20 Kasım 2013 Çarşamba

devlet üniversiteleri de paralı olsun kampanyası / ekşi


taşlamak yerine yapıcı eleştirilerle değerlendirilse, geliştirilebilecek bir fikir gibi görünüyor. fikrin isabetli olduğu yönleri veya aksayan tarafları olabilir. bunlar üzerinde fikir jimnastiği yapmak yerinde olur. özel dersanelere aktarılan kaynakların üniversitelere yönlendirilmesi yabana atılacak bir fikir değildir. lise eğitimi, üniversite hazırlığı için yeterli olabilmelidir, özel dersanelerde verilen eğitimin, en azından mantıken sistemde yeri olmamalıdır. sistemin zaafları yüzünden bu sektör giderek şişmiştir. olmamalıdır. ancak olayı prensipte bu kadar kolay çözebilsek bile, pratikte ceffelkalem alınacak kararlarla ortadan kaldırılabilecek bir şey değildir özel dersaneler. en azından, devlet okullarının çoğundan daha rasyonel bir eğitim veriyorlar, bir hedef koyuyorlar ve sadece o hedefe ulaşmak için bir şeyler yapıyorlar. devlet okullarının bir çoğunda ise ne yapıldığı, ne yapılabildiği belli değil. diğer taraftan üniversite konusunun çözümünü sadece kaynak aktarımına bağlamak da doğru olmaz. üniversite problemi karmaşık bir yumak halini almıştır, çok yönlü geliştirme ve düzenlemelere muhtaçtır. en basiti, ideolojileri bilimin önünde tutan bilim (!) adamları ile dolu okullara, bütün bütçeyi de verseniz, hoşunuza gidecek bir yere varma ihtimaliniz düşüktür. bu arada (bkz: yeniversite) (bkz: türkiyedeki eğitim sistemi)(sirkencubin, 14.04.2004 12:06 ~12:10)

dersanelere para ödeyebilen ailelerin, aynı miktarı daha makul bir yere ödemeleri şeklinde bir fikir üzerinde zihin alıştırması yapmak yerine ortalığı slogana boğanların da at gözlüklerinden kurtulmaları lüzumunun farkına varmamıza vesile olmuş bir tartışma konusudur. amerikan eğitimini beyin hırsızlığı ve orangutanlara indirgemek, konu karşısında geviş getirmekten fazla bir şey yapamadığımız anlamına gelir. amerikalılar, az sayıda insanı çok iyi ve çok sayıda insanı çok kötü eğitmektedir. işleri çekip çevirecek miktarda "senyör"leri en iyi şekilde eğittikten sonra kalanı çayıra salıvermek, türkiye'nin tercih etmesi gereken bir strateji olmasa bile; bu, çaldığı beyinlerden daha fazlasını gayet de güzel bir şekilde eğitebilen bir sistemi inceleyip fikir edinmenin yanlış olduğu anlamına gelmez. aslolan bütün modelleri inceleyip, sonunda yine kendi modelimizi oluşturmaktır. ha, amerikan modelinin başarısı, paralı olmaktan kaynaklanmıyor derseniz, orası ayrı, iyi biliyorsanız analiz edin, okuyalım, öğrenelim, feyz alalım tatlı tatlı.(sirkencubin, 14.04.2004 13:21)


16 Kasım 2013 Cumartesi

koku alanlarin fark etmedikleri / ekşi

koku unsurunun başka unsurlarla birlikte bulunduğu bazı bütünlerde, diğer unsurları baskılaması sonucunda algılanamayan, dikkatten kaçabilen hususlar. mesela havasız bir mekan ile kötü kokan bir mekanın aynı şey olmadığı bunlardan biridir. havasız mekanda oksijen azalmış ve karbondioksit artmıştır. böyle bir yerde nefes almak zorlaşır, insan göğüs nahiyesinde bir sıkıntı, hatta ciğerlerinin baskılandığını hisseder. kötü kokan bir yer pekâlâ havasız olmayabilir, ama her iki durum da mekanın havalandırılması ile düzeltildiği için karıştırılabilirler. yine bir başka örnek de lezzetleri çok farklı bazı gıdaların, tatlarının o kadar da farklı olmayabileceği hususudur. lezzet algısı, tad, koku, görünüş ve iştah gibi unsurların bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. zaman zaman koku kaynaklı lezzet farklılıkları tatla ilgili sanılabilir. mesela muhtelif tereyağı çeşitlerinin tatları birbirlerinden o kadar farklı değildir, hatta tereyağı ile margarinin tatları bile çok farklı değildir. aynı şekilde zeytinyağı ile ayçiçeği yağının tadları arasındaki fark da o kadar belirgin değildir, kokusunu almıyorsanız hangisinin zeytinyağı olduğunu anlamakta güçlük çekebilirsiniz. tabii rafine olmayan ve görüntüsü de farklı olan zeytinyağlarından bahsetmiyoruz burada. diğer taraftan böyle şeyleri fark edememek koku alanlara bir şey kaybettiriyor mu? zannetmiyorum.(sirkencubin, 28.04.2004 14:57)

zencefil şerbeti / ekşi

zencefilden yapılan, grip ve soğuk algınlığı şeklindeki şikayetlere karşı birebir olan, zaman zaman zencefil çayı diye de anılan bir ilaç. çay demenin mahzuru çay konseptinde, yapraklardan demleme yoluyla elde edilen içeceklerin söz konusu olmasıdır. bu ilaç zencefil köklerinin kaynatılması yolu ile elde edilir ve şerbet ismi daha bir yakışmaktadır. 

nasıl yapılır: bir kaç parça kök zencefil alınır. bu parçalar küçük parmağınızın bir boğumu kadar falan olur, ama boyunuz 1.80'den uzunsa hiç bakmayın parmaklarınıza. alınan bu parçalar bir demlik kadar suyun içinde kaynatılır. o da demliğine göre değişmekle birlikte bir litre desek çok ayıp olmaz her halde. esas madde zencefil olmakla birlikte başka nesneler de ilave edilebilir: ıhlamur, karanfil, kekik, nane, elma kabuğu, yasemin çiçeği vs. ama karanfil ve kekik gibi acı maddelerin abartılmaması yerinde olur, zencefil bizatihi acı bir varlık zaten. kafanıza göre bir süre kaynattığınız bu sıvıya yenilir yutulur bir tat vermek için bolca bal ekleyip içersiniz. balı şerbeti bardağa doldurduktan sonra ekliyorsunuz tabii. zencefil miktarı çok abartılmadıysa hoş bir içecek de olabilir, zevke göre keyif olsun diye de içilebilir. ama esas soğuk algınlığı tedavisinde eşsizdir. 

dikkat edilecek noktalar: çay gibi, zencefil şerbeti de durdukça vasıf değiştirir, bayatlar. fazla bekletilmeden tazeyken tüketilmesi yerinde olur. midesinden rahatsız olanların dikkatli kullanması gereken bir ilaçtır, mideyi ısırabilir. bayatlarsa hele, midenizi fena yapar, dikkat! bir de idrar söktürücü olduğu akla getirilmelidir. soğuk bir havada bir demlik zencefil şerbetini içip kendinizi sokağa atarsanız olabilecekleri tahayyül edin ve dikkatli olun. 
söylemeden geçemeyeceğim, biz evde bu sıvıya zapazap suyu diyoruz, asterix'in bir macerasında geçen sihirli şerbetlerden birinin ismi aslında. 
geçmişler ola.

(sirkencubin, 09.02.2003 12:59 ~ 13:09)

bu arada antikoagülan (pıhtılaşma önleyici, “kan sulandırıcı”) ilaç kullanan hastalarda kanama riskini arttırması, mide asit salgısını arttırarak ülser, gastrit gibi şikayetleri olanlarda şikayetlerin artmasına sebep olması, tansiyon ve kan şekerini düşürebilmesi gibi ihtimaller de sözkonusu olup, bu tarz hastalıkları olan, bu hastalıklar için ilaç kullanan hastalar tarafından kullanılması güvenli olmayabilir.

12 Kasım 2013 Salı

kasan ü kuseyn / ekşi

meşhur bir kıssadır. yeni yeni farsça öğrenmekte olan talebe, hocasının yanına gelir, "hocam bir cümle yazdım, yanlışı var mı, bir düzeltseniz..." der ve elindeki kağıdı uzatır. kağıtta "kasan ü kuseyn duhterân-ı mugâviye" yazmaktadır. hoca "yâ sabır" çekip açıklamaya başlar: "bir kere kasan ve kuseyn değil onlar, hasan ve hüseyn. duhterân kızlar demek, bunlar kız değil, erkek, püserân demen gerekirdi. mugâviye değil adamın adı, muâviye, ama hasan ve hüseyn muâviye'nin değil, ali'nin çocukları. doğru bir yeri yok ki, neresini düzelteyim?"

bir rivayete göre de talebe değil bir devedir, hikayenin kahramanı. kendisine boynunun neden eğri olduğunu soran birine söylemiştir bu sözü. söz konusu devenin aynı üslupla pek çok şey yazdığı söylenmektedir.

(sirkencubin, 04.03.2003 13:51)

11 Kasım 2013 Pazartesi

atatürkçülerin atatürk karşıtı projeleri / ekşi


aslında atatürkçüler tarafından yürütülen atatürk karşıtı projeler olacaktı, ama 50 karakter sınırına tosladı. fark etmez aynı kapıya çıkıyor. 

bu tür projelerde temel hedef insanları atatürk'ten soğutmaktır. yöntem olarak önce insanların değerleri ile atatürk arasında çelişki oluşturulur, sonra her fırsatta atatürk insanların gözüne sokulmaya çalışılır. yazacak çok şey var, ama bir yüzbaşı hepsini çok güzel özetlemişti: fazla traş cildi bozar.
(sirkencubin, 31.08.2003 14:01)

bu projelerin en büyüklerinden biri -görünüşe göre- türkiye cumhuriyeti'nin millî eğitim bakanlığı tarafından verilen ilk ve orta dereceli eğitimdir. gençler önce 0-1'den başka bir değerlendirme yapamayacak şekilde -kazkafalı demek istemiyorum, ama aklıma daha uygun bir sıfat gelmiyor şu an, siz lütfen daha uygun bir tanesiyle değiştirin zihninizde- yetiştiriliyorlar. sonra atatürkçü-atatürk karşıtı şeklinde iki set sunuluyor. gençler ya atatürkçü=1, atatürk karşıtı=0 değerlendirmesini yaparak sistemce olumlanan bireyler haline geliyorlar, yahut atatürkçü=0, atatürk karşıtı=1 değerlendirmesini yaparak milli eğitim sisteminin imalat hatası, sistemin ötekisi, "arıza" tipler olarak toplumda -muhtelif ortamlarda horlanmak üzere- yerlerini alıyorlar. 

mesela ilkokul birinci sınıfta öğretmen, öğrencilere atatürk'ün padişahları kovarak yurdu düşmandan kurtardığını söyleyerek ilk çatlağı açar. öğrencileri atatürk=1, padişah=0 veya atatürk=0, padişah=1 değerlendirmesi arasında çelişkide bırakır. evde aldığı değerlerden vazgeçemeyen çocuklar, kendilerini atatürk'ün karşısında bulurlar. böylece iki tip zihin arızası ortaya çıkar: bir kısmı "padişahlar züpperdir, her bi şeyi en iyi ve en güsel ve en doğru yamışlardır, hiç yanlış yapmamışlardır, vs vs" türü yanılsamalara kapılırken, diğer kısmı da "atatürk en büyük x" girdabına kapılırlar. x parametresinin doldurulmasında "yasak değilse mecburidir" kuralı uygulanır. yani x yerine yazabileceğiniz kelime atatürk'ü koruma kanununa göre suç teşkil etmiyorsa, mutlaka oraya yazılır. böylece padişahlar iyiyse atatürk'ün kötü olması gerektiğine şartlanmış bir zümre ile, atatürk iyiyse padişahların kötü olması gerektiğine şartlanmış bir diğer zümre birbirleriyle çekişir durur.
(sirkencubin, 31.08.2003 14:25 ~ 14:28)