önlüğünün devamlı ilikli olması gereken kişi. bir hasta dua eder, diğeri yüzünüze bağırsak gazlarını boşaltır. oğlu akşam zemzem ikram eder, babası gece gaytalı kusmuğunu yüzünüze tükürür. işte öyle bir şey...
(sirkencubin 13/02/2010 00:42)
doktor unvanı ilk defa ortaçağ'da salerno tıp okulunda kullanılmıştır. hekim kelimesi de hikmet sahibi kişi demeye gelen hakîm kelimesinden bozmadır. arapça'da tabîb denir bunlara, türkçe'ye de geçmiştir. eski türkler otacı diyordu.
bu mesleğin eğitimi genelde abartıldığı kadar insanüstü gayret gerektirmez, ama yine de bir çok fakülte öğrencilerinin hayal edemeyebileceği kadar da zordur. vasat bir tıp öğrencisinin uyduruk çalışma temposunu gözlemleyen bazı türkoloji öğrencileri, onun deliler gibi ders çalıştığını zannedebilmiştir zamanında. nöbetlerden falan hiç bahsetmiyorum, fırsatını bulursanız tüyersiniz, ama sabaha kadar gözünüzü kırpmadığınız, hayalete döndüğünüz nöbetleriniz de olur.
gerekenden fazla sayıda doktor gerçekten paragözdür. menfaatperestleri, malları çoktur. bunun sebebi yurdumun bütün çukur insanlarının tıbbîye'ye toplanması değil, doktorlar sadece toplum ortalamasını yansıtıyorlar, ama diğerlerinin adileşmesi onlarınki kadar göze batmayabiliyor. ama ne kadar paragöz olursa olsun hemen hemen hiç bir hekim acı çeken bir insan karşısında kayıtsız kalamaz. doktor hastayı paylarsa bu göze batar, ama iki saniye önce o hastanın şikayetini söylemeyi reddettiğini, doktorsan sen bil, bana niye soruyorsun dediğini, yahut buna benzer başka bir zırva yumurtladığını kimse duymamıştır.
bazılarının gerçekten havasından yanına yanaşılmaz, insanın içinde şöyle adamakıllı bir patlatma ihtiyacı doğururlar. kesmez üstüne de bir araba sövmek istersiniz. dr plakalı beyaz arabalara binerler bazısı, derhal lastiklerinin indirilmesi şart olsa da, ellemeyin, belki acil hastaya yetişmesi gerekiyordur, koyverin gitsin. bazılarının da mesleğini söylemese anlayamazsınız. hastasının çorabını giymesine yardım eden doçent de görülmüştür aralarında.
aldıkları maaşı genelde beğenmezler. aslında çabalarına oranla az bir paraya çalışırlar gerçekten de, ama ülke gerçekleri göz önünde bulundurulduğunda, memur maaşı olarak hiç fena değildir. her talebi karşılamasa da belli bir standardı tutturabilirler.
bir de garip meslektaşlık hissi vardır, niye bilmiyorum ama öyle işte. ne yapalım, o da öyle olsun.
(sirkencubin, 04.03.2003 23:46)
not: hiç fena değil derken, paraya para demiyorlar anlamında değil, ayağını yorganına göre uzatırsan geçinirsin anlamında.
(sirkencubin 02/11/2011 01:40)
nöbet tutan doktora nöbetçi doktor denir. genellikle insanların ölmemesini sağlamakla görevli olmalarına rağmen, kendilerinden geceyi uykusuz geçirmelerinin beklenmesi abestir. zeki-metin skeçlerine varıncaya kadar espri konusu olmuştur, "nöbetçi doktor uyuyor" cümlesi. nöbetçinin uyumaması gerektiği zannı, nöbetçi ve gözcü kavramlarının karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. halbuki ilgili birimde uyumayan birilerinin bulunması, görevin aksatılmaması için yeterlidir. gerekli olursa, bu kişi diğerlerini de uyandırır. nöbetçinin sorumluluğu görev yerini terketmemektir. evlerinde icapçı nöbeti tutan doktorlar için de görev yerleri evleridir. çağrılmaları icap eden bir vak'a çıkmazsa sabaha kadar mışıl mışıl uyurlar. unutulmamalıdır ki doktorun zeki, çevik ve ahlaklı olduğu kadar zinde ve dinlenmiş olanı makbuldür. lakin uykusu ağır olanlar, uyanması uzun sürenler söz konusu olunca bir kere daha düşünmek gerekir. (biz intörnkene çocuk kliniğinde böyle bir abi vardı, adamı uyandırana kadar akla karayı seçerdik: "abi, kalk, çocuk şeker komasına giriyor galiba!?" cevap: "hmfmfpfpm, tamam ellemeyin, ben bakarımfff") uyku sersemi olduğunuzda, uykusuz olduğunuz zamandan daha fazla hata yapıyorsanız da uyuma konusunu tekrar düşünmeniz iyi olur. genellikle nöbetçi doktorların uyumaları için bir oda tahsis edilmiş olur. ama öğrenciyken bir çok klinikte böyle bir imkan bulamazsınız ve acayip yerlerde, tuhaf şekillerde uyuma yeteneğinizi geliştirirsiniz.
(sirkencubin 02/11/2011 02:49)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder