1 Kasım 2011 Salı

gelişim oxford ingilizce öğrenme kasetleri / ekşi

her hafta ata kırtasiye'ye heyecanla koşup yeni fasikülü alırdım. hatta kırtasiyede çalışan abi, ismimi kaydetmişti bir süre sonra, mutlaka bana bir tane ayırıyordu. keyifli bir çalışma idi, babamın mecbur kıldığı her gün ingilizce çalışma işini baştan savmanın en iyi yolu idi. muntazaman her gün bir saat çalışırdım. ama setin önerdiği çalışma şekli benim için fazla merasimli idi, o sebepten sadece kasedi teybe takar ve bitinceye kadar kitaptan takip ederdim. alıştırmalarını da canım çekerse yapardım. bu şekilde lise bitene kadar üç dört tur attım herhalde. faydası olmadı mı? olmaz mı? okuldaki tense ezberleme metoduna göre çok daha iyi iş görüyordu. doğru dürüst gramer bilmediğim halde, okulda yazılılarda sezgisel yoldan doğru cevapları kestirebiliyordum. ingilizce notlarım sekizin altına inmezdi pek. sonradan daha ciddi bir ingilizce çalışması içine girmek gerekince de, kasetlerin fena sayılmayacak bir temel oluşturduklarını gördüm. bazen hâlâ takıldığım noktaları çözmeme yardımcı oluyor, şarkılarından aklımda kalanlar.

şarkıların çoğu saçma sapan da olsa, işlerini görüyorlardı. bazılarının melodileri de fena değildi. "how do you spell", "are you ready" veya "i'm stan mc ann" gibi şarkılar setin en başlarına -muhtemelen tamamı ilk kasede- ait parçalar. dersler ilerledikçe şarkıların içeriği de biraz daha yüzüne bakılır hale geliyordu. aslında bütün şarkı sözleri gündelik hayatta sık kullanılan klişelerden oluşturulmuştu ve melodi ile takrar tekrar dinledikçe kulağınızda yer ediyordu. vakti zamanında melodisi hoşuma gitmiş şarkılar arasında "sunshine, snow, wind and rain/ i love sunshine, i hate wind and rain" diye başlayan şarkı ile "i was sorried to hear about your accident" diye başlayanı sayabilirim. bazı şarkılar da matraktı: "we joined the navy/ to see the world/ but what did we see?/ we saw the sea..." beğenmeyen beğenmeyebilir yine de.
(sirkencubin, 23.07.2003 11:29)


ayrıca da orta sayfalardaki "extra" okuma parçaları, ingilizce okuma pratiği olmanın yanısıra, britanya'nın gündelik hayatı, kültürü gibi pek çok konuda bir şeyler öğrenmenize de yarıyordu. bir ülkenin kültürünü tanımanın, o ülkenin dilini öğrenmeye katkısı hesaba katılırsa sırf dil öğrenmek hedeflendiğinde bile bir şeydir. londra'ya giderseniz hangi tiyatrolara, müzelere uğrayabilirsiniz, edinburg taraflarına yolunuz düşerse ne işler yapabilirsiniz, bilmemne sarayı yahut feşmekan şato nasıl bir yerdir gibi turistik bilgilerin yanında, ilginç britanya fıkraları, edebi parçalar (mesela shakespeare'in sonelerinden biri, wordsworth'un meşhur daffodils şiiri), gerekli gereksiz bilumum ansiklopedik bilgiler mevcut idi. ha, ben bu parçaların ingilizcelerini okuyor muydum? ne münasebet, sayfanın karşısında türkçe'si varken kim kasar ki? oturup tekrar ingilizcelerini okumak gerek, en baştan...
(sirkencubin, 25.07.2003 09:44)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder