2 Kasım 2011 Çarşamba

muhafazakarların uhrevi dizi hayranlığı

dinle ilgili bir konu oldu mu, işi getirip getirip uyutma konusuna bağlayan akıldanelerin kanına dokunan hayranlıktır.

neresinden tutup da başlamalı, bilemiyorum (ara: kasan kuseyn)

muhafazakar kimdir, bu ülkede gerçekten kim muhafazakar, kim değil, kim sağ, kim sol, kim ileri, kim geri gibi tartışmalara girmeye gerek yok. akıldanelik jargonunda muhafazakar algoritma gereği seçilen kelimelerden biridir, hakaretlerin kaç şiddetinde planlandığı ile alakalıdır, yerine göre yobaz da olabilir, dinci de olabilir, türbanlı da olabilir. malum zümrenin "öcü" taraflarından ziyade, "ezik" tarafları dile getirileceğine göre, terkibin bu kısmında o kadar da "ofansif" olmaya gerek görülmemiş ola gerektir.

uhrevi dizi aynı karalama/ etiketleme algoritması ile üretilmiş başka bir yakıştırma. daha önce tanımlanmış bir uhrevi dizi kavramı yok, en azından sözlükte (ara: uhrevi*). bunun yerine dini, ilahi vb başka kelimeler de seçilebilirdi. dinle ilgili bir şey olduğuna göre, neticede aşağılama konusunda iş görür, bu da fazla saldırgan değil, kategorize ettik, yaftaladık, uydu yerine, okey dasti...

hayranlık, terkibin vurucu noktası. muhafazakar ve uhrevi kelimeleri seçilirken mütevazı davranılmışken, burada abartı yoluna gidilmiş. zannedilir ki, işbu -her kim iseler- muhafazakarlar, bir kısım dizileri ağızları açık, gözleri ekrana sabitlenmiş halde, kıpırdamadan, hipnotize bir halde seyrediyorlar. bu dizilerle yatıp kalkıyorlar, özel sohbetlerinde sık sık gündeme getiriyorlar, birbirlerine tavsiye ediyorlar, -yazar iseler- sözlükte başlıklarını açıp her bölümü ayrıca inceliyorlar... var mı böyle bir şey? acaba itham edilen insanlar arasında bu dizileri beğenmeyenler, eleştirenler olabilir mi? ayrıca beğenmek ve hayran olmak aynı şey midir?

acaba bu akıldaneler ne zaman bir şeyi eleştirmenin hakaretsiz, daha az ajitasyonlu yollarını keşfedebilecekler? konuya itham makamından dalmak yerine, mesela "uhrevi diziler" diye bir başlık açılsa, dizilerin tanımı yapılsa, eleştirilse, arkasından bunları seyredenler kimlerdir, kimler değildir, bunların eleştirilebilecek tavırları nelerdir, neler değildir, güzel güzel izah edilse nasıl olur? lakin böyle yaparsanız ve bir kısım "torna kafalılar" da gelip "hagatten ya, ne biçim dizi lan bunlar, böyle dizi mi olur" yazarsa ne olacak? böyle bir şey olursa at gözlüklerimiz sıkmaz mı, canımızı yakmaz mı? yani ne yapıyormuşuz? yaptığımızı yapmaya devam ediyormuşuz.

bir de şu uyutma konusu var. efendim, hiç merak etmeyin, bu milleti spor programları, magazin programları, şok şukela haber programları ve sair kanal-izasyon herzeleri uyutamadıysa, "uhrevi diziler" de uyutamaz. konuyu bir de oy verme davranışı ile irtibatlandırmışız, milletçe uyurgezeriz şu halde, muhalefet partisine oy verenler iktidar partisine oy verenlerden daha mı uyanık?

muhafazalarların izledikleri dizileri eleştirmek dine saldırı olmayabilir, keşke burada yapılan da bu olsa. bitmek bilmeyen bir iç kaşıntısı gibi bir ruh halinden kaynaklanan bir saldırganlığın ortaya dökülmesi için yeni bir vesile sadece bu diziler.

işin ilginç tarafı "tehlikeli ve öcü" tipi "muhafazakarlar"dan ziyade "babaanne" tipi seyirciye hitap eden bir dizi formatı bu. güllü yasin okuyan, acele bacı merasimi tertip eden, "nineciğim bu yaptığınız hangi kitapta yazıyor" diye sorduğunuzda kepçeyi kafanıza furan canparelerimiz... lakin maksat aslında dizilerle ilgili olmadığı için, okların yöneldiği nokta değişmiyor. birden bire aslında yunus emre'den tek mısra okumamış olduğunuzu öğreniyorsunuz, birilerini bir takım şekillerde tatmin etmekte olduğunuzu öğreniyorsunuz... gerçekten uyumuşum galiba, yunus emre'yi de rüyamda okumuş olacağım, "taş gönülde ne biter, dilinde ağu tüter/ nice yumşak söylese sözü savaşa benzer" diyordu.

bozuk plak gibi aynı yaveler, gırtlaktan köpürüp taşan bir nefret... aslında ne ortalığa boca ettikleri muhtevanın bir ehemmiyeti var, ne de güne hint yağı içerek başlayan "halkın savunucusu" ucuz kahramanların. gündemi bu nevi tipitiplerin belirlemesine de alıştık artık. oralarda bir yerlerde, sesleri pek çıkmasa da, bunlarla aynı tarafta gibi görünen, ama bu tripleri benimsemeyen, tiksinen birkaç kişi var, onu da öğrendik zamanla, bu da bize yeter, köyün delisi yediydi dokuz olmuş der geçeriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder