cumhuriyet hususunda "onların devleti, bizim değil" tarzında hissiyat ve düşüncelere sebep oluyor. bu durumda diyanet de onların devletinin bizi kontrol etmek için kurduğu tuzak oluveriyor. halbuki bu devlet başkasının değil, bu ülkede yaşayan herkesin ve elbette ve hatta bilhassa müslümanların devleti. islam devleti değil demek mümkündür, ama müslümanların devleti değildir demek mümkün değildir. diyanet de bu hakikatin en göz önünde duran bir delilidir. diğer taraftan diyanet teşkilatının varlığı müslümanların da işine gelir, faraza diyanet'in faaliyeti cemaatlere devredilseydi, nasıl bir çıngar çıkardı, tasavvur edebiliyor musunuz? başka türlü bir uygulamanın bir mazisi olmayacaktı, sıfırdan başlamak gerekecekti ve bir sistemin oturtulması çok sancılı olacaktı. mevcut halde diyanet'in, hacı yatmazın altındaki ağırlık gibi, dengeleyici bir rolü var.
peki, diyanet öyle değil de, böyle, şu değil de bu, değil mi? değil. klasik din eğitiminin kesintiye uğraması memlekette bir sürü yeni tarz türemesine yol açtı, asgari müşterekleri olsa da her biri bir ayrı yol tutmuş, hepsi de kendini merkeze aldığı için kendisinden farklı gördüğü bütün meşrepleri ve bu arada diyaneti kusurlu görüyor, ama bu kanaatler sadece grupların kendilerini bağlar. diyanetin üslubu kanaatimce klasik usûle uygun düşmeye yakın, akademik ve sahih bir üslup. elbette çok cevval bir duruşu yok diyanetin ve bir devlet kurumu olarak bastırılmış bir hali var, mesela şikayet edip durulduğu gibi, hoca efendiler cihattan, ribadan pek bahsedemezler, ama bu durum da aslında sizin bu ülkedeki ağırlığınızın bir göstergesi. memleketinizi darülharb olarak görüp, nereye hicret etsek diye sağa sola bakacağınıza, ensar rolüne talip olsaydınız, daha farklı olabilirdi. ezcümle biz nasıl bir müslümanlarsak, devletimiz de öyle bir devlet, diyanetimiz de öyle bir diyanet.
(sirkencubin 08/09/2009 09:37)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder