1 Mayıs 2013 Çarşamba

köyde uyanmak / ekşi


"mmmh, sabah olmuş... anee saat ne kadar erken, altı üstü altı saat uyumuşum, ama zımba gibiyim..." bunların yarısını yatakta, yarısını ayakta düşünürsünüz, zira kemiklerinizi hamur eden uyuşukluktan eser yoktur. "yine mi sabah oldu yaaaa, offff"lardan eser yoktur, çocuk gibi neş'e içinde uyanırsınız. ama hepsi bu değil, gözümü açıp da pencereden kulaklıtaş tepesinin çıplak kayalarını gördüğümde, kendi çocukluğumun masal gibi, rüya gibi tüller ardında kalmış günlerine, oradan daha uzak geçmiş zamanlara, bilmediğim, ama yakından tanıdığım çağlara uzanır içimde bir şeyler. rahmetli dedemi hatırlarım, onun babasının, dedesinin, cedlerinin o dağlarda dolaştığını düşünürken, topraktan fışkıran bir şey damarlarımda dolaşır. köyde evler, nasıl taşlar gibi, ağaçlar gibi toprağın ve dağların tabii uzantıları ise, ben de asırlar boyunca yaşamış cedlerimin bugünki devamı olduğumu hissederim. insanı çevreye, varlığa bağlayan güçlü bir his bu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder