31 Aralık 2012 Pazartesi

roman


osmanlı'da -ve bilcümle şark'ta- romanın olmaması, nesirin olmaması ile de alakalı bir husustur. mesneviler, masallar, hikayeler tür olarak romana benzese de yapısı ve muhtevası bakımından ondan oldukça ayrılırlar, varlığa bambaşka bakan, ifade ihtiyaçlarının yönelişleri bakımından ciddi farklılıkları olan toplumların eserleridir çünki. bilhassa osmanlı söze önem vermiş ve onu fazla israf etmemeyi esas kabul ederek şiire yönelmiştir. romanda yapabileceğiniz tasvirlerin osmanlı için bir kıymeti yoktur, o bir beyte insanlığın bütün bir hikayesini sığdırmanın peşindedir. roman kurgusunun osmanlıda olmasını beklemek de safça olurdu, çünki prensipleri itibariyle islam medeniyetinin sanat anlayışına bağlı olan osmanlılar, anlık olanın değil değişmeyenin peşindeydiler. çini panoların estetik anlayışı ile şiir arasındaki ortaklık, hikaye ile minyatürlerin kendilerine has perspektifi arasındaki benzerlik meseleye ne şekilde yaklaşıldığına dair ipuçları olabilir. osmanlı'da batılı anlamda bir resim sanatı neden yoksa, roman da o sebepten yoktur. 

cemil meriç'in toplumsal çatışmadan kastı, avrupa özelinde görülen türde bir sınıf çatışmasıdır. filozoflar ideolojileri ile bu çatışmanın teorik savaşını verirken, romancılar da kendi yolları ile bunu desteklemekte idiler. burjuva sınıfı sermayedarları ve imalatçıları yanında, kendisine bağlı filozofları ve sanatçıları ile birlikte yükselirken, derebeylerine, kiliseye, krallara; eski bir dünyanın ellerini ayaklarını bağlayan kurallarına, anlayışlarına, geleneğine, kültürüne karşı çıktılar. roman da bu savaşta tarafların birbirlerine fırlattıkları taşlardan biri idi. şark coğrafyasında ise bu şekil bir sınıf çatışmasından çok, meselâ mezhep çatışmaları vardı ki bunların izlerini muhtelif edebî eserlerde de bulabiliriz belki, ama çatışmanın ana cephesi kelam eserleri gibi ilmî sahalarda olmuştur. şarkın macerası apayrı bir hikayedir. 
(sirkencubin 02/11/2011 02:48)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder